Archive for Eylül, 2009

GÜZEL SÖZLER

Bir insanın karakterini test etmek isterseniz ona yetki verin. Abraham Lincoln

Belki, elimizde olanın kıymetini kaybettiğimizde anladığımız doğru olabilir, fakat elimize gelene kadar neler kaçırdığımızın farkına varamadığımız da doğrudur.

Doğumunuzda siz ağlarken çevrenizdeki herkes gülüyordu, öyle bir hayat yasayın ki, öldüğünüzde gülen siz olun, ağlayan da çevrenizdekiler…

Belki, Tanrı yanlış insanlarla tanışmamızı istedi doğru insanı tanımadan önce, böylece en sonunda doğru insanla tanıştığımızda, bu hediyenin ne yüce olduğunu anlamamız için.

Belki, bir mutluluk kapısı kapandığında, başkası açılıyordur, fakat böyle zamanlarda kapanan kapıya öyle uzun bakarız ki, bizim için açılan diğer kapıyı görmeyiz bile.

Bir gün insan virgülü kaybetti… O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün “ünlem işareti”ni kaybetti. Alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Bir süre sonra “soru işareti”ni kaybetti ve soru sormaz oldu. Hiç bir şey ama hiç bir şey onu ilgilendirmiyordu. Ne kâinat ne dünya ne de kendi umrundaydı. Bir kaç yıl sonra “iki nokta üstüste işareti”ni kaybetti ve davranış sebebini başkalarına açıklamaktan vazgeçti. Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız “tırnak işareti” kalmıştı. Kendine özgü tek bir düşüncesi yoktu. Son olarak “nokta”ya gelindiğinde düşünmeyi ve konuşmayı unutmuş durumdaydı. Kandevski

Olgun insan güzel söz söylemesini bilen değil, söylediğini yapan ve yapabidiğini söyleyebilen insandır.

En çok yaşamış olan uzun yıllar yaşamış olan değil, yaşamının anlamını en fazla anlamış olan insandır. S. Kierkegaard

Elmas yontulmadan, insan da yanılmadan mükemmelleşemez. J. Jenkins

Randevuya her zaman zamanında gelmek, ötekinin gecikmesini onun yüzüne vurma sanatıdır. Sir W. Scott

İnsan, yaşamının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçirir. Goethe

Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır. Montaigne

Çevremizi o kadar değiştirdik ki; şimdi bu yepyeni çevreye uyabilmek için kendimizi de değiştirmemiz gerekiyor. A. Camus

Kendine bir anlam arayan tek varlık insandır. T. H. White

İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendisini ne zannettiğini, payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür. Tolstoy

Dünyaya gerçek bir dahi geldiğinde onu şu işaretten tanıyabilirsiniz. Tüm ahmaklar ona karşı birleşmişlerdir. Jonathan Swift

Babam iki tür insan bulunduğunu söylerdi. İşi yapanlar ve yapılan işten kendine kredi çıkartanlar. O, benden birinci grupta yer almam için çalışmamı istedi. Zira bu grupta diğerinden daha az rekabet vardı. Indra Gandhi

Büyük felaketler büyük insanların yetiştiği okuldur. Napoleon

Deha, insanın kendi ateşini yakmasıdır. J.Foster

Boş teneke çok tıngırdar Türk Atasözü

Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik. Ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk: Kardeşçe yaşamayı!…..

Kurda sormuşlar ensen neden kalın diye kendi işimi kendim görürüm demiş.

Çok konuşan az iş yapar. Schiller

İktisatçı; dün öngördüğünün bugün gerçekleşmediğini yarın açıklayabilen kimsedir.

Ne zaman insanlar benimle aynı fikirde olsa, hatalı olduğumu düşünürüm. Oscar Wilde

Konuşmaya değer olanlarla konuşmazsan, insanları yitirirsin. Konuşmaya değer olmayanlarla konuşursan, sözcükleri yitirirsin. Bilenler insanları yitirmezler, sözcükleri de yitirmezler.” Konfucyus

Her davranışında başkalarının onayını arayan kimseler hayatın birçok güzelliğini ıskalar.

Eğer siz kendinizi sevmiyorsanız başkası neden sevsin?

Kardeşlerimi Allah yarattı, fakat dostlarımı ben buldum. Goethe

Gençler ihtiyarların aptal olduğunu sanırlar ama ihtiyarlar gençlerin aptal olduğunu bilirler. George Chapman

Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar. H.Dunant

Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler ise kişileri konuşur. Hyman Rickover

Akıllı adam, aklını kullanır. Daha akıllı adam, başkalarının aklını da kullanır Bernard Shaw

Samimi olmayı vaadedebilirim; tarafsız olmayı asla. Goethe

Ayakkabılarım olmadığı icin üzülürdüm, ta ki sokakta ayakları olmayan adamı görene kadar Balzac

Aldığın her nefesi firsat bil, ot değilsin yeniden bitmezsin. Ömer Hayyam

İnsanların ne kadar kötü olduğunu görmek beni hiç şaşırtmıyor, fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce hayretler içinde kalıyorum. Goethe

Dünyada kusursuz iki insan vardır. Biri ölmüştür, biri de doğmamıştır. Çin Atasözü

Gözler kendilerine, kulaklar başkalarına inanırlar.

Gizemini kaybeden her şey bizim için önemini de yitirir.

Güçlü olan zayıf yanını herkesten daha iyi bilendir; daha güçlü olan, zayıf yanına hükmedebilendir.

Kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür; gerçekçi hem tünelle birlikte ışığı hem de gelecek treni görür. J.Harris

Bir insana gereğinden fazla değer verirsen ya onu kaybedersin ya da kendini.

Yumuşak olma ezilirsin sert olma kırılırsın. VICTOR HUGO

Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir. Eflatun

Cömertlik çok vermekle değil, zamanında ve nasıl vermekle ölçülür.

Köprüleri atma. Aynı nehri kaç kez daha geçmek zorunda kalacağına şaşıracaksın…

İlk kez tanıştığın insanlara, ne iş yaptıklarını sorma, onlarla ahbaplığını etiketlerinden bağımsız başlat…

Hastanedeki arkadaşlarını ve akrabalarını ziyarete git. Senin orada geçireceğin süre onlarınkinden çok daha kısa..

Bol bol gülümse, hem maliyeti sıfırdır, hem de bedeline paha biçilmez…

Cömertlik çok vermekle değil, zamanında ve nasıl vermekle ölçülür.

Sabırlı, şefkatli, bağışlayıcı ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki bütün alçaklığına ve kalleşliğine rağmen dünya; yine de insanoğlunun biricik mekanıdır…

Bir insan, kilitli olmayan ama içeriye doğru açılan bir kapıyı itiyor ve çekmek aklına gelmiyorsa orada hapistir…

Siyasete karışmayan yurttaş zararsız degil, yararsızdır.

İnsanlar ikiye ayrılır: İlim ögretenler ve ilim ögrenenler. Bunların dışında kalanlardan hayır yoktur.

Çok yaprak, az meyve; bu doğanın aynasıdır. Çok söz ve az iş; bu da insanın hatasıdır…

Elbiselerini kendilerinin en önemli kısmı yapanlar, elbiselerinden daha değerli olamazlar…

Politikacılar, gelecek seçimi; devlet adamları, gelecek kuşağı düşünür…

İnsanlar başaklara benzerler, içleri doldukça eğilirler…

Yeryüzünde iki çeşit insan vardır. Birlikte yaşadıkları insanlara hayatı hoş edenler, birlikte yaşadıkları insanlara hayatı zehir edenler…

Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş, sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe “herkesle dost ol”. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık “unutmak” olsun. Bağışla ve unut ama kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız, kısa ve açık konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile onları dinle. Çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

Kendini sevdirmenin biricik yolu; başkalarının sana nasıl davranmalarını istiyorsan, seninde onlara öyle davranmandır.

Eleştiri belki güzel birşey değildir ama gereklidir. Ağrı ile aynı işi görür, zira ağrı da vücutta bir arıza olduğunu haber verir..

Biri sana sarıldığında, önce onun kollarını gevşetmesini bekle..

İnsanları; banka hesaplarının büyüklüğüyle değil, kalplerinin büyüklüğüyle ölç..

Asla birilerinin umudunu kırma, belki de sahip oldukları tek şey odur..

Eline, beline ve diline sahip olacaksın; eşine, işine ve asına bağlı olacaksın. Sevecek, sevdirecek ve sevindireceksin. Tüm bunları uygularken de, haddini bileceksin.

Comments (1) »

DİLARA

CIMG2000

Comments (1) »

İNSANLA İLGİLİ ÂYETLER

 

Akıl konusunu insanı ve akibetini anlamak için başa almıştık. Şimdi İNSAN’a dönelim ve insanın yaratılışı ile ilgili âyetlere de bir bakalım:

        “Doğrusu ALLAH katında İsâ’nın durumu Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra da ona “Ol”dedi. O da hemen oluverdi…” (Âl-i İmrân 3/59)

        “Allah’a nasıl küfrediyorsunuz ki ölü iken sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek, sonra sizleri yine diriltecek, sonra da döndürülüp O’na götürüleceksiniz.” (Bakara 2/28)

        “Rahîmlerde sizlere dilediği şekli veren O’dur. Başka ilâh yok, ancak O vardır. Güçlü O’dur, hikmet sahibi O’dur.” (Âl-i İmrân 3/6)

        “Ey bütün insan kümeleri, sizleri bir tek kişiden yaratan sonra ondan eşini yaratıp ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üreten RABB’inize karşı gelmekten sakının! O Allah’a karşı gelmekten korkun ki siz O’nun ve rahîmlerin (akrabalık) hürmetine birbirinizden isteklerde bulunursunuz. Şüphesiz ki ALLAH , üzerinizde gözcü bulunuyor.” (Nisâ 4/1)

        “O, öyle bir yaratıcıdır ki sizi çamurdan yarattı, sonra bir eceli (ölüm zamanını) takdir etti.Bir ecel de (kıyâmet günü) O’nun katında adlandırılmıştır. Sonra da siz hâlâ şüphe ediyorsunuz.” (En’âm 6/2)

        “O sizi bir tek nefsten (Âdem’den) yaratandır. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emânet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir toplum için âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık.” (En’âm 6/98)

        “Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem’e secde edin! diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.” (A’râf 7/11)

        “Sizi bir tek candan (Âdem’den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havvayı) yaratan O dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı) . Onu bir müddet taşıdı. Hâmileliği ağırlaşınca RABB’leri ALLAH’a: “Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız. diye dua ettiler.” (A’râf 7/189)

        “Andolsun biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş (biçimlendirilmiş) kara balçıktan yarattık.” (Hicr 15/26)

        “Ve düşün o vakti ki RABB’in meleklere “Ben kuru bir çamurdan biçimlendirilmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım.” (Hicr 15/28)

        “İnsanı bir damla sudan yarattı. Birde bakarsın ki o, açık bir düşman kesilmiş.” (Nahl 16/4)

        “Allah sizlere kendi cinsinizden eşler yarattı. Eşlerinizden oğullar ve torunlar verdi. Ve sizi hoş hoş ni’metlerle rızıklandırdı. Onlar, şimdi bâtıla inanıp da ALLAH’ın ni’metine nankörlük mü ediyorlar.” (Nahl 16/72)

        “Düşünmediler mi ki gökleri ve yeri yaratmış olan Allah , kendilerinin benzerini yaratmaya da kadîrdir! Allah, onlar için bir vâde takdir etti. Bunda şüphe yoktur. Ama zâlimler inkârcılıktan başkasını kabüllenmediler.” (İsrâ 17/99)

        “….. Daha önce sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım, buyurdu…” (Meryem 19/9)

        “İnsan düşünmez mi ki daha önce, o hiçbir şey olmadığı hâlde Biz kendisini yaratmışızdır.” (Meryem 19/67)

        “Sizi topraktan yarattık, yine ona döndüreceğiz ve yine sizi ondan bir kere daha çıkaracağız.” (Tahâ 20/55)

        “Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki biz sizi topraktan, sonra nutfeden (sperm), sonra alâkadan (aşılanmış yumurtadan) , sonra uzuvları (önce) belirsiz sonra (belirlenmiş) canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim.Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahîmlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız, sonra güçlü çağınıza uluşmanız için (sizi büyütürüz) içinizden kimi vefât eder; yine içinizden kimi de ömrünün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hâle gelsin. Sen yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir hâlde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde, o kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verilir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O, ölüleri diriltir yine O herşeye hakkıyla kadîrdir.” (Hac 22/5-6)

        “…. İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir hâlde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?” (Enbiyâ 21/30)

        “Allah (celle celâluhu) her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür., kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür. Allah (celle celâluhu) dilediğini yaratır; şüphesiz Allah (celle celâluhu) her şeye kadîrdir.” (Nur 24/45)

        “Andolsun biz insanı; çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık.” (Mü’minun 23/12)

        “Sonra nütfeyi alâka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden alâkayı bir parçacık et hâline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik, bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan hâline getirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.” (Mü’minun 23/14)

        “Sizi yeryüzünde yaratıp yapan O’dur, hep O’nun huzurunda toplanacaksınız.” (Mü’minun 23/79)

        “Sudan bir insan yaratıp da ona bir soy ve hısımlık getiren O’dur. RABB’inin her şeye gücü yeter.” (Furkân 25/54)

        “O ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizlerde işte öyle çıkarılacaksınız.” (Rum 30/19)

        “Yine O’nun sizi topraktan yaratması (yüce kudretine delâlet eden) âyetlerindendir ki , sonra da siz şimdi bir beşersiniz, yayılıp duruyorsunuz.” (Rum 30/20)

        “ALLAH her şeye gücü yeten ki , sizi bir güçsüzden yaratmakta, sonra güçsüzlüğün arkasından kuvvet vermekte; sonra da kuvvetin arkasından güçsüz ve ihtiyâr yapmaktadır. Dilediğini yaratıyor; O, öyle her şeyi bilen, herşeye gücü yetendir.” (Rum 30/54)

        “Muhakkak ALLAH; evet kıyâmete (dair) bilgi sedece O’nun yanındadır; yağmuru o yağdırır, rahîmlerde ne var O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki ALLAH herşeyi bilir, herşeyden haberdârdır.” (Lokman 31/34)

        “O ki yarattığı herşeyi güzel yarattı ve insanı yaratmaya da bir çamurdan başladı” (Secde 32/7)

        “Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfledi ve sizin için kulaklar, gözler, kalbler, yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Secde 32/9)

        “ALLAH sizi (önce) topraktan, sonra meniden yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı. O’nun bilgisi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır, ne de doğurur. Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitabdadır. Şüphesiz bunlar, ALLAH’a kolaydır.” (Fâtır 35/11)

        “Yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve henüz mâhiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çftleri yaratan ALLAH’ı tesbih ve takdis ederim.” (Yâsîn 36/36)

        “İnsan görmez mi ki biz onu meniden yarattık. Birde bakıyorsun ki apaçık düşman kesilmiş!” (Yâsîn 36/37)

        “Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığmız (insanlar) mı? Şüphesiz ki kendilerini yapışkan (cıvık) bir çamurdan yarattık.” (Sâffat 37/11)

        “RABB’in meleklere demişti ki Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Onu tamamlayıp içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman derhâl ona secdeye kapanın! Bütün melekler toptan secde ettiler yalnız İblis secde etmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.” (Sad 98/71-74)

        “İblis, ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi” (Sad 38/769)

        “ALLAH sizi bir tek nefsten (Âdem’den) yarattı, sonra ondan da eşini yarattı. Sizin için hayvanlardan sekiz eş meydana getirdi. Sizi de annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık çeşitli safhalardan geçirerek yaratıyor. İşte bu yaratıcı, RABB’iniz ALLAH’dır. Mülk O’nundur. O’ndan başka ilâh yoktur. Öyleyken nasıl oluyor da (O’na kulluktan) çevriliyorsunuz?” (Zümer 39/6)

        “Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü de bir bina kılan, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz besinlerle rızıklandıran ALLAH’dır. İşte ALLAH sizin RABB’inizdir. Âlemlerin RABB’i ALLAH, yücelerden yücedir.” (Mü’min 40/64)

        “Sizi topraktan, sonra meniden, sonra alâkadan yaratan sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız ki içinizden daha önce vefât edenler de vardır. Ve belli bir vakte ulaşmanız için sizi yaşatan O’dur. Umulur ki düşünürsünüz.” (Mü’min 40/67)

        “De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip ,O’na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin RABB’idir.” (Fussilet 41/9)

        “Sizin yaratılışınızda ve (ALLAH’ın) yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işâretler vardır.” (Casiye 50/16)

        “Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından (habli’l-verid) daha yakınız.” (Kaf 50/16)

 
        “Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendilerimi yaratıcıdırlar?” (Tûr 52/35)

        “Şurası muhakkak ki (rahîme) atıldığında nutfeden, erkek ve dişiden ibâret olan iki çifti O yarattı.” (Necm 53/45-46)

        “Biz, herşeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer 54/49)

        “Rahmân Kur’ân-ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona açıklamayı öğretti.” (Rahmân 66/1-4)

        “Allah insanı pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı” (Rahmân 55/14)

        “Onları yeniden, yepyeniden yarattık.” (Vâkıa 56/35)

        “Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi? Söyleyin öyleyse (rahîmlere) döktüğünüz meni nedir? Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan Biz miyiz?” (Vâkıa 56/57-59)

        “Sizi yaratan O’dur. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mü’mindir.ALLAH yaptıklarınızı görendir.” (Tegâbûn 64/2)

        “Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.” (Nûh 71/14)

        “Ve Allah, yerden ot bitirir gibi sizi yetiştirdi. Sonradan sizi onda geri çevirecek ve sizi bir çıkarış daha çıkaracaktır.” (Nûh 71/17-18)

        “O (döl yatağına) akıtılan meninin içinden nutfe (sperm) değil miydi? Sonra bu, alâka (aşılı yumurta) olmuş, derken ALLAH (celle celâluhu) onu (insan biçiminde) yaratıp şekillendirmişti (tesviye etti) . Ondan da iki eşi yaptı; Erkek ve dişi !…” (Kıyâmet 75/37-39)

        “İnsan üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? Gerçek şu ki biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye kendisini işitir ve görür kıldık.” (İnsan 76/1-2)

        “(Ey insanlar!) Biz sizi dayanaksız bir sudan yaratmadık mı? İşte o suyu, belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik.” (Mürselât 77/20-22)

        “Sizi yaratmak mı daha güç yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu ALLAH (celle celâluhu) bina etti, onu yükseltip düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.” (Nazi’ât 79/27-29)

        “Allah onu neden yarattı? Bir nutfeden (sperm) yarattı da ona şekil verdi. Sonra ona yolu kolaylaştırdı.” (Abese 80/18-20)

        “İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. (o su) sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar, işte ALLAH (başlangıçta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadîrdir.” (Târık 86/5-8)

        “Andolsun ki biz insanı (yüzyüze geleceği nice) zorluklar (sıkıntı) içinde yarattık.” (Beled 90/4)

        “İncire, zeytine, Sinâ Dağı’na ve şu emin beldeye yemin ederim ki biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” (Tîn 95/1-2)

        “Yaratan RABB’inin adıyla oku! O insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı” (Alâk 96/1-2)

(Alâk 96/1-2)Azîz kardeşim, kelâm, Kelâmullah…Kur’ân-ı Kerîm’imizden HAKK (celle celâluhu)‘nun hilkat haritasının ana röper noktalarından bazılarını arzettim. Tafsilâtını Müfessir Efendilerimiz hazırlamışlar, bize faydalanmak kalmış. Ne varki günümüz insanının vakti bu işe gerçekten sınırlı, biz sadece insan yaratılışıyla ilgili; âyeti celileleri taradık… İnsanı halife kılmasıyla ilgili âyetli celilelerden bazılarını da sunduk. Bedenimiz ki beden tüm şahsiyet unsurlarımızı ihata etmiş, câmi’ olmuş, çevrelemiş, içinde derc etmiş bir letâifimizdir. Beşer sûretinde zuhûr eden kişi tam teşekküllü bir insandır. Tüm letâifleriyle birlikte imtihana hazır ve imtihan meydanındadır. Halk ve Emr, Zâtî âlâsına mahsus olan ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL:

        “Şüphesiz ki RABB’iniz gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istivâ’ eden, geceyi durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten, güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan ALLAH’dır. Uyanık olup bilesiniz ki yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Âlemlerin RABB’i ALLAH ne yücedir.” (A’râf 7/54)

Arş, “kûn: ol!” buyuranla, olan arasındaki en ince sırdır. Tıpkı aynanın ardındaki sır gibi… Bütün mevcûdat bu sırrın önündeki görüntülerdir. RABB’ımızın razı olduğunun şehâdet âlemine çıkış sınırı olan Arş’ı sistemi içinde en üst seviyede halk eden (istivâ’) ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL karşısında mahlûkatı; bir resmin , ressamı elindeki durumu gibidir.

Var olan insanın bir fiili işlemesi için üç safha vardır:
        a- o fiili dilemesi,
        b- o fiili işleyecek âlet edevâtının olması,
        c- o fiili işleyebilme gücü ve işlemeyi başarması…

1- Bedensel Halkedişler : Yukarıdaki âyet-i celilelerle; beden denilen görünür-görünmez sayısız âlet ve edevâtla mücehhez cismî varlığımızı nasıl halkettiğini ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL bildirmiştir.

2- Niyetlerin Halkedilmesi : Bakınız, hüsn-i niyyet (iyi niyyet) ve sû-i niyyet (kötü niyet) dediğimiz iç dilemelerimizi dahi ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL halk etmektedir. Çünkü her türlü halk ve emr ona aittir. Bize ise sadece niyeti tercih kalıyor:

        “Şu da var; ALLAH dilemedikçe, hiçbir şey dileyemezsiniz. Çünkü her şeyi bilen hikmet sahibi ancak ALLAH’dır.” (İnsan 76/30)

        “Fakat âlemlerin RABB’i olan ALLAH dilemeyince siz dileyemezsiniz.” (Tekvîr 81/29)

3- Fiillerin Halkedilmesi : Fiillerin de halk edilmesi aslında ALLAH’a (celle celâluhu) aittir…

        “Sonra, onları siz öldürmediniz, fakat onları ALLAH öldürdü; attığın zamanda sen atmadın. Lâkin ALLAH attı. Bu da mü’minlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Gerçekten ALLAH (celle celâluhu) işitendir, bilendir.” (Enfal 8/17)

        İçte, enfüsde, merkezde, şah damarımızdan (hayata bağlayan tek ipimizden) daha yakın (içerde) olan (Kaf 50/16 bkz.) … Dışta, âfâkta muhitte ise küllî şeyi ihata etmiş, kapsamış, yutmuş olan (Nisâ 4/126 bkz.) ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL bizi, niyetlerimizi ve fiillerimizi yaratandır. Çünkü eşsiz, benzersiz ve zıdsız El HALLAK (celle celâluhu)‘dur …

Azîz kardeşim,
Mesnedsiz söz, yalana; mesnedsiz din, bi’dat ve küfre; mesnedsiz tasavvuf ise er geç zındıklığa, yâni hayal içinde hayalle, hüsrana ulaşır Allah korusun…

Bu çok çetrefilli ve çetin kulluk imtihanında, İblis diye birisi halkedilmiş ki insanoğlunu saptırmakta her yolu denemeye izinlidir.         

Fısk-ü-fücüra sürükleyemez ise “ALLAH, ALLAH!…”diye de yoldan çıkarmaya cehdeder, çabalar.

        “Ey insanlar, RABB’inizden korkun ve öyle bir günü sayın (ürperti duyun) ki baba çocuğundan (taraf) bir şey ödeyemez; evlâd da babasından taraf bir şey ödeyecek değildir. Muhakkak ALLAH’ın va’di gerçektir. O hâlde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın o mağrur şeytân sizi ALLAH’a (affına) güvendirerek aldatıp cehenneme sürüklemesin!…” (Lokman 31/33)

        “Ey insanlar! ALLAH’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytân) da ALLAH hakkında sizi kandırmasın…” (Fâtır 35/5)

        “Ve de ki: RABB’im şeytânların kışkırtmasından sana sığınırım, onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım RABB’im.” (Mü’minun 23/97-98)

ALLAH korusun sâlih amelleri işlerken riyâya düşmekten ve her kötü ameli (seyyiâtı) işlemeye devâm edip de “ALLAH (celle celâluhu) Kerîmdir!” deyip, devâmda ısrarın sonu hüsrandır… İnsanın; aklı, fikri, şuûru ve her şeyiyle Sıddık Muhammedî olmasından gayri yolların sonu, şeytâna çıkıyor maalesef!!… Muhammedî şuûru idrak, teslimiyyet; iştirak ise istikamettir.

 

MUHAMMEDİ OLAN

Muhabbet mestlik mihengi
MUHAMMEDÎ AŞK âhengi
“RABB RIZASI”n yedi rengi
AL’ı… MUHAMMEDÎ olan…

 

RABBÜ’l-VEDÛD’dan verilen
“SIR SOFRASI”na serilen
Birbir çiçekten derilen
BAL’ı…MUHAMMEDÎ olan…
KökELEST, Meyvesi HAŞİR
ARZ’dan ARŞ’ına ulaşır
Salât- ü-salâvât taşır
DAL’ı… MUHAMMEDÎ olan…
Âyet- ü- Hadis: Akvâli
Sâlih a’mâli – ef’âli
Hûsnü’l-Hulûk’un Kemâli
HÂL’i… MUHAMMEDÎ olan…
Kalbler muhabbetle erir
AŞK, Âşığa yol gösterir
HAKK’tan alır halka verir
MAL’ı… MUHAMMEDÎ olan…
Muhabbetin “Meşk Mir’ât”ın
“Sırr-ı sıfır”ı SIRAT’ın
Dört mıhı, Tevhid KIRAT’ın
NAL’ı… MUHAMMEDÎ olan…
TEVHİD, tohum… Şehâdet, taç
ARZ’dan ARŞ’a… Âşık , ağaç
Cihândan Cennet’e araç
“Sal”ı!… MUHAMMEDÎ olan…
Dizilerler katar katar
HAKK’la doğar-HAKK’la batar
Kendi atmaz ALLAH atar
“El”i… MUHAMMEDÎ olan…
“Semiğnâ!” sesin uyanır
“Ateğnâ!”sın Sistem tanır
Câhil cehâlette, sanır
DELİ… MUHAMMEDÎ olan…
Ciddîyet, işin başıdır
Yüreği, sabır taşıdır
KERBELÂ’ya göz yaşıdır
SELİ… MUHAMMEDÎ olan…
“RESÛLULLAH AHDİ”n korur
“HAKK”ın hududunda durur
Muhabbet mızrabın vurur
TEL’i… MUHAMMEDÎ olan…
HAKK’ın Halkın, sesin keser
“RESÛL RIZASI”n müyesser
Her seher RAVZA’dan eser
YEL’i… MUHAMMEDÎ olan…
AŞK ile AKL’ını aşar
ARZ’dan ARŞ’a AŞK’la taşar
                                Korkusuz-hüzünsüz yaşar        (Zuhruf 43/68)
VELÎ… MUHAMMEDÎ olan…
HASANÎ: Hûlefâ câmî’
HÛSEYNÎ’ler: AŞK İMÂMI
“SILA”ya, salât-selâmı
                                                DİL’i. MUHAMMEDÎ olan…         (Duhân 44/58)

“Hevâ – Heves”inden iner
“RIZA BURAKI”na biner
HAKK’tan HAKK’a, HAKK’la döner
MİL’i… MUHAMMEDÎ olan…
Sinesinde yanardağ var
“Tecrimen tahtihe’l…” kaynar
Tevhid ile çalar-oynar
ZİL’i… MUHAMMEDÎ olan…
HAKK’tan HAKK’a, HAKK’ı taşır
Dokunana HAKK bulaşır
El-elele HAKK’a ulaşır
YOL’u… MUHAMMEDÎ olan…
Cümle cisim cemi’ CAN’da
Can’ın canıysa, CANAN’da
Sanırsın ki şu cihânda
ÖLÜ… MUHAMMEDÎ olan…
RABB-Ü-BİRRUN’a, “belâ!”sı
Dârü’s-selâm’a, selâ’sı
Kün fe- yekûn Kerbelâsı
ÇÖLÜ… MUHAMMEDÎ olan…
Seven-sevilen biridir
Sözü, özünde diridir
Bencileyin KITMİRÎ’dir
ÇULU… MUHAMMEDÎ olan…
Kıyam Kevseri sevilen
RIZA RÜKÛ’un eğilen
SUBHAN’a SECDE’sin bilen
KULU… MUHAMMEDÎ olan…
HABİBULLAH, HAKK Hamuru
CAN bulan çile çamuru
RAZVA’sın RIZA TOMURU
GÜLÜ… MUHAMMEDÎ olan…
Başkasın sırtın dayanmaz
HAKK’tan gayrin adın anmaz
Burda yandı, orda yanmaz
KÜLÜ… MUHAMMEDÎ olan…
KUL İHVÂNÎ izin izler
Gölgeliler gölgesizler
İz sürer izini gizler
TÜLÜ… MUHAMMEDÎ olan…

Comments (19) »

Hz.Muhammed S.a.v.’in insanlara verdiği değer ile ilgili hadisler nelerdir?

İnsan eşref-i mahlukattır” sözü Müslümanlar arasında çok meşhurdur. Sadece biyolojik nitelikleriyle değil, Akıl, irade, düşünme ve düşüncelerini gerçekleştirebilme özellikleri açısından insan, yaratılmışlar içinde en üstün varlıktır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de:
“–Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık” (Tin Suresi 4. ayet)
buyurmaktadır.
Hz. Muhammed (s.a.v.) bir peygamber olarak Allah’ın insana verdiği bu değerin elbette farkındaydı. Bu yüzden hiçbir insanı küçümsemezdi. Bu sebeple konuşan kişinin sözünü asla kesmez, kendisi birine hitap ettiği zaman doğrudan ona yönelir, onun yüzüne bakarak konuşurdu.
Hz. Muhammed (s.a.v.), yalan söylediklerini bildiği halde münafıkların, içlerinde gizledikleri niyetlerine değil, ağızlarından çıkan sözlere itibar etmiş, insana verdiği değer sebebiyle onların sözlerini, mazeretlerini dinlemiş, sözlerine göre yargıda bulunmuştur. Peygamberimizin bu tutumunu münafıkların nasıl kötüye kullandıklarını ve kendi aralarında nasıl konuştuklarını Allah bize Kur’an-ı Kerim’de bildiriyor:
“(Hakkın düşmanları) arasında “O her söze kulak veriyor” diyerek Peygamber’i yerip kınayanlar var. De ki: Evet, o, hakkınızda hayırlı olanı (duyup dinlemek) için kulaklarını açık tutuyor.” (Tevbe Suresi, 61. ayet)
Peygamberimiz, insanların şekillerine, rengine ve ırkına göre ayrıma tabi tutulmasını yasaklamıştı. Bir gün nasıl olmuşsa olmuş, Ebu Zer ile Bilal bir konuda anlaşamamış ve Ebu Zer, Bilal’a:
“–Kara kadının oğlu sen de.”
demişti. Bilal onun bu sözünden alınmış ve durumu Hz. Muhammed’e (s.a.v.) bildirmişti. Peygamberimiz Ebu Zer’i çağırarak ona:
“–Sende cahiliye adetlerinden biri mi var?”
diyerek onun yaptığı bu davranışı onaylamamıştı. Ebu Zer söylediğine bin pişman olmuş, hemen yüzünü yere yapıştırıp:
“–Allah’a yemin ederim ki Bilal ya hakkını helal edinceye ya da yüzüme basıp geçinceye kadar buradan kalkmayacağım” demiştir. Olay daha sonra tatlıya bağlanıp kapanmıştır.
İnsana değer vermek, aynı zamanda insan haklarına saygılı olmak demektir. Her insanın doğuştan sahip olduğu hakları vardır. Her insanın, başkasının hakkına el uzatmaksızın kendi haklarını koruma hakkı vardır. Peygamberimizin uygulamaları bu konuda da bizim için önemli mesajlar içermektedir.

Comments (24) »

Mogolca ve Türkçe

TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS • 81
Fiil-Tamlayıcı liskileri*
The Valence In Mongolian And Turkish
Feyzi ERSOY**
Özet
Bu çalışmada, Türkçe ve Moğolca karşılaştırılmasında daha önce pek kullanılmamış olan fiiltamlayıcı
ilişkisi üzerinde durulmuştur. İki dili mukayese denemeleri daha çok Eski Türkçe ve
Eski Moğolca esas alınarak yapılmış olsa da bu çalışmada Çağdaş Moğolca ve Türkiye Türkçesi
esas alınmıştır. Çalışmada, öncelikle her iki dildeki hâl kavramı üzerinde durulmuştur. Sonrasında
Amerikalı dil bilimci Morris Swadesh’in iki yüz kelimelik temel kelime listesinden seçtiğimiz
on altı fiil ile bunlara ilave ettiğimiz üç fiilden oluşan toplam 19 fiil ele alınmış ve her iki
dilde fiillerin aldıkları tamlayıcılar gösterilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler
Türkçe, Moğolca, fiil-tamlayıcı

Abstract
In this study, the main focus is on valence which has not been used in the comparasion of
Turkish and Mongolian languages before. Though the earlier attempts to compare the two
languages were based on ancient Turkish and ancient Mongolian, this study has been based on
Modern Mongolian and Turkey Turkish. In the study main emphasis has been based on the
cases. Then among 19 verbs, sixteen of which have been choosen from American phylologist
Morris Swadesh’s word list (200 word), it has been attempted to show the valence in the two
languages.

Key Words
Turkish, Mongolian, valence
** Arş. Gör., Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü.
82 • TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS

Altayistik çalısmalarında Moğolca ve Türkçenin ayrı bir yeri vardır. Bu iki
dil arasında, başta Ramstedt ve Poppe olmak üzere araştırmacılarca pek çok ses
ve yapı benzerlikleri ortaya konulmuştur. Mevcut benzerliklerin bir köken akrabalığının
mı yoksa karşılıklı ilişkilerin mi neticesi olduğu hususu Altayistler
arasında tartışılmaktadır.
Bu çalışmada, iki dilin karşılaştırılmasında daha önce pek kullanılmamış
olan fiil-tamlayıcı ilişkisi üzerinde durulacaktır. İki dili mukayese denemeleri
daha çok Eski Türkçe ve Eski Moğolca esas alınarak yapılmış olsa da bu çalışmada
Modern Moğolca ve Türkiye Türkçesi esas alınacaktır. Burada “Moğolca”
ile Modern Moğolca kastedilmiştir.
Araştırmacılar, Türkiye Türkçesi için hâl eklerinin sayısını 5 ila 9 arasında
vermişlerdir (Kahraman 1997: 5). Moğolcada ise hâl eki ve hâl kavramı için
“tiyn yalgal” terimi kullanılmakta olup; C. Tömörtseren (1966: 90–98), C. Bayansan-
Ş. Odontör (1995: 238–239), P. Byambasan (1997: 222–232), R. Kullmann-D.
Tserenpil (2001: 78–100), L. Tserençunt-S.Leuthy (2002), Ts. Önörbayan (2004:
133) gibi araştırmacılarca hazırlanan gramer kitaplarında ittifakla Moğolcada
sekiz hâl ekinin varlığından bahsedilmektedir. Moğolcadaki hâl eklerinde görülen
önemli bir özellik, bulunma ve yönelme fonksiyonunun aynı ekle ifade ediliyor
olmasıdır. Moğolcadaki hâl ekleri şu şekildedir:
1. Nerlehiyn tiyn yalgal (Yalın hâl) Ø
2. Har’yaalahın tiyn yalgal (İlgi hâli) +n, +ı, +ın, +iy, +iyn
3. Ögöh orşihın tiyn yalgal (Yönelme-Bulunma hâli) +d, +t
4. Zaahın tiyn yalgal (Yükleme hâli) +g, +ıg, +iyg
5. Garahın tiyn yalgal (Uzaklaşma hâli) +aas, +ees, +oos, +öös
6. Üyldehiyn tiyn yalgal (Vasıta hâli) +aar, +eer, +oor, +öör
7. Hamtrahın tiyn yalgal (Birliktelik hâli) +tay, +tey, +toy
8. Çiglehiyn tiyn yalgal (Yön Gösterme hâli) +ruu, +rüü, +luu, +lüü
Son yıllarda, fiil-tamlayıcı ilişkisi üzerinde ülkemizde çeşitli çalışmalar yapılmıştır.
Almanca sözlüklerdeki “valenz”, İngilizce sözlüklerdeki “valence”
terimi için Berke Vardar ve Esin İleri “Birleşim değeri”, Engin Uzun “durum
belirleyici”, Tahir Kahraman “durum ekli tamlayıcı”, Mustafa Uğurlu ise “istem”
terimini kullanmışlardır. Leylâ Karahan “Fiil-Tamlayıcı İlişkisi Üzerine”
adlı çalışmasında fiilleri “tamlayıcılı fiiller” ve “tamlayıcısız fiiller” diye ikiye
ayırmış, geçişlilik-geçişlilik dışında başka sınıflandırmaların da yapılabileceğini
TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS • 83
ifade etmiştir (Karahan 1997: 211, 213). Gülsev Sev de “Etmek” fiiliyle yapılan
birleşik fiilleri ve aldıkları tamlayıcıları ele aldığı çalışmasında Karahan’la hemen
hemen aynı metodu kullanmış; sınıflandırmasını “tamlayıcı almayan birleşik
fiiller”, “tek tamlayıcılı fiiller”, “iki tamlayıcılı fiiller”… gibi başlıklar vererek
yapmıştır (Sev 2001: 451).
Çalışmamızda ele aldığımız fiiller, Amerikalı dilbilimci Morris Swadesh’in
iki yüz kelimelik temel kelime listesinden1 seçtiğimiz on altı fiil ile bunlara ilave
ettiğimiz üç fiilden (bin-, sev-, sor-) oluşmaktadır. İnceleyecek olduğumuz toplam
on dokuz fiil, aynı zamanda yazılı Türkçenin kelime sıklığı sözlüğünde de
ilk elli sırada bulunmaktadır. Seçilen fiillerin köken olarak aynı olup olmaması
fiillerin seçiminde kıstas olarak alınmamıştır. Fiiller için Moğolcadan verilen
örneklerin tamamı Modern Moğolcanın gramer kitaplarından ve bazı hikâyelerden
fişlenmiştir. Türkçe fiilleri esas alıp alfabetik sıraya göre dizdiğimiz fiiller
ve bu fiillerin her iki dilde aldığı tamlayıcılar şu şekildedir:
1. bil- (mede-, tani-)
Türkiye Türkçesinde “bil-” fiili, “bir şey bilmek” şeklinde tamlayıcı almadan
ya da “bir şeyi bilmek” şeklinde yükleme hâli ekiyle kullanılmaktadır. Bu fiilin
Moğolcadaki karşılıkları olan “mede-” ve “tani-” fiilleri de tespit ettiğimiz örneklerde
tıpkı Türkiye Türkçesinde olduğu gibi ya herhangi bir tamlayıcıya
ihtiyaç duymamakta ya da yükleme hâli eki taşıyan bir tamlayıcıya ihtiyaç
duymaktadır.
Tamlayıcısız
Ta Mongol hel medeh (meddeg) üü? (MHZT, 54)
“Siz Moğolca biliyor musunuz?”
Miniy ah Yapon hel mende. (MG, 190)
“Ağabeyim Japonca bilir.”
Ter yuu ç medehgüy.(MG, 278)
“O, hiçbir şey bilmiyor.”
Tamlayıcılı (Yükleme hâli ekli tamlayıcı)
Bi tüüniy irsniyg medeegüy. (MG, 89)
1 http://www.df.lth.se/~cml/swadesh.txt
84 • TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS
“Onun gelmediğini bilmiyordum.”
Us hölddögiyg bid mende (meddeg). (MG, 190)
“Suyun donduğunu biz biliyoruz.”
Boldın utasnı dugaarıg medeh üü? (GKM, s. 111)
“Bold’un telefon numarasını biliyor musun?”
Ta Altangereliyg medeh üü? (MAT, s. 137)
“Altangerel’i biliyor musunuz?”
2. bin- (una-)
Eski Türkçede ve bugün bazı lehçelerde yükleme hâli ekli tamlayıcı ile kullanılan
“bin-” fiili, Türkiye Türkçesinde “bir şeye binmek” şeklinde yönelme hâli
ekiyle kullanılmaktadır. Moğolcada “bin-” fiilinin karşılığı olan “una-” fiili ise
bizim tespit ettiğimiz örneklerin tamamında yükleme hâli ekli tamlayıcıya ihtiyaç
duymaktadır.
Yükleme hâli ekli tamlayıcı ile
Moriyg yamar hün unadag yum? (BCIM, 155)
Ata nasıl insan biner?
Tanı moriyg unac boloh uu? (MG, 88)
“Senin atına binebilir miyim?”
Ter har moriyg unaaray. (GKM, s. 116)
“Şu siyah ata bininiz.”
3. duy- (sonso-)
Türkiye Türkçesinde “duy-” fiili daha çok “bir şey duymak” ya da “bir şeyi birinden
duymak” şeklinde kullanılmaktadır. Moğolcada “duy-” fiilinin karşılığı
olan “sonso-” fiili de tespit ettiğimiz örneklerde tamlayıcı almadan veya yükleme
hâli ekli tamlayıcı ile kullanılmaktadır. Moğolcada da fiilin uzaklaşma hâli
ekli tamlayıcı ile kullanıldığı örnekler mevcuttur.
Tamlayıcısız
Tüünees huuçin nöhdiyn tuhay olon sonin sonsov. (BCIM, 82)
“Ondan eski arkadaşları hakkında çok haber duydum.”
TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS • 85
Bi şönö dund haçin çime sonsov. (MAT, s. 198)
“Gece yarısı tuhaf bir ses duydum.”
Yükleme hâli ekli tamlayıcı ile
Bi tanay yuu helsniyg sonssongüy. (BCIM, 95)
“Sizin ne dediğinizi duymadım.”
Bi tüüniy irehiyg sonsoc ih bayarlav (BCIM, 75)
“Onun geleceğini duyunca çok sevindim”
Tegeed neg oroy bügdeer Dulmaa guayn duu duulahıg sonsov. (BCIM,
133)
“Sonra bir akşam hepimiz Dulma hanımın şarkı söylediğini duyduk.”
Bi tanıg helsniyg sonssongüy. (GKM, s. 113)
“Ben sizin ne dediğinizi duymadım.”
Ter yer miniy ügiyg sonsdoggüy. (MAT, s. 198)
“O, asla benim tavsiyelerimi dinlemez.”
Uzaklaşma hâli ekli tamlayıcı ile
Ta üüniyg yamar hünees sonsov? (BCIM, 49)
“Bunu kimden duydun?”
Ene tuhay çi haanaas sonsson be? (MG, 273)
“Bunu nereden duydun?”
4. düşün- (bodo-)
Türkiye Türkçesinde “düşün-” fiili, “bir şey düşünmek” ya da “bir şeyi düşünmek”
şeklinde kullanılmaktadır. Moğolcada “düşünmek-” fiilinin karşılığı
olan “bodo-” fiili de tespit ettiğimiz örneklerde tamlayıcı almadan veya yükleme
hâli ekli tamlayıcı ile kullanılmaktadır.
Tamlayıcısız
Margaaş tsas orno gec bi bodoc bayna. (MHZT, 39)
Yarın kar yağacağını düşünüyorum.
86 • TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS
Yükleme hâli ekli tamlayıcı ile
Bi tüüniyg bodoc bayna. (GKM, s. 109)
“Ben onu düşünüyorum.”
5. gel- (ire-)
Türkiye Türkçesinde “gel-” fiili, “bir yere gelmek” ya da “bir yerden gelmek”
şeklinde kullanılmaktadır. Moğolcada “gel-” fiilinin karşılığı olan “ire-” fiili de
tespit ettiğimiz örneklerde çoğunlukla yönelme-bulunma ve uzaklaşma hâli ekli
tamlayıcıya ihtiyaç duymaktadır.
Tamlayıcısız
Ter övçtey bolood önöödöör irsengüy. (BCIM, 78)
“O, hasta olduğu için bugün gelmedi.”
Yönelme-Bulunma hâli ekli tamlayıcı ile
Nayman tsag hagast Bilig zoçid budald irev. (BCIM, 96)
“Sekiz buçukta Bilig oteline geldi.”
Öngörsön hoyör ödör Bilig surguul’d irsengüy. (BCIM, 126)
“Geçen iki gün Bilig, okula gelmedi.”
Manay angiyn Dorc manayd irev. (MHSB, 55)
“Bizim sınıftan Dorc bana geldi.”
Bi tavan tsagt irne. (MG, 84)
“Saat beşte geleceğim.”
Ta nar Yapond hezee irsen be? (MHSB 2000, 37)
“Siz, Japonya’ya ne zaman geldiniz?”
Uzaklaşma hâli ekli tamlayıcı ile
Bid nar öçigdör üdees ömnö Yaponoos irsen. (MHSB 2000, 42)
“Biz, Japonya’dan dün öğleden önce geldik.”
Bi Londongoos irsen. (A, s. 27)
“ben Londra’dan geldim.”
TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS • 87
Bi gereesee irlee. (MHSB, 55)
Evden geldim.
Vasıta hâli ekli tamlayıcı ile
Ta yugaar irev? (BCIM, 60)
“Sen neyle geldin?”
Bi morior irsen. (BCIM, 60)
“Atla geldim.”
Bi end avtobusaar irsen. (MHSB, 64)
“Buraya otobüsle geldim.”
Ta hentey irev? (MHSB, 75)
“Kiminle geldiniz?”
6. gör- (üze-, hara-)
Türkiye Türkçesinde “gör-” fiili, “bir şey görmek” ya da “bir şeyi görmek” şeklinde
kullanılmaktadır. Bu fiilin Moğolcadaki karşılıkları olan “üze-” ve “hara-”
fiilleri de tespit ettiğimiz örneklerde Türkiye Türkçesinde olduğu gibi tamlayıcı
almadan veya yükleme hâli ekli tamlayıcı ile kullanılmaktadır.
Tamlayıcısız
Bi öçigdör üdeş ehnerteygee kino üzsen. (BCIM, 66)
“Dün öğlen eşimle film izledim”
Temüücin tavan metr öndör mod harsan. (MG, 88)
“Timuçin, beş metre yüksekliğinde ağaç görmüş.”
Zarimdaa hagas, büten sayn ödör kino, cücig, kontsert üzdeg. (MHSB, 73)
“Bazen cumartesi, pazar günleri sinema, oyun ve konser izleriz.
Bi tend oçic neg gutal üzlee. (MHSB, 82)
“Ben oraya varıp bir çizme baktım.”
Yükleme hâli ekli tamlayıcı ile
Çi gudamcind heniyg üzev? (UMYa, 88)
“Sen sokakta kimi gördün?”
88 • TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS
Sühbaatarın talbayd hüreed Sühbaatarın höşöög üzev. (BCIM, 96)
“Sühbatır meydanına varınca Sühbatır heykelini gördü.”
Bi tanay ar’san beeliyg üz’ye. (BCIM, 44)
“Deri eldivenlerini görmek istiyorum.”
Dorciyn şig olon hüntey aylıg bi üzeegüy. (BCIM, 133)
“Dorc’unki gibi kalabalık aileyi ben görmedim.”
Ta nad ter malgayg üzüülc ögnö üü? (BCIM, 45)
“Bana şu şapkayı gösterecek misin?”
Bi tüüniyg üzsengüy. (BCIM, 49)
“Ben onu görmedim”
Bi ter zurgiyg üzsen. (LMY, 106)
“Bu resmi gördüm.”
Bi tüüniyg ööröö harsan. (LMY, 112)
“Onu kendim gördüm.”
Çi heniyg harsan be? (MG, 87)
“Sen kimi gördün?”
Ta Boldıg harsan uu? (GKM, s. 117)
“Bold’u gördünüz mü?”
7. gül- (inee-)
Türkiye Türkçesinde “gül-” fiili, “bir şeye gülmek” şeklinde yönelme hâli
ekiyle kullanılmaktadır. Bu fiilin Moğolcadaki karşılığı olan “inee-” fiili ise tespit
ettiğimiz tek örnekte yön gösterme hâli ekli tamlayıcı almaktadır.
Yön Gösterme hâli ekli tamlayıcı ile
Ter nad ruu ineesen. (GKM, s. 111)
“O, bana doğru güldü.”
TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS • 89
8. iç- (uu-)
Türkiye Türkçesinde “iç-” fiili, “bir şey içmek” ya da “bir şeyi içmek” şeklinde
kullanılmaktadır. Bu fiilin Moğolcadaki karşılığı olan “uu-” fiili de tespit ettiğimiz
örneklerde ya tamlayıcı almadan kullanılmakta ya da yükleme hâli ekli
tamlayıcıya ihtiyaç duymaktadır.
Tamlayıcısız
Aav tsay uuc bayna. (MHSB, 40)
“Babam çay içiyor.”
Ta ödört heden ayaga tsay uudag ve? (MAT, s. 264)
“Günde kaç bardak çay içersiniz?”
Ta yuu uuh ve? (MHSB, 79)
“Ne içersiniz?”
Yükleme hâli ekli tamlayıcı ile
Çi ene undaag uusan uu? (GKM, 117)
“Sen bu meyve suyunu içtin mi?”
Bi öglööniyhöö tsayg doloon tsagt uudag. (MHHSD, s. 68)
“Ben sabah çayını saat yedide içerim.”
9. otur- (suu-)
Türkiye Türkçesinde “otur-” fiili, “bir yere oturmak” şeklinde kullanılmakta
ve yönelme hâli ekli tamlayıcıya ihtiyaç duymaktadır. “İkamet etmek” manasındaki
“otur-” ise “bir yerde oturmak” şeklinde bulunma hâli ekli tamlayıcıyla kullanılmaktadır.
Moğolcada da Türkiye Türkçesinde olduğu gibi “otur-” ve “ikamet
et-” fiilleri, aynı kelimeyle (suu-) ifade edilmektedir. Moğolcadan tespit
edebildiğimiz örneklerde fiil, yönelme-bulunma hâli ekli tamlayıcı istemektedir.
Moğolcada başta da belirttiğimiz gibi yönelme ve bulunma hâli için aynı
ekin kullanılması sebebiyle Türkiye Türkçesinin aksine fiilin istediği tamlayıcı,
fiilin taşıdığı manaya göre değişiklik göstermemektedir.
Yönelme-Bulunma hâli ekli tamlayıcı ile
Conson, Ulaanbaatar zoçid buudald suuv. (BCIM, 89)
“Conson, Ulanbator oteline yerleşti.”
90 • TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS
Ter Ulaanbaatart neg sar suna gene. (BCIM, 89)
“O, Ulanbator’da bir ay kalacakmış.”
Tend Manay angiyn Bat suudag. (MHSB, 73)
“Orada bizim sınıftan Bat oturur.
Bi hotod suudag. (GKM, s. 114)
“Ben şehirde oturuyorum.”
End suugaaray. (GKM, s. 114)
“Lütfen buraya oturun.”
10. sev- (hayrla-, durla-)
Türkiye Türkçesinde “sev-” fiili, “birini ya da bir şeyi sevmek” şeklinde yükleme
hâli ekli tamlayıcıya ihtiyaç duymaktadır. Bu fiilin Moğolcadaki karşılıkları
olan “hayrla-” ve “durla-” fiilleri ise tespit ettiğimiz örneklerde Türkiye Türkçesinden
farklı olarak yönelme-bulunma hâli ekli tamlayıcıya ihtiyaç duymaktadır.
Yönelme-Bulunma hâli ekli tamlayıcı ile
Ta üünd durtay yuu?” (BCIM, 44)
“Bunu sever misin?”
Ta yamar sportod durtay ve? (BCIM, 149)
“Siz hangi sporu seversiniz?”
Bi şuvuund hayrtay. (MG, 84)
“Ben kuşları severim.”
Çi şokoladand durtay yuu? (SB, 35)
“Sen çikolatayı sever misin?”
11. sor- (asuu-)
Türkiye Türkçesinde “sor-” fiili, “bir şey sormak” ya da “birine sormak” şeklinde
kullanılmaktadır. Bu fiilin Moğolcadaki karşılığı olan “asuuh” fiili ise tespit
ettiğimiz örneklerde tamlayıcı almadan veya Türkiye Türkçesinden farklı
olarak daima uzaklaşma hâli ekli tamlayıcı ile kullanılmaktadır.
TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS • 91
Tamlayıcısız
Emç asuult asuuc bayna. (MHSB, 40)
“Doktor, soru soruyor.”
Uzaklaşma hâli ekli tamlayıcı ile
Ta nadaas asuuh yum bayna uu? (BCIM, s. 38)
“Bana soracağın bir şey var mı?”
Ta tüünees asuuv uu? (BCIM, 42)
“Ona sordunuz mu?”
Miniy ehner nadaas “Çi haa yavna?” gec asuuv. (BCIM, 47)
“Eşim bana ‘Nereye gidiyorsun?’ diye sordu.”
Bid tüünees olon asuudlıg asuuv. (UMYa, 55)
“Biz ona çok soru sorduk.”
Tüünees asuu! (MG, 259)
“Ona sor!”
Boldoos ene asuultıg asuusan. (GKM, s. 108)
“Bold’a bu soruyu sordum.”
12. söyle-, de- (hele-, yari-)
Türkiye Türkçesinde “söyle-” ve “de-” fiilleri, “bir şey demek/söylemek” ya da
“bir şeyi demek/söylemek” şeklinde kullanılmaktadır. Bu fiillerin yönelme hâli ve
bulunma hâli ekli tamlayıcılarla kullanıldığı örnekler de mevcuttur. Fiillerin
Moğolcadaki karşılıkları olan “hele-” ve “yari-” fiilleri ise tespit ettiğimiz örneklerde
tamlayıcı olarak yönelme-bulunma hâli ve vasıta hâli ekli tamlayıcılarla
birlikte kullanılmışlardır.
Yönelme-Bulunma hâli ekli tamlayıcı ile
Ene medeeg öör hünd bitgiy helereerey! (BCIM, 49)
“Bu haberi kimseye söyleme!”
Boldod ene tuhay helsen üü? (GKM, s. 118)
“Bold’a bunun hakkında (bir şeyler) söyledin mi?”
92 • TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS
Vasıta hâli ekli tamlayıcı ile
Bi önöödör mongoloor yariv. (UMYa, 37)
“Ben bugün Moğolca konuştum.”
Conson mongol heleer tun sayhan yariv. (BCIM, 89)
“Conson, Moğolcayı oldukça iyi konuşur.”
Üüniyg mongoloor yuu gec heldeg? (BCIM, 47)
“Bunu Moğolca nasıl söylersin?”
13. uç- (nise-)
Türkiye Türkçesinde “uç-” fiili, “bir yere uçmak” ya da “bir yerde uçmak” şeklinde
kullanılmaktadır. Bu fiilin Moğolcadaki karşılığı olan “nise-” fiili ise tespit
ettiğimiz örneklerde yönelme-bulunma ve yön gösterme ekli tamlayıcıya ihtiyaç
duymaktadır.
Yönelme-Bulunma hâli ekli tamlayıcı ile
Bid heden metr öndört nisec bayna ve? (METPB, 74)
“Hangi yükseklikte uçuyoruz?”
Yön Gösterme hâli ekli tamlayıcı ile
Ta Beecin rüü niseh üü? (GKM, s. 112)
“Siz Pekin’e mi uçacaksınız?”
14. uyu- (unta-)
Türkiye Türkçesinde “uyu-” fiili, “bir yerde uyumak” şeklinde bulunma hâli ekine
ihtiyaç duymaktadır. Bu fiilin Moğolcadaki karşılığı olan “unta-” fiili ise tespit
ettiğimiz tek örnekte tamlayıcı olarak yönelme-bulunma hâli ekli tamlayıcı
ile kullanılmıştır.
Yönelme-Bulunma hâli ekli tamlayıcı ile
Bi nayman tsagt untsan. (GKM, s. 116)
“Ben, saat sekizde uyurum.”
15. ver- (ögö-)
Türkiye Türkçesinde “ver-” fiili, “bir şey vermek” ya da “bir şeyi birine vermek”
şeklinde kullanılmaktadır. Bu fiilin Moğolcadaki karşılığı olan “ögö-” fiili
TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS • 93
ise tespit ettiğimiz örneklerde yükleme hâliyle yönelme-bulunma hâli ekli tamlayıcılara
ihtiyaç duymaktadır.
Yükleme hâli ekli tamlayıcı ile
Ene devtriyg hen ögöv? (UMYa, 30)
“Bu defteri kim verdi?”
Manay bagş geriyn daalgavrıg ögöv. (UMYa, 30)
“Öğretmenim ev ödevini vermiş.
Ene harandaag miniy aav ögöv. (UMYa, 30)
“Bu kurşunkalemi babam verdi.”
Ene nomıg bagşid ögöörey. (LMY, 64)
“Bu kitabı öğretmene veriver.”
Ene biçgiyg Boldod ögöörey. (GKM, s. 113)
“Bu yazıyı Bold’a veriver.”
Yönelme-Bulunma hâli ekli tamlayıcı ile
Bagş suragçid nom ögsön. (MG, 84)
“Öğretmen, öğrenciye kitap verdi”
Ta ene zahiag eecdee ögöörey. (MG, 179)
“Bu mektubu annenize veriniz.”
Bagş suragçiddaa nimgen devter tav tavıg öglöö. (MG, 251)
“Öğretmen öğrencilerine beşer ince defter verdi.”
16. yaşa- (**’dra-)
Türkiye Türkçesinde “yaşa-” fiili, “bir yerde yaşamak” şeklinde bulunma hâli
ekiyle kullanılmaktadır. Bu fiilin Moğolcadaki karşılığı olan “**’dra-” fiili de
tespit ettiğimiz örneklerde Türkiye Türkçesinde olduğu gibi bulunma hâli ekli
tamlayıcıya ihtiyaç duymaktadır.
Yönelme-Bulunma hâli ekli tamlayıcı ile
Bi Mongold 2 ciliyn turş **’darç bayna. (MG, 288)
“Ben iki yıldır Moğolistan’da yaşıyorum.”
94 • TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS
Vasıta hâli ekli tamlayıcı ile
Ter eec aavtaygaa **’dardag. (GKM, s. 108)
“O, anne ve babasıyla birlikte yaşıyor.”
17. ye- (ide-)
Türkiye Türkçesinde “ye-” fiili, “bir şey yemek” ya da “bir şeyi yemek” şeklinde
kullanılmaktadır. Fiilin Moğolca karşılığı olan “ide-” de tespit ettiğimiz
örneklerde Türkiye Türkçesinde olduğu gibi tamlayıcı almadan veya yükleme
hâli ekli tamlayıcı ile kullanılmaktadır.
Tamlayıcısız
Bi hool idec bayna. (MHSB, 40)
“Yemek yiyorum.”
Bi mongol hool idehgüy. (MHSB 2000, s. 10)
“Ben Moğol yemeği yemem.
Yükleme hâli ekli tamlayıcı ile
Bi eeciynhee hiysen hoolıg ideh durtay. (GKM, s. 111)
“Annemin yaptığı yemekleri yemeyi severim.”
18. yıka- (ugaa-)
Türkiye Türkçesinde “yıka-” fiili, “bir şey yıkamak” ya da “bir şeyi yıkamak”
şeklinde kullanılmaktadır. Bu fiilin Moğolcadaki karşılığı olan “ugaa-” fiili de
tespit ettiğimiz örneklerde Türkiye Türkçesinde olduğu gibi ya tamlayıcı almadan
kullanılmakta ya da yükleme hâli ekli tamlayıcıya ihtiyaç duymaktadır.
Moğolcada fiilin, yönelme-bulunma hâli ekli tamlayıcı ile kullanıldığı örnekler
de mevcuttur.
Tamlayıcısız
Bi öglöö bosood nüür garaa ugaadag. (A, s.63)
“Ben sabah kalkıp elimi yüzümü yıkarım.”
Yükleme hâli ekli tamlayıcı ile
Ene ayagıg sayn ugaa. (GKM, s. 116)
“Bu bardağı güzel yıka!”
TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS • 95
Yönelme-Bulunma hâli ekli tamlayıcı ile
Ter haluun usand garaa ugaav. (MAT, s. 253)
“O, sıcak suda ellerini yıkadı.”
19. yüz- (sele-)
Türkiye Türkçesinde “yüz-” fiili, “suda/denizde/nehirde yüzmek” şeklinde bulunma
hâli ekli tamlayıcı ile kullanılmaktadır. Bu fiilin Moğolcadaki karşılığı
olan “sele-” fiili de sözlükten aldığımız tek örneğinde yönelme-bulunma hâli
ekli tamlayıcı ile kullanılmıştır.
Yönelme-Bulunma hâli ekli tamlayıcı ile
usand seleh (MHTTT, s.502)
“suda yüzmek”
Buraya kadar anlatılanlardan yola çıkarak Türkçe ve Moğolcada fiillerin aldıkları
tamlayıcıları bir tablo yardımı ile şu şekilde gösterebiliriz:
TÜRKÇEDE MOĞOLCADA
Fiil
İhtiyaç Duyduğu
Tamlayıcı
Fiil
İhtiyaç Duyduğu
Tamlayıcı
bil- Ø
yükleme hâli ekli
mede-, tani- Ø
yükleme hâli ekli
bin- yönelme hâli ekli una- yükleme hâli ekli
duy- Ø
yükleme hâli ekli
sonso- Ø
yükleme hâli ekli
uzaklaşma hâli
ekli
düşün- Ø
yükleme hâli ekli
bodo- Ø
yükleme hâli ekli
gel- yönelme hâli ekli
uzaklaşma hâli
ekli
vasıta hâli ekli
ire- Ø
yön.-bul. hâli ekli
uzaklaşma hâli
ekli
vasıta hâli ekli
gör- Ø
yükleme hâli ekli
üze-, hara- Ø
yükleme hâli ekli
gül- yönelme hâli ekli inee- yön gösterme hâli
ekli
96 • TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS
iç- Ø
yükleme hâli ekli
uzaklaşma hâli
ekli
vasıta hâli ekli
uu- Ø
yükleme hâli ekli
otur- yönelme hâli ekli
bulunma hâli ekli
suu- yön.-bul. hâli ekli
sev- Ø
yükleme hâli ekli
hayrla-, durla- yön.-bul. hâli ekli
sor- Ø
yükleme hâli ekli
yönelme hâli ekli
asuu- Ø
uzaklaşma hâli
ekli
söyle-, de- Ø
yükleme hâli ekli
yönelme hâli ekli
hele-, yari- yön.-bul. hâli ekli
vasıta hâli ekli
uç- yönelme hâli ekli
bulunma hâli ekli
nise- yön.-bul. hâli ekli
yön gösterme hâli
ekli
uyu- bulunma hâli ekli unta- yön.-bul. hâli ekli
ver- Ø
yükleme hâli ekli
yönelme hâli ekli
ögö- yükleme hâli ekli
yaşa- bulunma hâli ekli **’dra- yön.-bul. hâli ekli
vasıta hâli ekli
ye- Ø
yükleme hâli ekli
ide- Ø
yükleme hâli ekli
yıka- Ø
yükleme hâli ekli
bulunma hâli ekli
vasıta hâli ekli
ugaa- Ø
yükleme hâli ekli
yön.-bul. hâli ekli
yüz- bulunma hâli ekli sele- yön.-bul. hâli ekli
Sonuç olarak, ortaya çıkan tablo şunu göstermektedir ki, bizim Swadesh’in
listesinden aldığımız on altı fiil, ihtiyaç duydukları tamlayıcılar bakımından
Moğolca ve Türkçede büyük bir benzerlik göstermektedir. Bu bakımdan farklılık
gösteren fiiller bin- (una-), sev- (hayrla-, durla-) ve sor- (asuu-) fiilleridir. Bunlardan
bin-, Eski Türkçeyle, sor- da Türkçenin bazı lehçeleri ve ağızlarıyla aynı
tamlayıcıya ihtiyaç duymaktadır. Sor- fiili, Türkiye Türkçesinde de “Bunun heTÜRK
YAT ARASTIRMALARI DERGS • 97
sabını senden sorarım.” gibi örneklerde uzaklaşma hâli ekli tamlayıcıyla kullanılabilmektedir.
Moğolca ve Türkçe, dil sınıflandırmalarında bilindiği üzere aynı grupta yer
almaktadır. İki dilin de sondan eklemeli bir dil olması, yapım ve çekim eklerindeki
benzerlikler, zamirlerde ve kelime hazinesindeki ortaklıklar gibi hususlara
araştırmacılarca çeşitli vesilelerle işaret edilmiştir. Neticede on dokuz fiil esas
alınarak yapılmış bir karşılaştırma olsa da bizim bu çalışmamız da göstermiştir
ki fiil-tamlayıcı ilişkileri bakımından da iki dil arasındaki ortak yönler, ortak
olmayanlara göre bir hayli fazladır. Bu husus, hiç şüphesiz iki dilin karşılıklı
öğreniminde büyük bir kolaylık sağlayacaktır. Tamlayıcılardaki ortak yönlerin
fazla oluşu, gerek Moğolcadan Türkçeye, gerekse Türkçeden Moğolcaya yapılan
çevirilerde tamlayıcı farklılıklarından doğabilecek muhtemel hataların en
aza indirilmesine de yardımcı olacaktır. ©
Örneklerin Alındığı Eserler
A Altantülhüür (A. Mönhtsetseg, H. Delgermaa)
BCIM Basic Course in Mongolian, Bloomington 1992 (J. G. Hangin)
GKM Golden Key to Mongolian, (?)
LMY Learn Mongolian Yourself, Ulaanbaatar 1994 (Tsendsürengiyn Terbiş)
MAT Mongol-Angil Tol’, Ulaanbatar 2001 (Altangerel Damdinsüren)
METPB Mongolian-English-Türkish Phrase Book, Ulan Bator 2002 (A. Fatih Baş-
Ebubekir Yıldızgörer)
MG Mongolian Grammar, China 2001 (Rita Kullmann-D. Tsrenpil)
MHHSD Mongol Hel Hyalbar Surah Devter, Ulaanbaatar 1997 (G. Buyantogtoh)
MHSB Mongol Hel Surah Biçig, Ulaanbaatar 1976
MHSB 2000 Mongol Hel Surah Biçig, Ulaanbaatar 2000 (Ç. Çimegbaatar-M.
Sarantsetseg)
MHTTT Mongol Helniy Tovç Taylbar Tol’, Ulaanbaatar 1966 (Ya. Tsevel)
MHZT Mongol Hel Züyn Taylbar, Ulaanbaatar 2000 (T. Urançimeg)
SB Sayn Bayna uu? ,Ulaanbaatar 2002 (L. Tserençunt, S. Leuthy)
UMYa Uçebnik Mongol’skogo Yazıka, Moskva 1952 (G. D. Sanceyeva)
98 • TÜRKYAT ARASTIRMALARI DERGS
BİBLİYOGRAFYA
Almanca-Türkçe Sözlük; TDK Yay., II Cilt, Ankara 1993.
BAAYANSAN, C.-ODONTÖR, Ş.; Hel şincleliyn ner tom’yöonı Züylçilsen Taylbar Tol’,
Ulaanbaatar 1995.
GÖZ, İlyas; Yazılı Türkçenin Kelime Sıklığı, TDK Yay., Ankara 2003.
İLERİ, Esin; “Türkçedeki Fiillerin Birleşim Değeri”, VIII. Uluslar arası Türk Dilbilimi
Konferansı Bildirileri 7–9 Ağustos 1996, s. 157–165, Ankara 1997.
KAHRAMAN, Tahir; Çağdaş Türkiye Türkçesindeki Fiillerin Durum Ekli Tamlayıcıları,
TDK yayınları, Ankara 1996.
KARAHAN, Leylâ; “Fiil-Tamlayıcı İlişkisi Üzerine”, Türk Dili, Eylül 1997, s. 209–
213.
KULLMANN, R.- TSERENPİL, D.; Mongolian Grammar, China 2001
Orçin Tsagiyn Mongol Hel Züy (Komisyon), Ulaan Baatar 1966.
Orçin Tsagiyn Mongol Hel Züy (Komisyon), (İlgili Bölüm: P. Byambasan),
Ulaanbaatar 1997.
ÖNÖRBAYAN, Ts.; Orçin Tsagiyn Mongol Hel, Ulaanbaatar 2004.
Redhouse Sözlüğü (İngilizce-Türkçe), İstanbul 1998.
SEV, Gülsel; Etmek Fiiliyle Yapılan Birleşik Fiiller ve tamlayıcılarla Kullanılışı, TDK Yayınları,
Ankara 2001.
TSERENÇUNT, L., LEUTHY, S.; Sayn Bayna uu? ,Ulaanbaatar 2002
Türkçe Sözlük, TDK Yay., Ankara 1998.
UĞURLU, Mustafa; “Türk Lehçelerinin Aktarımında Valenz Sözlüklerinin Önemi”,
Doğu Akdeniz Üniversitesi, Uluslar arası Sözlükbilim Sempozyumu Bildirileri (Yayımlayan:
N. Demir-E. Yılmaz), Gazimağusa, s. 197–206.
UZUN, N. Engin; Dilbilgisinin Temel Kavramları, Ankara 1998.
VARDAR, Berke; Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, İstanbul 2002.

Comments (1) »

öğrenci- hoca:D dialogları

hoca: oğlum! çık dışarı!
öğrenci 1: yok yazcak mısınız hocam?
hoca: yazıcam tabii, sallanma hadi…
öğrenci 1: niye bi tek ben? tek başına mı konuşuyodum ben yani? deli miyim ben?
hoca: lan fırlatacam şimdi anahtarlığı kafana, çıksana lan!
öğrenci: basket topu kimdeydi lan, atsanıza, teneffüste de fazla sallanmayın potaya gelin.

hoca: defol laan!!! numarası kaçtı bunun?
öğrenci 2: 360 hocam!
öğrenci 3: 1270!
öğrenci 4: 647, hehe…
öğrenci 5: 16! kikir kikir…
hoca: belanızı versin hepinizin!

– siz konuşanlar dışarı.
– biz mi hocam?
– siz tabi. hayvan kadar oldunuz, bi susup oturamadınız. dinleyen arkadaşlarınızı da rahatsız ediyorsunuz.
– hocam, atmayın ya. devamsızlığım dolmuş zaten. kalıyorum bi saat devamsızlıkta.
– çık dışarı terbiyesiz herif, dersi bölme. yok yazmıycam.
– o zaman çıkayım hocam, sağolun. ehe..görüşürüz beyler. benden bu kadar.

(arkalardan)
– hocam ben konuşmuyodum gerçi ama yok yazmayacaksanız ben de çıkayım.

– sen!
– ben?
– evet sen. kalk bakiim ayağa!
– evet (kalkar)
– niye yapmıyorsun bakiim sen?
– neyi? (eğlenmek için salağa yatar)
– …. (cevaba çok sinirlenmiştir) bak bakiim arkadaşların ne yapıyor!
– …. (şöyle bi sınıfa göz gezdirir ve gayet lakayıt) oturuyolaar.
– (öfke kırmızısı ile)! çıkdışarııı!
– (gene sınıfa bakarak) yoksa oturmuyorlar mı?
– çıkdışarııııı! disipline verecem seni!
– iyi ama ne yaptım ki ben?
– çıkdışarıııı dedim sanaaa!
– iyi iyi tamam

evladım yeter konustugunuz..
-peki hocam
-cık dısari
-peki hocam (hoca beklemiyodur bozulur)
-hişş nereye??
-dısarı hocam
-gel iceri..bidaa da cıktıgını gormeyim…

Dha önce verldyse sorry

Comments (6) »

istiklal marşı *logo

istiklalmarcq9vt3pc6

Comments (3) »

9. SINIF EDEBİYAT KİTABI CEVAPLARI

Sayfa: 80-81-82-83…………………..138-139-140  CEVAPLAR

SAYFA 80
1.soru;
dıdaktık bıır sıırdır.
7 lık hece olcusuyle yazılmısıtr.
3.soru;1.konuda;
kendı ıcınden ne hıssederse onu yaptıgını soyluyor.
2.konuda;
evlerın bınaların olusaumunu bınaların ve evlerın yok olusmunu anlatıyor.
3.konuda;
velvelerın oldugu gun tukenmesını(bıtmesını)soyluyor.

SAYFA 81
9.soru;
tezat sanatı:
zıt kavramlarınnın bır arada kullanılması cennet =cehennem gıbı
tesbıh sanatı; benzeyen benzetme sanatı edatlı sanat tek unsuru ıstıare

SAYFA 82
1.soru;
nazım bırımı beyıttır.
kafıye kullanılmıstır.
hece olcusu vardır.
mubalaga sanatı kullanılmısıttr.
3.soru:
camı avlusundan bahsedıyor. bu camınınde eskı oldugunu soyluyor..

SAYFA 83
1.soru; nazım seklı 2 lı dızelerden olusmustur.
hece olcusu yoktur.
kafıye duzenlı degıldır.
duygusal lırık bır sıırdır.
3.soru;benzetme
4.soru; sevgılıye duyulan özlem onu hatırlamak.sevgıluye duyulan ozlem var.saırın sevdıgıne olan özlemm
6.soru; hasret konus vardır.ışık=somuttur.
7.soru; kısılestırme sanataı kullanılmıştır.
8.soru; ask ve hasret bakımından lirik bir şiir.

Ölçme ve Değerlendirme
1.soru;D-Y
2.soru; kısılestırme yanı teshıs sanatı nvardır.
3.soru; E
4.soru; D

SAYFA 84
Ölçme ve Değerlendirme
1-
D-Y
2-uygunluk(tenasüp)
3-C
4-D
5-hüsn-ü tahlil sanatı ile açık istiare vardır.
sayfa 86:
2.Ünite Ölçme ve Değerlendirme
1-
Y-D
2- didaktik
3- modern şiir
4- D
5- Telmih
6- E
7- D
8- E
9- E
10- A
SAYFA 87
Bulmaca
1-
Zihniyet
2- Yöntem
3- Türkü
4- Manzume
5- Didaktik
6- Koşma
7- Kafiye
8- Ahenk
9- Aruz
10- Beyit
11- Aliterasyon
12–  Epik

 
SAYFA 96
Ölçme ve Değerlendirme
 1.soru bosluk doldurma; sosyal hayatını yansıtmıstır.
2.soru; D…Y
3.soru; C
4.soru; osmanlı donemı=sen devamını getırırsın

SAYFA 100
1.soru; olaylar ve olay orgusu
6.soru; kara memıs nasıl bır ınsandır=vatanını cok seven olmeyı goze alan ıyı bır ınsandır.
duragan dınamık=dınamıktır.cenge cıkmak ıcın elınden gelenı yapıyor.
hıkayenın hangı kısmı….=6.olayda.cunku oglunu gormustur.onunla bırlıkte cenge cıkmak ıstemektedır.
kara memısın sızın sosyal ve toplumsal….=yok
kara memısın dıger karakterler ….=yok
kara memıs kendı kısılıgının farkında mı….=farkında .cunku vatanı için herseyı goze alıyor.sızce gercek hayatta….=olabılır.

 

97-98-99-103-104-105 SAYFADAKİ METİNLER

FORSA

Hazırlık
3.
Olay zamanı ve kurgu zamanı

Olay zamanı: Osmanlı Devleti’nin yükselişi

Kurgu zamanı: Olayların kaç yıl içerisinde geçtiği (40 yıl)

Tema: Vatan hasreti

Forsa: Eski savaş gemilerine verilen ad.

1.olayda beklentisi vardır.

Mekan: gemi,çiftlik,bağ evi

100 sayfa
4.İnsanın yaşayabileceği normal olaylar
5.Son bölüm

Ömer Seyfettin
-ilk Milli Edebiyatı başlatan kişidir.

 

KIRK YALAN MASALI

Teması: Büyüklerin vasiyetlerini dinleyip israftan kaçınmak.

Üzengi: Ata binmek için ayağımızı bastığımız yer
Cevahir: Mücevher,elmas,yakut gibi değerli taş
Yular: Atın dizginleri

Temayla ilişkili cümleler

-Şehzade de bakar ki soytarının biri,babasının vasiyetini bunu yedirir.içirir.sarayına yerleştirir.

-Hazıra dağ dayanamayacağı için bu üç adam böyle har vurup harman savurarak kısa zamanda büyük şehzadenin bir sandık altınını tüketirler.
-Tam pazara giderken sarı tüylü adam yanına gelip Şehzadem nereye gidiyorsun? diye sorar.

-Şehzade de Nereye gideceğim ? Bir sandık altını yedik bitirdik,kaldık parasızElimize Birkaç altın geçirebilmek için atı satmaya gidiyorum diye cevap verir.

Olay Örgüsü
-padişahın oğullarına vasiyet etmesi
-padişahın ölmesi
-padişahın vasiyetinde söylediği kişilerin gelmesi
-ellerindeki servetin bitmesi eşyaları satmaları
-yalan söylemesini istemesi iki şehzadenin söyleyememesi son şehzdadenin söylemesi ve bütün her şeyi alması
Miş’li geçmiş geniiş zaman kullanılmıştır.

 
BAY KORBES

Olay zamanı: Masallarda olya zamanı yoktur.

Temayla ilgili cümleler

-ocağın başına gelip ateş yakmak istemiş ama kedi hemen oracıktan kül olup yüzüne savurmuş.

-Bay Korbes kızgınlıkla yatağın üzerine itmiş kendini

-Oda acıdan ah vah etmeye,cığlıklar atmaya başlamış.

-Öfkesinden kudurarak evden kaçıp gitmeye davranmış.

-cansız yere serilip kalmış.Anlaşılan pek kötü yürekli biriymiş

Bay Korbes: Kötü birisi

Masalın kahrama sadece insanlar değildir.Her türden varlık masalın kahramanlarıdır.

Teması: Kötüler hak ettiği cezayı bulur.

İyilikle kötülüğün karşılaştırılması yapılıyor

 

103 Cevaplar

Biz geçen sene şöyle yapmışız.

KIRK YALAN MASALI

Teması: Büyüklerin vasiyetlerini dinleyip israftan kaçınmak.

Üzengi: Ata binmek için ayağımızı bastığımız yer
Cevahir: Mücevher,elmas,yakut gibi değerli taş
Yular: Atın dizginleri

Temayla ilişkili cümleler

-Şehzade de bakar ki soytarının biri,babasının vasiyetini bunu yedirir.içirir.sarayına yerleştirir.

-Hazıra dağ dayanamayacağı için bu üç adam böyle har vurup harman savurarak kısa zamanda büyük şehzadenin bir sandık altınını tüketirler.
-Tam pazara giderken sarı tüylü adam yanına gelip Şehzadem nereye gidiyorsun? diye sorar.

-Şehzade de Nereye gideceğim ? Bir sandık altını yedik bitirdik,kaldık parasızElimize Birkaç altın geçirebilmek için atı satmaya gidiyorum diye cevap verir.

Olay Örgüsü
-padişahın oğullarına vasiyet etmesi
-padişahın ölmesi
-padişahın vasiyetinde söylediği kişilerin gelmesi
-ellerindeki servetin bitmesi eşyaları satmaları
-yalan söylemesini istemesi iki şehzadenin söyleyememesi son şehzdadenin söylemesi ve bütün her şeyi alması
Miş’li geçmiş geniiş zaman kullanılmıştır.

 

107-109 Cevaplar

Hazırlık
1-ilk resme baktığımızda dıştan bir görünüm war ikinci resimde sepetçiler kasrının içinden bi görünüm war üçüncüde ise arkadan bir görünüm war buu resimlerin farklı olmasının sebebide resmin değişik yerlerden çekilmişş olmasıdır.

1-kafa kağıdı:kahraman anlatıcının bakış açısı
suç: gözlemci figürünün bakış açısı
eşek: kahraman anlatıcının bakış açısı
2- değildir.
4- betimlemeyi kullanarak dile yüklediği değerler.
6- göndergesel.
8- kullanmayızz.dil:edebi dil
ölçme değerlendirme:
1- Y-D
2- kahraman anlatıcının bakış açısıyla
3- D
4- D
5: ilahi bakış açısı

 

SAYFA 109
Anlama Yorumlama
1.soru;
gonderıcılık işlevınde yazılmıstır.
2.soru; yazılan olayları dısarıdan izlemıs ızlenımlerı yazmıs ılahı bakıs acısı vardır.
3.soru; ıstanbuluhn ozellıklerınden bahsetmıs.cosku verıcı bır metındır.surukleyıcıdır…
4.soru; ılahı bakıs acısı vardır.
5.soru; evet.anlatıcı olayları kendı ınandırıcılıgı ıle anlatır.

Ölçme ve Değerlendirme
1.soru;
Y-D
2.soru; ılahı bakıs acısıyla yazılmıstır.
3.soru; E
4.soru; C

Ölçme ve Değerlendirme
1,Y-D
2,mustafa meraki efendi ve mehmet
3, C
4,D
6,kitaplarla içli dışlı olduğu

KIRK YALAN MASALI
Olay Örgüsü
*babasının ölümü ve vasiyeti
*sarı tüylü mavi gözlü adamın saraya gelmesi
*kösenin gelmesi
*cücenin gelmesi
*paraya israf etmeleri
*sehzadenin pazara çıkması
*şehzadenin cüceyi yenmesi

SAYFA 100 TABLO
(Sırası ile)
– esir düşmüş insan vatan sever cesur
– dinamik
– bütün metin
– olumsuz yönde
– vardır
– vardır
– evet kendinden emin
– olabilir

Forsanın 10. Sorusu
osmanlının yükselme dönemi 70,yıllar arası

 

113-115-116-117-118-119-120-121-122-123 CEVAPLAR

SAYFA 117 CEVAPLAR
1.Y-D
2. çocuklarının olmaması
3. D

SAYFA 113
1.D-Y
2.hikaye
3. D

 

SAYFA 115
1)anlamladırılmaz
2)bitmemiş senfoni ve moby dick metinlerinden alınan cümlelerden yazının edebi metin olduğu anlaşılmaktadır.ama diğer verilen cümleler bilgi vermek amacıyla yazılmış bir düzyazıdır.edebi bir metin değildir

SAYFA 117
1. etkinlik
Ahmet Hamdi Tanpınar (23 Haziran 1901 İstanbul-24 Ocak 1962 İstanbul) Türk romancı ve şairdir.
Lise öğrenimini Antalya Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1923 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi. Liselerde, yüksek okullarda çeşitli dersler okuttu. 1939 yılında İstanbul Üniversitesi’nde Yeni Türk Edebiyatı profesörlüğüne atandı. 1942-1946 yılları arasında Maraş Milletvekili olarak görev yaptı. Bir süre Milli Eğitim müfettişliği yaptıktan sonra 1949 yılında Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ndeki görevine döndü.
Gençlik yıllarında Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in talebesi ve dostu olmuş, Batı edebiyatından Paul Valery ile Marcel Proust’u kendisine üstad olarak seçmiştir. Bu yazarlar edebiyatta güzellik ve mükemmeliyete ön planda yer verirler. Onlara göre edebiyat, tıpkı resim ve musiki gibi “güzel sanat”tır. Onlardan farkı, boya ve ses yerine, insanı ve hayatı anlatmada bu iki vasıtadan çok daha zengin olan dili kullanmasıdır.
Tanpınar şiiri hayatının en büyük ihtirası haline getirmiş, fakat asıl kabiliyetini şiir estetiğine göre yazdığı mensur eserlerde göstermiştir. İlk şiiri 1920’ de yayımlanmıştı. Geniş okuyucu kitlesi onu umumiyetle lise kitaplarına ve antolojilere giren “Bursa’da Zaman” şiiri ile tanır. Altmış kadar şiirinden ancak otuz yedisi ile, tek şiir kitabını ölümüne yakın çıkardı: Şiirler (1961; Bütün Şiirleri adıyla genişletilmiş olarak 1976). Şiirlerinde bir imaj ve müzik kaygısı taşıdığı, hikaye ve romanlarında da, başta zaman tema’sı olmak üzere, psikolojik anları, bilinçaltını aradığı, yansıttığı görülür. (Geniş bilgi Prof. Mehmet Kaplan’ ın Tanpınar’ ın Şiir Dünyası;1964 kitabında).
Çeşitli baskıları olan eserleri Dergah Yayınları’ nda toplanmaktadır. Enis Batur, 1992 yılında Ahmet Hamdi Tanpınar’ dan “Seçmeler” adlı bir kitap hazırladı. Yazar ile ilgili yayınlanmış en son eser 2007 yılının sonunda çıkan “Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa”dır. Eser Tanpınar’ın 1953 yılında yazmaya başladığı ve 1962 yılında vefatına kadar tuttuğu notlardan oluşmaktadır.

 

1 soru=hanedarlık yönetimi vardır.dini inanç vardır.
2 soru=
3 soru=
olaganüstü özellikler vardır.gerçekçilige aykırıdır.
4 soru=
5 soru=
6 soru=
iyilik ve kötülüktür temel çatışması.
teması ise=kötüler cezasız kalmaz
7 soru=ilahi bakış açısı vardır.anlatıcı herşeyi bilir.
8 soru=metnin anlamı ile ilişkilidir cümleler.yanlız yan anlam degerleri zayıftır. dil göndergesel işlevde kullanılmıştır.
9 soru=
10 soru=
11 soru=olamaz çnkü masallar anonimdir.

 

119.SAYFADAKİ SORULARIN CEVAPLARI
1.soru:edebiyatı Mümtaz’a ihsan sevdirmiştir.Batu edebiyatınıçılarını örnek almasını sağlamış divan edebiyatını iyi öğrenmesini sağlamıştır.
2.soru:eski divanları okumuş,tari zevkini almış.fransız şairlerinden etkilenmiş.
3.soru:Edebiyata olan ilgi,tarih,ıtrı(müzik),resim Mümtaz’ın ilgi duyduğu alanlardır.
4.soru:Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayatıyla romanın kahramanı Mümtaz arasındaki benzerlikler:antalya,tarih,edebiyat
5.soru:fransız edebiyatına ilgi duymuş,yahya kemal onun hocası ve dostu olmuş,yahya kemal’in yolundan gitmiş,sanata,edebiyata,tarihe ve müziğe ilgi duymuş,fransız şairlerinden etkilenmiş,batı edebiyatını örnek aldığı gibi divan edebiyatını iyi öğrenmiş,eserlerinde tarih sevgisi zaman,biliçaltı ve aşk konularını işlemiş,edebiyatı müzik ve resimle birleştirmiş…

 

SAYFA 121-122-123 Cevaplar

SAYFA 123
TABLO
karakter/tip nasıl bir insandı?(bunlar tiptir)
-kız: iyi,sabırlı/ şehzade: iyi, sabırlı
tip durağan mıdır dinamik midir?
-ikiside dinamiktir
masalın hangi kısmı sizin tip hakkında böyle düşünmenize neden oldu?
-kız: sürekli hareketkli/ şehzade: kızı ipten kurtarması
sosyal ortam ve çevre bu tipi nasıl etkilemiştir?
-kız: zengin-fakir hayatı yaşaması olumsuz/ şehzade: yanlış kişiyle evlenmesi olumsuz
bu tipin sizin sizin sosyal ve toplumsal yapıdan darkkı var mı?
-kız: var/ şehzade: var
bu tipin diğer tipler üzerinde etkisi var mıdır?
-kız: var/ şehzade: var
tip kendi kişiliğinin farkında mı..
-kız: farkında/ şehzade: farkında
sizce gerçek hayatta bu masaldaki…..
-kız: olmaz/ şehzade: olmaz

6.soru:
temel çatışma:iyi ile kötü arasındaki çatışmadır
tema:gerçeklerden, kaderden kaçılmaz. iyiler herzaman kazanır.
7.soru:ilahi bakış açısı 3.tekil şahıs anlatım vardır.

 

 

SAYFA 128-129-130-136-137-138-139-140-143-146 CEVAPLAR

OĞUZ KAĞAN DESTANI

-Hun dönemi destanlarındandır.
-M.Ö 174-209
-İslamiyet öncesi Türk Destanıdır.
-Kahraman bakış acısıyla yazılmıştır.

Zihniyet
Sosyal,siyasi,ekonomik ve dinidir.

Oğuz Kağan’ın kişiliği

-cesur
-kahraman
-adaletli
-yiğit

Kurgu zamanı

Oğuz Kağan’ın doğumundan yaşlılığına kadar olan zamandır.

-Kılıç,ok,yay,kargı,bakır,gümüş,demir madenleri kullanılmıştır.

Olay örgüsü

-Oğuz Kağan’ın doğması
-Kırk günlükken konuşması
-Halkı gergedandan kurtarması
-Hükümdar olması
-Evlenmesi ve üç çocuğu olması
-ikinciye evlenmesi ve üç çocoğunun olması
-Ziyafet vermesi
-Kendisine tabi olanlarla iyi geçinmesi
-Siyasi birliği sağlaması
-Oğullarına devleti bırakması

Teması: Mete Han’ın Orta Asya’da Türk Birliğini kurması

Kişiler
-Altun Kağan
-Ay Kağan
-Oğuz Kağan
-Urum Kağan
-Uruz Kağan
-Dağ,Deniz,Gök
-Gün,Ay,Yıldız

NOTLAR

-Destanlarda ki kahramanlar olağanüstü özelliklere sahiptir.
-Destanda ki olaylar olağan ve olağanüstüdür.
-Destanlar genelde mazmundur.
-Anonimdir.

Olağanüstü olaylar

-Anasını sütünü bir kere emer
-Çiğ et,çorba ve şarap ister
-Dile gelir.
-Kırk gün sonra büyür yürür ve oynar
-at sürüleri güder,ata biner av avlar

Oğuz Kağan’a hanlık ünvanı verilmesi:Hiç kimseinni yaklaşamadığı gergedanı Oğuz Kağan’ın öldürmesi ona hanlıkünvanı verilmesini sağlamıştır.

 

Oğuz Kağan’da

-Yönetim şekli
-Göçebe hayat
-Din anlayışı
-Kullandıkları madenler
-Cihangirlik anlayışı
-Eğlence anlayışı
-Çok eşlilik
-Belgelik anlayışı
gibi anlayışlara rastlanır.

OĞUZ KAĞAN (TABLO)

Tip nasıl bir insandır? Oğuz Kağan fiziksel özellikleri ve karakteriyle bir kahramanın bütün özelliklerini taşıdığı için bir tiptir.Cesur,kahraman,adaletli,yiğittir.

Karakter/tip durağan mıdır ,dinamik midir? Tip kesinlikle dinamiktir.Destan boyunca ön plandadır hiç durmaz hep savaşır.

Destanın hangi kısmı szin karakter/tip hakkında böyle düşünmenize neden oldu? Oğuz Kağan’ın kahramanlığını ilan ettiğii bölüm

Sosyal ortam ve çevre bu karakteri nasıl etkilemiştir? Oğuz Kağan’ın olağanüstü özellikler taşıması toplumun ondan beklentilerinin fazla olmasına yol açmıştır.O da bu sorumluluklarını başarılı bir şekilde yerin getirmiştir.

Bu karakterin /tipin sizin sosyal vetoplumsal yapınızla farkı var mıdır? Yoktur.Bugünkü toplumsal yapıda kendi millei için feda edecek kişilere rastlamak oldukça zordur.Ama yinede toplumumuz kendini kurtaracak kahramanlar beklemektedir.

Bu karakterin diğer karakterler üzerinde etkisi var mıdır? Vardır.Boylara isimler ve oğullarına hanlık verilmesi

Karakter kendi kiiliğinin farkında mıdır? Farkındadır.Dünya kağanı ilan etmes itaat edenlere dost etmeyenlere düşman kesilmes

Sizce gerçek hayatta bu destandaki karakter gibi davranan biri var mıdır? Hayır.Olağanüstü özellikler taşıması ve değişen yaşam koşulları gerçek hayatta böyle kahraman olmasını imkansızlaştırır.

 

SAYFA 135
1- devleti bir kişi yönetiyormuş,
ölümlü olduklarına inanıyorlarmış
Allah’a inandıkları sonuçlarına ulaşabiliriz

SAYFA 136
tema: aşk için herşey yapılır
6-
a) ilahi bakış açısı
b) herkes kendi dininden kişiyle evlenir

TABLO
sırasıyla yazıyorum
kerem: tiptir. iyi biri, dinamik, keremin sürekli aslıyı araması, var, var, farkında, olmaz
aslı: tiptir. iyi, güzel biri, dinamik, aslının anne ve babasıyla kaçması,
var, var, farkında, olmaz

 

SAYFA 135-136 CEVAPLAR

1-birinci cümle: halk hikayelerinin gerçekliğe bakışını ** dilini anlatan sosyal bir gerçekliği anlatır.
2………
3. cümle: dönemin dini değerlere ** kutsal kişilere nasıl bakıldğını gösterir.

2- birnci cümle:cümle hikayenin hangi zamanda anlatıldığını net bir şekilde göstermez.

3- kerem ile aslı metindeki mekanlar hikayedeki olayların mekanla birlikte değişebileceğini göstermektedir.

4- ” yorgun argın dünyasından geçti öyle bir aleme göçtü ki rüya alemi mi desem mana alemi mi desem,ne desem;ak saçlı bir pir yamacına dikilip eğitti.

5- metindeki temel çatışma iyi kötü arasındadır.metnin teması aşıkların kawuşmasını hiçbir gücün engelleyemeyeceğidir.bu tema yani aşk ** aşıkların kawuşmaları türk edebiyatında çok kullanılmştır.

6-
A:
verilen örneklerden hareketle anlatıcının olaylar ** kahramanlarla ilgili her türlü bilgiye sahip olduğunu anlatıcı kendine göre hızlandırıp yawaşlattığını söleyebiliriz.

B: bu ifadelerden hareketle halk hikayelerinin kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılmasını göstermesidir

7- iki metinde de olağanüstü olaylara yer **rilir.
* iki metinde de döneme ait özellikler tespit edilmektedir.
* iki metinde de ilahi bakış açısı kullanılmıştır.
* iki metinde sözlü bir geleneğin mahsülüdür.

8- halk hikayelerinde şiirsel ** halkın anlayacağı bir dil kullanılmıştır.

9- bu ifadeler metindeki anlamın oluşmasını sağlamaktadır.

10- her iki tipte aşkı için herşeyi göze alan gerçek aşık tipleridir.
*kerem dinamik aslı durağandır.
*hikayenin her bölümü
*kerem olumsuz aslı olumsuz
*farklıdır
*kerem ailesinin etkisi wardır
*kerem farkındadır aslı farkındadır
*hayır olamz

11- türk edebiyatı bu özelliğe sahip ilk “Dede Korkut” hikayeleridr.genellikle aşk ** dini konular işlenir.özellikle koşma şeklinde olur.

 

SAYFA 140 Cevaplar
1-harname deki olay ve olay örgüsü şunlardır;
*eşeği tanıtılması
*eşeğin sahibinin onu serebest bırakması
*eşeğin otlağa gitmesi,orada otlayan öküzleri görmesi
*eşeği pir eşeğe gitmesi
*eşeğin buğday tarlasına gitmesi
*tarla sahibinin eşeği görmesi
*eşeğin pir eşekle karşılaşması
2-harnamede belirli bir zaman ve mekan ifadesi yoktur.Mesevide ”birgün” şeklinde bir zaman ve ”otlak buğday tarlası” şeklinde de mekan ifadeleri vardır.bu durumda mesnevideki zamanın ve mekanın belirsiz olduğunu göstermektedir
3-harnamedeki kahraman eşek,eşek sahibi,pir eşek ve tarla sahibidir.bu kahraman ve bunların etrafında şekillenen olay örgüsü doğal gerçeklikle ilişkilidir.şair yaşadığı olaylarla ilişkilendirilirse,kendisi yerine eşeği hükümdaryerine eşeğin sahibini,pir eşeği mürşidi,tarla sahibini ise köylüler veya eşkiyalar için sembol olarak kullanmıştır.
4-harnamedeki temel çatışma ”adalet-adaletsizlik”çatışmasıdır.metnin teması ise”elindeki ile yetinmek”tir.
5-metindeki tema ve tema etrafında şekillenen olaylar,sosyal hayattaki bireylerin ellerindekilerle yerinme,onlara rıza gösterme,daha fazlasını elde etmekiçin birtakım yollara sapma ilkeleriyle örtüşmektedir.
6-mesnevi nazım şeklinin özellikleri şunlardır:
*nazım birimi beyittir
*aruz ölçüsü kullanılır.aruzu kısa kalıpları kullaılır.
*her beyit kendi arasında kafiyelidir
*sembolik tarzda yazılır
*olay örgüsü,kişiler,zaman, ve mekan unsurlaı bulunur.
7-harnamenin yazılış amacı yaşanan bazı olayları edebi bir biçimde ifade etmektedir.bu nedenle eserde,şiir dilinin ifade biçimleri kullanılmıştır.mesnevinin şiirle benzer yönleri,ritim,ahenk ve yapı unsurlarıdır.mesnevinin şiirden farklı yönleri ise olay örgüsü ve bu olay örgüsüne bağlı kişiler,zaman ve mekan unsurlarının bulunmasıdır.
8-harnemede kahraman olarak eşek ve öküzün seçilmesi birbiriyle kıyaslanabilecek farklarının olmasındandır.bu farklılık etkenlerle yetinme teması ve onun etrafında gelişen olay örgüsüyle,elindekilere rıza göstermeyen eşek ve eşekten üstün olan öküzün eksiklik ve fazlalıkları üzerine kurulmuştur.
9-verilen beyitlerin ilki kahramanların halini ve ruh durumunu bilen”ilahi bakış açısına sahip bir anlatıcıya;ikinci beyit ise kahraman ağzından yazıldığı için ”kahraman anlatıcının bakış açısı”na sahiptir.
10-anlatıcı olay örgüsünü oluşturmada ve kahramanların ruh hallerini yansıtmada etkilidir.
12-beyitlerdeki ”ılduz” sözcüğü günümüzde yıldız şeklini almıştır.yıldız sözcüğü baht talih anlamındadır. şairde beyitte bizim acaba bahtımız talihimiz yokmudur anlamında kullanmıştır.
13-harnamede şeyhi’nin yaşadığı bir olay sembolik olarak anltılmıştır.şair döneminin mesnevi nazım şeklini kullanan şirlerin en ustasındandır.mutasavvuf olmasına karşın tasavvufi unsur kullnmamıştır.rahat ve lirik bir söyleyişi vardır.şiirlerinin nükte dolu olduğunu ”şeyhi uzatma nalevüahün nüktedandır bilür şahan-şahün”beyitiyle ifade edilmiştir.
14-şeyhi’nin sembolik anlatımı tercih etmesi hem durumnu hem de sosyal eşitlik konusunu daha rahat ve etkili,aynı zamanda edebi ve dikkat çekici bir tarzda ifade etmek istemesindendir…

Comments (72) »

Türk Edebiyatı kitabı 9. sınıf SAYFA:44-45-49-50-51-52-54-55-56-57-60-61-64-67-68-70-71-78-79-81-84 CEVAPLAR

Türk Edebiyatı kitabı 9. sınıf Lise 1 etkinlik ödev ve sorular


——————————————————————————–
=NAZIM BİRİMİ DÖRTLÜKTÜR.DİVAN EDEBİYATI,NAZIM ŞEKLİDİR.HALK EDEBİYATINDAKİ TÜRKÜYE BENZER.EZGİYLE SÖYLENİR.ŞARKI TÜRLERİNİN DİVAN EDEBİYATINA KAZANDIRDIĞI BİR TÜRDÜR.KAFİYE DÜZENİ aaaaa,bbba,ccca ŞEKLİNDEDİR.ARUZ ÖLÇÜSÜYLE YAZILIR.DÖRTLÜKLERİN SON DİZELERİ NAKARATTIR.
ARKADAŞLAR DAHA YAZACAM BEKLEYİN
TÜRKÜ=BENTLERDEN OLUŞAN NAZIM ŞEKLİDİR.8Lİ VE 11Lİ HECE ÖLÇÜSÜYLE YAZILIR.ŞARKI GİBİ EZGİYLE SÖYLENİR.
ARKADAŞLAR DAHA YAZACAM BEKLEYİN
SONE=2 DÖRTLÜK 2 3′LÜKTEN OLUŞAN 14 DİZELİK BATI EDEBİYATI NAZIM ŞEKLİDİR.EDEBİYATIMIZDA EN ÇOK SERVET-İ FÜNÜNCULAR TARAFINDAN KULLANILMIŞTIR.KAFİYE ŞEMASI abba,ccd,eed ŞEKLİNDEDİR.
SAYFA 45 TEKİ 6. SORUNUN CEVAOLARI ARKADAŞLAR YAZARIN İSMİNİ VERDİĞİM YERİN ÜSTÜNE YAZIN ARKADAŞLAR : ENDERUNLU VASIF=ŞARKI dörtlüklerden olşur.Divan edebiyatıdır. ANONİM=TÜRKÜ 8′li ve 11′li hece ölçüsüyle yazılmıştır.ezgiyle söylenir. FUZULİ=KASİDE beyit sayısı 33-99 arasında değişir.kendini övdüğünü görüyoruz. NECİP FAZIL KISAKÜREK=SONE BAKİ=GAZEL aruz ölçüsüyle yazılıştır.
50. ssayfada şiirin adı yavrum 51 1.d 1.y boşlukta aşk 3. cvp da e bu kadar daha bulan vrsa banada yazsn
SORU 1: farklı düşünceleresahip olma,farklı duygular hissetme,farklı ortamlarda bulunma,farklı bir hayat sürme,farklı genelliklere baglı baqlı kalma vs.
SORU 2 : Çok iyi okumak . kafiye,ahenk,ölçü gibi ölçütler göz önünde bulundurulmalıdır. düşünce üretmek.
SoRu 3 :NeciP fazıl kısaKürek şiirde yagmuru,konu edinmiş ve ondan bahsedilmiştir.Necip fazıl bu şiiri yazdıgında karadenizdeymiş
sayfa 51 1.ikiside yanlış.2.boşluk doldurmada tema aşktır.3.cevap A’dır.4.tema ölümdür.
2:TEMANIN GERÇEKLİKLE İLİŞKİSİ VARDIR.ŞİİRİN TEMASI BAYRAK SEVGİSİ
3:BAYRAKBİR SÜSE,KIZ KARDEŞİNİN GELİNLİĞİNE,ŞEHİDİN SON ÖRTÜSÜNE,SAVAŞIN KARTALINA VEÇİÇEGE BENZETİLİYOR
sayfa 51:
ölçme ve değerlendirme:
1-Y,Y
2-karşılıksız aşk
3-E
4-ölümden sonra doğaya dönme isteği
sayfa 54:
ölçme ve değerlendirme:
1-Y,D
2-1.boşluk:yan
2.boşluk:zengin
3-C
4-anlatıma zenginlik katmak için,farklı anlamlar oluşturmak için
5-üstte mecaz anlam alttakinde gerçek anlam kullanılmıştır.
sayfa 56:
ŞİİR GELENEĞİNİN ÖZELLİKLERİ:
-belirli bir nazım birimi yok
-serbest ölçü kullanılmıştır.
-belirli bir uyak düzeni yok
-konusu herşey olabilir.
-yabancı kelimeler yoktur
-imgeler olduğundan anlaşılması zor
-dil bakımından zengindir
sayfa 57:
ölçme ve değerlendirme:
1-D,Y
2-C
3-halk edebiyatı
4-mahlas kullanılmıştır.ikisinin de teması aşktır.11li hece ölçüsü kullanılmıştır.nazım birimi dörtlüktür.halk edebiyatı
sayfa 42:
koşma:-halk edebiyatı nazım şeklidir.
-11li hece ölçüsü kullanılmıştır.
-redif,yarım uyak vardır.
-sade anlaşılır bir dil vardır.
-nazım birimi dörtlüktür.
gazel:-divan edebiyatı
-ölçüsü aruz ölçüsüdür.
-nazım birimi beyittir.
-mahlas vardır.
-anlaşılması zordur
-en az 5 beyit, en çok 15 beyitten oluşur.
-ilk beyit matla
geçen seneki kitaptan yaptım kontrol edin
sayfa 67:
2)-çocuğun ateşlenmesi
-doktorun gelmesi
-annenin telaşlanması
-çocuğun iyileşmesi
-annenin korkusu
sayfa 60:1)dört birimden luşmuştur
3)akşam yine akşam yine akşam
göllerde bu dem bir kamış olsam
64)=1.=>”D” ”y”
67)=1.=>hikaye metnin de anlam kaybı daha az olurdu çünkü redif ve kafi
ye kullanılmamıştır
68)=3.gerçek hayatta yaşanılır niteliktedir yani yaşanılabilir
71)=1.”D” ”Y”
71)=2.=>çaban ve kır yaşamını,doğa güzelliklerini anlatan şiir ”PASTORAL ŞİİRDİR”
=>amacı bilgi ve öğüt vermek,yol göstermek olan şiir ”DİDAKTİK ŞİİR”
=>bir kişiyi,bir durumu veya olayı yermeye,toplumun aksayan yönlerini iğnelemeye yönelik şiir ”SATİRİK ŞİİRDİR”
71)=3.manzumelerin sanatsal özellik taşıyanlarına MENSUR denir
71)=4.cevap A)her iki şiirde de kafiye kullanılmıştır
olcme degerlendırme;1.soru,Y D
2.soru;anlam ıfade eder tema etrafında toplanır.
3.soru;E
4.soru;C
5.soru;askı yorumlamıs bırbırlerıne kavusamadıgını anlatmıs
78= ok şiiri nazım biri 4 lüktür 11 hece ölçüsüyle yazılmıştır
79= 7 li hece ölçüsüyle yazılmış şiiirde hayatı agır yaşam koşullarından sıkılan daplar başbaşa bırakmak istemesini anlatır pastoral şiirdir içinde dogal olayları anlatır
81 = davet şiiri birim sayısı 4 lüktür serbesr nazım şekli serbest hece ölçüsü
84= 1 d=y
2=fenasüp
3=c
4= d
5= tevriye sanatı
sayfa 84:
ölçme ve değerlendirme:
1-D,Y
2-uygunluk(tenasüp)
3-C
4-D
5-hüsn-ü tahlil sanatı ile açık istiare vardır.
sayfa 86:
2.ünite ölçme değerlendirme:
1-Y,D
2-didaktik
3-modern şiir
4-D
5-telmih
6-E
7-D
8-E
9-E
10-A
sayfa 87:bulmaca:
1-zihniyet
2-yöntem
3-türkü
4-manzume
5-didaktik
6-koşma
7-kafiye
8-ahenk
9-aruz
10-beyit
11-aliterasyon
12-epik
sayfa 80;1.sorusu;dıdaktık bıır sıırdır.
7 lık hece olcusuyle yazılmısıtr.
3.soru;1.konuda;
kendı ıcınden ne hıssederse onu yaptıgını soyluyor.
2.konuda
evlerın bınaların olusaumunu bınaların ve evlerın yok olusmunu anlatıyor.
3.konuda;
velvelerın oldugu gun tukenmesını(bıtmesını)soyluyor.
81.9.soru;;
tezat sanatı:zıt kavramlarınnın bır arada kullanılması cennet =cehennem gıbı
tesbıh sanatı;benzeyen benzetme sanatı edatlı sanat tek unsuru ıstıare
sayfa 82;1.soru;;
nazım bırımı beyıttır.
kafıye kullanılmıstır.
hece olcusu vardır.
mubalaga sanatı kullanılmısıttr.
3.soru::
camı avlusundan bahsedıyor. bu camınınde eskı oldugunu soyluyor..
sayfa 83;;1.soru;nazım seklı 2 lı dızelerden olusmustur.
hece olcusu yoktur.
kafıye duzenlı degıldır.
duygusal lırık bır sıırdır.
3.soru;;
benzetme
4.soru;;
sevgılıye duyulan özlem onu hatırlamak.sevgıluye dyulan ozlem var.saırın sevdıgıne olan özlemm
6.soru;;
hasret konus vardır.ışık=somuttur.
7.soru;;kısılestırme sanataı kullanıolmısıtç
8.soru;;ask ve hasret bakımından lırık bır sıır.
olcme degerlendırme;;1.soru;;
D Y
2.soru,;kısılestırme yanı teshıs sanatı nvardır.
3.soru;;E

Comments (147) »

12.Sınıf Edebiyat Kitabı Sayfa 67-68-69

1)aliterasyon(t,l,z),azonans(l harfi),kafiye düzeni abab

2)bilmiyorum

3)11li hece ölçüsü

4)kayan yıldız gibi gecedeki izden istiare var.başka not almamışım

6)halay çeken kızlar 4er dizelik 3 birim,koşma dörder dizelik 6 birim

7)halay

9)bunu yazmamşım.motif olarak kullanılmıştır denilebilir.

10)ritim ve müzikalite baglantısı vardır.bu da halay esnasında müziğin yansıtılması şeklinde verilmiştir.

11)benzerlik:hece ölçüsü

farklılık:

halay çeken kızlar tema:milli kültür unsuru olan halay

koşmatema:didaktik ve evrensel

halay ç. k yapı:dörder dizelik 3 birim

koşma yapı: 4er dizelik6 birim

halayç.k. dilveanlatım:konuşma dili imge ve motifler

koşma dilveanlatım:konuşma dili

12)milli edebiyat zevkini devam ettiren gelenek

13)milli değerlere önem vermesi.devrin eğitim alalnında bulunmuş olması.milli kültürü taşıyan bir yazar.

Comments (10) »

12.sınıf Dil ve Anlatım Sayfa 69-86 Arası

Sayfa 67

Hazırlık

1. “Hayatımı Yazsam roman olur.” Sözü, romanın insanı baz alarak yaşadığı ya da yaşayabileceği olayları belirli bir zaman, mekan ve kişiler çerçevesinde anlattığına işaret etmektedir.Çünkü insanoğlu, yaşadığı bu dünyada zamandan, mekandan ve olaylardan bağımsız değildir.

Sayfa 68

5. Etkinlik:Ortak olarak okuduğunuz 3 romanı sınıfta anlatınız.

6. Etkinlik

Aşk-ı Memnu romanının olay örgüsü şu şekildedir.

– Adnan Bey’in eşinin bir süre önce ölmesiyle şimdiki hayatlarının anlatılması.
– Adnan Bey’in Göksu’da sandal gezintisi yapması ve Firdevs Hanım’la tanışması
– Adnan Bey’in Bihter ile evlenmesi
– Bihter’in konağa gelişiyle yeni bir düzenin konakta başlaması.
– Nihal’in Behlül ile Bihter’in konuşmalarını duyup aralarındaki ilişkiyi öğrenmesi.
– Beşir’in bütün olup biteni Adnan Bey’e anlatması.
– Bihter’in intihar etmesi.
– Adnan Bey ve Nihal’in yeniden baş başa kalması.

Sayfa 69

1. Olay örgüsünü oluşturan parçalar, romanın teması etrafında bir araya getirilmiş ve birbirini tetikleyen parçalar olarak kurgulanmıştır.
2. Aşk-ı Memnu romanındaki olayların kronolojik sırası şöyledir:
– Adnan Bey’in eşini kaybetmesi
– Göksu gezintilerine katılması
– Bihter ile evlenmesi
– Behlül ile Nihal’in nişanlanması
– Bihter’in Adnan Bey ile evliliğinin üzerinden bir yıl geçtikten sonra yine bir Göksu gezintisi akşamı benliğini sorgulaması.
– Behlül ile Bihterin ilişkisinin başlaması.
– Nilah’in bu ilişkiyi Behlül’ün cüzdanından düşen nottan yola çıkarak öğrenmesi ve bayılması
– Zenci köle Beşir’in her şeyi Adnan Bey’e anlatması.
– Bihter’in intihar etmesi.

Sayfa 69 70 72

7. Etkinlik

• Verilen şemaya göre, kronolojik olay zinciri, zamanı bir bütün olarak kapsamaktadır.Olay örgüsü ise bir bütün halindeki bu zamanın belirli bir kısmı ya da anını içermektedir.

8. Etkinlik

Kişiler:
• Adnan Bey: Hali vakti yerinde, kırk beş yaşlarında bir İstanbul beyefendisidir. Eşinin ölümü üzerine Bihter ile evlenmiş ve konağındaki yaşamına devam etmiştir.
• Bihter: Hafif meşrepliği ile tanınan Melih Bey Takımı’nın bir üyesi ve Firdevs Hanım’ın kızıdır.Sadık kalacağı zengin bir koca bulmak ve mutlu bir yaşam kurmak arzusuyla Adnan Bey ile evlenir.Fakat ona sadık kalamayarak Behlül ile bir aşk-ı memnu(yasak aşk) yaşar.
• Nihal: Adnan Bey’in masum ve meleksi bir portre olarak sunulan, genç kızlık dönemine girişinden Behlül ile nişanlanmasına kadar hayatı hep başkalarının kararı ile yönlendirilen bir kızdır.
• Behlül:Adnan Bey’in yeğeni olan ve konağa rahatlıkla girip, çıkabilen, Nihal ile nişanlanıp Bihter ile yasak bir aşk yaşayan, Beyoğlu’nun sorumluluk gerektirmeyen günübirlik ilişkilerinden geri kalmayan pragmatik birisidir.
• Beşir: Adnan Bey’in konağında çalışan ve yaşanan yasak ilişkiye ve Nihal’in acıklı durumuna dayanamayıp her şeyi Adnan Bey’e anlatan zenci köledir.

*** Aşk-ı Memnu’dan alınan yukarıdaki olay halkasının teması “yasak aşkın ya da ihanetin sonu”dur.
*** Aşk-ı Memnu romanındaki olay halkalarında bulunan temalar, romanın temasına paralel olarak sunulan, onu değişik açılardan tamamlayan parçalardır.

3. Soru:Aşk-ı Memnu romanının teması “yasak aşk”tır. Bu tema romanda yaşanan yasak aşkın insan hayatları üzerindeki etkisi üzerinden anlatılmıştır.
4. Soru:Aşk-ı Memnu romanının teması “yasak aşk”tır.Romandaki bu tema, romanın yazıldığı Servet-i Fünun Dönemi edebiyatçılarının benimsediği “sanat, sanat içindir” anlayışıyla örtüşmektedir.Çünkü bu anlayış bireyselliği beraberinde getirir.Kendisinden önceki Tanzimat Döneminin aksine toplum sorunlarına eğilmek yerine bireysel duyuş, düşünüş ve zevk baz alındığı için böyle bir tema seçilmiştir.Servet-i Fünun romanlarında sosyal çevre, aile ile sınırlandırılarak toplum yerine aile fertleri arasındaki olaylar anlatılmıştır.Servet-i Fünun’un bütün romanlarında “aşk,kötümserlik ve kaçış” üç ana unsur olarak karşımıza çıkar.Aşk-ı Memnu romanının teması da bu bakımdan romanın yazıldığı dönemin özelliklerine uyar.

Sayfa 73

9. EtkinlikAşk-ı Memnu romanındaki mekanlar ve özellikleri şunlardır:
• Konak: Adnan Bey’in sahibi olduğu, kızı Nihal, oğlu Bülent ve mahiyetinde çalışanlarla birlikte yaşadığı, romandaki olayların ana merkezidir.
• Göksu: Sandal sefalarının yapıldığı, Adnan Bey’in hayatına yeni bir yön verdiği, Bihter’in içindeki kadını uyandıran dönemin meşur eğlence yeridir.
• Ada: Roman kahramanlarının ruhen sıkıldıkları zamanlarda bir kaçış ve dinlenme yeri olarak kullandıkları mekandır.

Sayfa 75 – 77

10. Etkinlik Tablo
Kronolojik Zaman
• Adnan Bey’in Göksu gezisi
• Bihter ile Adnan Bey’in evliliği
• Bihter ile Behlül’ün ilişkisinin başlaması
• Adnan Bey’in her şeyi öğrenmesi
• Bihter’in intiharı ana zamanlardır.
Zamanda Geriye Dönüşler:
• Romanda Bihter’in evliliğinin üzerinden bir yıl geçtikten sonra kendisiyle hesaplaşırken çocukluğunu hatırlaması romandaki en belirgin geriye dönüştür.

11. Etkinlik:

Olay örgüsündeki zaman, bir bütün olan kronolojik zamanın içinden alınan bir bölüm

Sayfa 78

12. Etkinlik

Verilen metinden de anlaşılacağı üzere, anlatıcı, romanın olay örgüsü, kişiler, zaman ve mekan unsurlarının belirli bir temaya göre bir araya gelip bir anlam kazanmasındaki temel taşıdır.Başka bir ifadeyle okurun gözleri durumundadır.

13. Etkinlik – Tablo

Hakim(ilahi) Anlatıcının bakış Açısı:
• her şeyi bilen, her şeye hakim anlatıcıdır.
…..
Sayfa 79

15. Etkinlik

• Aşk-ı Memnu romanında öyküleyici ve betimleyici anlatım kullanılmıştır.
• Romanda dil göndergesel işlevdedir.
• Söylenmek istenilenin karşı tarafa(alıcı) tam anlamıyla çağrışım yapması, anlatıla doğrultusunda seçilen anlatım türü ve dilin işlevi ile ilgilidir.

16. Etkinlik

• Aşk-ı Memnu romanı realizm akımı doğrultusunda kaleme alınmıştır.
• Realist anlayış Aşk-ı Memnu romanındaki olay örgüsü, kişiler, zaman ve mekan unsurları ile romanın temasının gerçekçi bir dille anlatılmasını ve okurda gerçeklik duygusu uyandırmasını sağlamıştır.

Romantizm:
– Sefiller, Yazarı: Victor Hugo, Konusu: “Jan Valjan’in yaşamı”

Realizm:
– Madame Bovary, Yazarı: Gustave Flaubert, Konusu: Yasak Aşk

17. Etkinlik

Okuduğunuz herhangi bir romanla ilgili (ör. Aşk-ı Memnu) kişisel duygu ve düşüncelerinizi yansıtan yazılar kaleme alınız.

Sayfa 80

18. EtkinlikTarihi Roman: Devlet Ana, Osmancık
Macera Romanı: Monte Cristo, Kontu, Robinson, Cruose,
Sosyal Roman: Sinekli Bakkal, Saatleri ayarlama Enstitüsü, Kiralık Konak
Tahlil Romanı: Eylül

19. Etkinlik

1. Grup: Yeşil Gece adlı romandan alınan metin parçası ifadenin bir engele uğramadan akması, gereksiz söz tekrarlarından kaçınılması ile ses akışını bozan, telaffuzu zor seslelere yer vermemesi açısından akıcıdır.
2. Grup: Verilen metin parçası gereksiz ifadelerin bulunmamasını ve anlaşılması güç cümlelere yer verilmemesi açısından duru-açıktır.
3. Grup: Verilen metin parçasının sade ve süssüz olması, duygu ve düşüncelerin kesin ve kısa ifadelerle dile getirilmesi açısından yalındır. Romanın akıcı, duru-açık ve yalın olması yapısının ve temasının okura tam anlamıyla ulaşması açısından önemlidir.

20. Etkinlik

Anlatım Bozukluğu bulunan cümleler:
• Rıhtımdaki – Kıyamet ve Mahşer gününü düşünürken bile tasavvur edemedi – kalabalığı, Galata ve İstanbul sırtlarında birbirinin üstüne kurulmuş, havalara asılmış gibi görünen binaları, kubbeleri bulanık gözlerinin ne çıldırtıcı bir ahret rüyası içinde göründüğünü hatırlıyordu.(Ek fazlalığı)
• Artık, ne düşündüğünü ne istediğini, bu dünyada vazifesi ne olduğunu biliyordu.(Ek eksikliği)
Cümlelerin düzeltilmiş halleri:
• Rıhtımdaki – Kıyamet ve Mahşer gününü düşünürken bile tasavvur edemediği – kalabalığı Galata ve İstanbul sırtlarında birbirinin üstüne kurulmuş, havalara asılmış gibi görünen binaları, kubbeleri bulanık gözlerinin ne çıldırtıcı bir ahret rüyası içinde gördüğünü hatırlıyordu.
• Artık, ne düşündüğünü ne istediğini, bu dünyada vazifesinin ne olduğunu biliyordu.

21. Etkinlik

İsim: sabah, elbise
Sıfat: siyah, yeni
Zarf: birkaç, üçgün
Zamir: bu, o
Edat: ….
Bağlaç: ile, ve
Ünlem: ….
Fiil: al- tut-
• Bu kelime türleri romanın anlamının tam olarak algılanması amacıyla kullanılmıştır.

Sayfa 81

23. Etkinlik

– Verilen metne göre Atatürk’ün en belirgin liderlik özellikleri doğuştan gelen sezgi, araştırmacı turum, çok okuma özelliği ile kararlı olması ve kararlı davranmasıdır.

Sayfa 83

Anlama Yorumlama
1. Romanın toplumun aynası olduğu düşünülürse toplum için ne kadar önemli olduğu da anlaşılacaktır.Çünkü edebi bir eser olarak roman, ortaya çıktığı toplumun maddi ve manevi bütün kültür unsurlarını başka bir deyişle zihniyetini bünyesinde barındırır.Bununla birlikte topluma yol gösterme ve ilerleme yolunda topluma öncülük etmek gibi bir işleve de sahiptir.

Sayfa 84 85 86

24. EtkinlikRoman olay örgüsü, birbiriyle ilişkili olayların zincirleme akışıyla oluşur ve romanın yapı unsurlarından en önemlisini meydana getirir. İşte resimdeki nar da, küçük parçaların bir araya gelmesiyle oluşan bir yapıya sahiptir.

25. Etkinlik

Siz de okuduğunuz bir romanı (inceleme bölümünde tahlil edilen Aşk-ı memnu ile ders kitabında değişik yönleriyle verilen romanlar gibi) verilen plana göre inceleyiniz.

26. Etkinlik

Ateşten Gömlek romanında Atatürk bir roman kahramanı gibi fakat geri planda, bir lider olarak anlatılmıştır.Onun vatanı ve milleti için yaptıkları Kurtuluş Savaşı’nın seyrine paralel olarak verilmiştir.

Ölçme ve Değerlendirme
1. ……… karakter ………
………tip ………
………kahraman anlatıcı ………
2.
D
D
Y (Romandaki anlatıcı, varlığından söz edilen hayali bir anlatıcıdır.)

3.Doğru Cevap “C” seçeneğidir. “babamın” sözcüğü gereksiz olarak ikinci kez tekrar edilmiştir.
4. C
5. B : “serin” sözcüğü sıfat, diğerleri isimdir.
6. D: “onun” ve “senin” zamirlerinden hangisi olduğu belirsizdir.
7.C
8. C: Soru sıfatı olarak kullanılmıştır.
9. B konumundadır.Kısaca söylemek gerekirse bütünden bir parçadır.

 

Leave a comment »

12. Sınıf Dil ve Anlatım sayfa 32 33 34 35 36

SAYFA 32.
SORU4: Sedef bacı masalında her şeyi bilen ve herşeye hakim olan ilahi bakış açısına sahip bir anlatıcı bulunmaktadır.


11.ETKİNLİK
Masalı isstediğimiz bir yaşam biçimi ve insan ilişkisi üzerinde kurduğumuzda olağanüstü unsurların kalkacağını unutmamalıyız.Bu sebeple masallar özgün halleriyle gerçeklik taşımazlar.

12.ETKİNLİK
sedef bacı masalı tekerlemeyle başlayıp yine tekerlemeyle bitmiştir.bu özellik masalların okuyucu ya da dinleyici karşısında dikkat çekmesini sağlar.
SORU5.
sedef bacı masalında öyküleyici beetimleyici ve olağaan üstü durumların nlatıldığı kısımlarda fantaastik yani düşsel anlatımdan yararlanılmıştır.
SORU 6:
masalda göndergesel işleevi hakimdir.
7:masallar olağaanüstü,kişiler,zaman,ve mkandan oluşan bir yapıya ve belirli bir temadan etrafında birleşeen brimlere sahip olmaları dolayısıyla sanat metni özelliği gösterrler.
13.ETKİNLİK
-babasının bile gözünden düşüp ocak başına aattırmış onu.(nesne ekskliği)
-ya dağ dağ dolaaşır bulurum ya da araya araya yollarında ölürüm.(özne eksikliği)
cümlelerin düzeltilmiş halleri:
-bu iftira,babasının bile gözünden düşüp ocak baaşına attırmış onu.
-ya dağ dağ dolaşır bulurum onları yada araya araya yollarında ölürüm
14.ETKİNLİK
sedef bacı metnimiz akıcı-duru-açık ve yalındır
15.ETKİNLİK
İSİM-deve,pire,padişah,telek,çam,göl
SIFAT-on parmak,yağlı kaara,değme saray,üç kuş,bahtı kaara kız,üvey ana
ZAMİR-böyleeleri,onlar,sen,o,biz,bu
ZARF-araya araya,o gün,döne döne,ortalık kararınca,sütten ak,sudan pak
ANLAMA VE YORUMLAMA
1.masllar özellikle çocuk eğitiminde onlaara ahlaki değerleri kazandırmada kullanılabilecek önemli bir araçtır.
2.çocukların hayal dünyasının zenginli masallardaki olağaan üstü durumlaar ve kişilerin varlığı,onların masallara ilgi duymalaarına ve hayal dünyasında güzel bir yolculuk yaapmalarına sebep olduğu için tüm dünyadaki çocuklaar masalları sevmektedir
16.ETKİNLİK
FABL MASAL
BENZERLİKLER FARKLILIKLAR

düşsel olaylar vardır————-olay————-olağan üstü olaylar vardır.
insan dışındaki varlıklardır——–kişi—————-olağan üstü kişilerdir.
belirsiz zaman vardır————-zaman———-belirsiz zaman vardır.
hayaali mekanlar vardır———mekan———-hayali,olağan üstü mekan.
hakim anlatıcı vardır————anlatıcı———-hakim anlatıcı vardır.

19.ETKİNLİK
(Masal)

Olağanüstü öğe, kahraman ve olaylara yer veren öykülerdir. Masal terimi öncelikle, Sindirella, Çizmeli Kedi gibi sözlü geleneğin ürünleri olan halk öykülerini kapsar. Ama sözlü gelenekle ilişkisi olmayan edebi yönü ağır basan bazı eserler de bu türün içinde yer alır. Halk masalları 4 temel grupta toplanır. Hayvan masalları, olağanüstü ve gerçekçi masallar, güldürücü öyküler, zincirlemeli masallar.
Hayvan masalları genellikle kısa masallardır. Lafontaine masalları bu türün en güzel örnekleridir. Şeyhi’nin Har-name adlı eseri de Divan edebiyatındaki hayvan masalları türüne görmek gösterilebilir.
Olağanüstü masallarda, olağan varlıkların yanı sıra cin, peri, dev, ejderha gibi olağanüstü varlıklara da yer verilir. Gerçekçi masalların başlıca kahramanları ise padişahlar, vezirler, prenses ve prensesler, zenginler, hırsızlar ya da haydutlar gibi gerçek hayattaki kişilerdir.
Güldürücü masallar okuyan ve dinleyeni eğlendirmeyi amaçlayan masallardır.
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
1:…….iyi-kötü ve haklı-haksız
:…….tekerleme……..
:……belirsiz……..
2: D………..D………..D……….Y……..
3:A
4:E
5:E(ESTETİK- BASİT SÖZCÜK)
6:B

Comments (17) »

11. sınıf edebiyat kitabı cevapları, sayfa 81-95 etkinliklerin cevapları, Lise 3 edebiyat dersi cevapları, SERVETiFÜNUN EDEBiYATININ OLUŞUMU

. SERVETiFÜNUN EDEBiYATININ OLUŞUMU

Hazırlık Çalışması 4
ı. “Sanatta ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğiniz önemlidir.” sözüyle, sanat ese*rinde, sanatçının üslubunun önemi vurgulanınıştır. Bu, sanatçının hangi sanat dalında olursa olsun, sanatının estetik yönünün kuvvetli olması gerektiğini ifade etmektedir. 2. Cemil Meriç, “Dergiler, hür tefekkürün kalesidir.” sözleriyle dergilerin, sa*nat, edebiyat, düşünce konularının özgürce konuşulduğu, yayınlandığı birer yer olduğunu ifade etmektedir.

İnceleme
ı. ve 2. Metin

1.Etkinlik
ı. Grup: Servet-i Fünun, “fenlerin zenginlikleri” anl***** gelmektedir.
2. Grup: Servet-i Fünun, 1891 yılındaAhmet İhsan tarafından çıkarılmaya baş*lanmış, 1896 yılında da derginin başına Tevfik Fikret getirilmiştir.
ı. Servet-i Fünun dergisi, bu dergi etrafında toplanan edebiyatçıların, savun*dukları edebi görüşlerini açıklamada, savundukları görüşler doğrultusunda kale*me aldıkları eserlerini yayınlamada bir araç görevi yüklenmiş, hatta bu dönem edebiyatçılanna bir edebi topluluk olarak adını vermiştir.
2. Tanzimat Dönemi Edebiyatı bir yenilik getirdiği için “Edebiyat-ı Cedide” olarak adlandırılmış, daha sonra Servet-i Fünuncular için önceleri bir alayolarak kullanılmış daha sonra ise isim olarak yerleşmiştir. Yeniliğin üstüne yenilik yap*maya çalıştıkları için Servet-i Fünunculara da Edebiyat-ı Cedideciler denilmiştir.
3. Muallim Naci, Tanzimat sonrası Türk edebiyatında ılımlıların başında bulun*maktadır. Eskiyi savunanlarla ılımlılar geleneksel yaşama tarzını sürdürürken, ye*niyi savunanlar Batılı yaşama biçimin uymak istemişlerdir.

4. Servet-i Fünun dergisi etrafında toplanmış, Fransızca başta olmak üzere ço*cukluk yıllarında Batı dillerini öğrenmiş, Batı edebiyatı zevkiyle yetişmiş, İstan*bul ‘da Batılı bir yaşama biçimi sürdürmeye çalışmış, edebiyatta zevki ve es tetiği ön planda tutmuş, toplumsal sorunlardan uzak durmuş, bireysel konulara yönel*miş sanatçılardır.
5. a Tanzimat Dönemi metinlerinde “hürriyet, adelet, eşitlik, görücü usulü*nün yanlışlığı, gazetenin gerekliliği” gibi toplumsal konular işlenmişken, Servet-i Fünun ve Kırk yıl adlı metinlerde bireysellik ön plandadır.
b. Servet-i Fünun döneminde “Sanat, sanat içindir.” ilkesi benimsenmiş, toplumsal konulardan ve sorunlardan uzak durulmuştur.
6. Servet-i Fünun Döneminde estetik zevkin ön planda olması, dönem sa*natçılarını sadece sanatla uğraşmaya sevk etmiş, siyasi ve sosyal problemlerden uzak durmalarma sebep olmuştur.
Anlama ve Yorumlama
ı. Tanzimat Dönemi Edebiyatını hazırlayan sebepler ile Servet-i Fünun Edebi*yatını hazırlayan sebepler arasındaki en önemli farklılık, Servet-i Fünuncuların aradan geçen zaman içinde bazı yeniliklerin oturmasından, fikri ve edebi alan ile toplum tarafından benimsenmiş olmasından sonra ortaya çıkmış olmalarıdır.
2. Servet-i Fünun ile Kırk yıl adlı metinler tema bakımından toplumdan uzak, bireysel bir konuyu işlemişlerdir. Buradaki bireysellik, şahsi değil, topluluk adına bir bireyselliktir.
Her iki metin de anı türünün yapı özelliklerini yansıtmaktadır. Anlatırnda ise çeşitli betimlerne ve benzetmeleri yapılmış, Tanzimat Dönemine göre daha edebi ve süslü bir dil kullanılmıştır.
3. Bir edebiyat dergisi editörü olarak, derginin sanat anlayışını açıklayan bir yazı yazınız.
Ölçme ve Değerlendirme
ı. (D) (D) (Y)
2 …. Servet-i Fünun dergisin … … Edebiyat-ı Cedide …
Doğru cevap D seçeneğidir. Recaizade Mahmut Ekrem’in teşvikleriyle eser*lerini yazmışlardır.
4. Dergi, Servet-i Fünuncuların edebi görüş ve çalışmalarını sürdürdüğü bir merkez olmuştur.

Öğretici Metinler
Hazırlık Çalışması
1. Öğretici metinlerde dilin, sanatsal bir biçimde kullanılması, anlatılmak iste*nenin karmaşık bir hal alıp anlaşılmamasına sebep olabilir.
Belirli bir düzeyde sanatlı anlatım ise öğretici metinleri, anlatım bakımından daha estetik kılabilir.
2. a. Günlük yaşantınızda eleştiri yapıp yapmadığınızı ve neyi, niçin eleştir*diğinizi belirtiniz.
b. Eleştirinin amacı, olumlu ve olumsuz yönlerin ortaya konarak, daha “iyi”nin ortaya çıkmasını sağlamaktır.
3. Hatıra ve gezi yazıları, kendilerinden sonraki dönemler için birer tarihi bel*ge niteliği taşırlar.
4. Servet-i Fünun Döneminde, II. Abdülhamit’in baskıcı yönetimi altında bulu*nan aydınların birçoğu Avrupa’ya özellikle de Paris’e kaçmışlardır. Ülkedeki bu baskıcı yönetim zamanında herhangi bir savaş olmamasına rağmen Batı karşısındaki gerileme devam etmiştir. Sosyal yaşamda, özellikle Tanzimat’ın ilanından sonra meydana gelen değişiklikler yavaş yavaş toplum tarafından kabul*lenilmiş ve devletle birlikte halk da yüzünü Batı’ya dönmeye başlamıştır.

1.Etkinlik
ı. Grup: Biraz Daha Hakikat adlı metnin yazIlış amacı, bilgi vermektir.
Grup: Biraz Daha Hakikat adlı metin iletisi, Servet-i Fünun ve yeniliktir.
Grup: Biraz Daha Hakikat adlı metindeki kelime grupları, cümleler, parag*raf1ar metinde anlam birliğine sahip kümelerdir.
Metindeki bu anlam birliğine sahip kümeler, metin iletisini ifade etmek, onu açıklamak, hakkında bilgi vermek amacıyla bir araya getirilmişlerdir.

ı. Biraz Daha Hakikat adlı metnin ana fikri, “Servet-i Fünun ve yenilik”tir. Bu . ana fikir, metnin ait olduğu sosyal ve siyasi şartlarla, Servet-i Fünun’u oluşturan şartlar dolayısıyla ilişkilidir.
Metin eleştiri (tenkit) düşüncesiyle kaleme alınmıştır.
Metindeki ifadeler, bilgi vermek, açıklama yapmak amaçlandığı için açıktır. Metindeki “gazete, makale, Dekadan, edebiyat okulu, edebi hareket, sanat, sa-
natkar, taklit, estetik, roman, ilerleme” gibi terim ve kavramlar kullanılmıştır.
Metinde günlük hayatla ilgili olarak, her alandaki işbirliğinin bugün için zorun*luluğundan bahsedilmiştir.
4. Metinde anlam tutarsızlığı veya birbiriyle çelişen düşünceler mevcut değildir.
a. Metinde somut ifadeler daha çok kullanılmıştır.
b. Bu durum öğretici metinlerin, bilgi vermek, açıklama yapmak, yönlen*dirmek, haberdar etmek gibi amaçlarının olmasından kaynaklanmaktadır.
Metin, öğretici metin geleneği içerisinde edebi tenkit alanında yazılmıştır.
Biraz Daha Hakikat adlı metni hangi yayın organında yayınlayacağınızı 00*lirtiniz.
8. Hüseyin Cahit Yalçın
Hüseyin Cahit Yalçın (d. 1875 – ö. 1957) yazı hayatına Servet-i Fünun döne*minde edebiyatçı olarak başlamış, II. Meşrutiyet, Atatürk, İsmet İnönü ve DP dö*nemlerinde her daim sert kalemiyle yazdığı polemik ve eleştirilerle ve aynı za*manda da kültürün yaygınlaşmasına destekleriyle akıllarda kalmış, gazeteci, ya*zar, siyaset adamıdır.
1908′de II. Meşrutiyet’in ilanı ile edebiyatı bırakmış ve politikaya ginniştir.
Ağustos 1908′de Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım ile birlikte Tanin Gazetesi ‘ni kurdu, İttihat ve Terakki’nin siyasi alanda bir nevi kalemşöru oldu. Aynı yıl, 1908*1912 Osmanlı Meclisi Mebusanı’an İstanbul milletvekili seçildi. 1911′de Düyunu Umumiye Dayinler vekili oldu. 1913 ‘ten sonra tek parti hiiline gelen İttihat ve Te*rakki’yi eleştinneye başladı. Haziran 1919′da Malta’ya sürüldü. 1922′de Tanin’i yeniden çıkannaya başladı. Hükümete yönelttiği ağır eleştiriler ve eski İttihatçıla*rı savunması dolayısıyla 1923′te İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. 1925′te mü*ebbet sürgün cezası ile çorum’a gönderildi. Bu tarihten sonra, Atatürk’ün ölümü*ne kadar politikanın dışında kaldı.
1933′te Akşam gazetesinde yazılar yazmaya ve Türk kültür hayatının önemli yayın organlarından biri olan Fikir Hareketleri dergisini yayımlamaya başladı. Atatürk’ün ölümünden sonra, İsmet İnönü’nün teklifiyle tekrar politikaya döndü. 1939-1954 yılları arasında Çankırı, İstanbul ve Kars milletvekilliği yaptı. 1954′de 79 yaşında tutuklanarak hapse girdi çıktı.
1957 yılında ölmüştür.

Biraz Daha Hakikat adlı metin yazarın sert kişiliğini, eleştirici yönünü ortaya koyması bakımından, kitabın adının “Kavgalarım” olduğu da düşünülürse ilişkilişdir.
2.Metin
Gezi Yazısı
ı. On Birinci Mektup adlı metnin yazılış amacı, gezilen yerler hakkında bilgi vermektir. Metnin ana fikri, Mısır ve piramitlerdir. Türü ise, gezi yazısıdır.
2. Metindeki “iki şerit gibi ekilmiş araziler”, “deve kervanı “, “bedeviler”, “merkepçiler, deveciler, fotoğrafçılar”, “müzik ve dilenci grubu” ifadeleri döne*minin sosyal gerçekliğini yansıtan ifadelerdir.
2.ETKINLIK (
ı. Grup: Biraz Daha Hakikat ve On Birinci Mektup adlı metinler, okuyucuya bilgi vermek amacıyla yazılmışlardır.
Bu durum öğretici metinlerin yazılış amacıyla parelellik gösterir.
2. Grup: Biraz Daha Hakikat adlı metinde “Servet-i Fiinun ve yenilik”, On Bi*rinci Mektup adlı metinde ise “Mısır ve piramitler” teması işlenmiştir. Temaların birbirinden farklı olması hem metinlerin türü hem de anlatılanların birbirinden farklı olmasından kaynaklanmaktadır.
3. On Birinci Mektup adlı metindeki ifadeler, bilgi vermek amaçlandığı için açık ve kesindir.
3.ETKINLIK (
ı. Grup: Bkz. 2. soru
2. Grup: Metindeki “delta, üçgen, piramit, mumya, ebu’l-hevl” ifadeleri terim ve kavramlardır.
Bu bakımdan On Birinci Mektup adlı metin, öğretici metin olması dolayısıyla yoğundur.
4. Metinde somut ifadeler daha baskındır. Fakat yazarın edebi üslubundan kay*naklanan birtakım benzetmeler ve sanatlı söyleyişlerde soyut ifadelere de yer ve*rilmiştir.
On Birinci Mektup aldı metin “gezi yazısı”dır.
Cenap Şahabettin
l870′te Manastır’da doğdu. Babasının Plevne’de şehit düşmesinden sonra aile*siyle İstanbul’a geldi. İlköğrenimini Tophane’deki Fevziye Mektebi’nde yaptı.

Gülhane Askeri Rüşdiyesi ‘ni bitirdi. Tıbbiye İdadisi ‘nden sonra Askeri Tıbbiye ‘den mezun oldu. Hekim yüzbaşı oldu.
Paris’te 4 yıl ciJt hastalıkları ihtisası yaptı. Yurda döndükten sonra Mersin, Ro*dos, Cidde’de karantina hekimliği, sıhhiye müfettişliği yaptı. 1914′te emekliye ayrıldı.
Darülfünun ‘da Türk Edebiyatı Tarihi dersleri okuttu. Kurtuluş Savaşı sırasın*da Kuva-yı Milliye ‘ye karşı olumsuz tutumu nedeniyle öğrencileri tarafından isti*faya zorlandı. Daha sonra cumhuriyeti destekledi ama yalnızlıktan kurtulamadı.
İlk şiiri 1885′te daha öğrencilik yıllarında Saadet gazetesinde yayımlandı. Ön*celeri Muallim Naci ‘nin etkisiyle divan türü şiirle uğraştı. Daha sonra Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan ‘dan etkilenerek Batı tarzı şiire yönel*di. Servet-i Fünun dergisinde şiirleri yayımlandı. Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil ‘le birlikte Servet-i Fünun edebiyatının üç önemli isminden biri oldu. Gelenekçi şairlerin en çok saldırdığı yenilikçi şairdi. Diğer Servet-i Fünuncuların tersine bireysel şiiri tercih etti. Edebiyat-ı Cedide ‘nin en aşırı örneklerini verdi. Şi*ire “nesirmusikisi” dedi. Şiirlerinde kullandığı “Saat-i semenfam “, “çeng-i müzeh*hep”, “nay-i zümürrüt” gibi deyimler, imgeler döneminin sanat dünyasında önem*li tartışmalar yarattı. Heceleri müzik düzeyinde uyumlu kullanmayı savundu. Bu tarzda yazdığı en iyi iki örnek: “Yakazat-ı Leyliye” ve “Elhan-ı Şita” şiirleridir. 12 Şubat 1934′te İstanbul’da beyin kanamasından yaşamını yitirmiştir. Kabri Bakır*köy’dedir.
Eserleri:
Şiir: Tamat (1887)
Seçme Şiirleri (1934, ölümünden sonra) Bütün Şiirleri (1984, ölümünden sonra) Tiyatro:
Körebe (1917) Düzyazı:
Hac Yolunda (1909) Evrak-ı Eyyam (1915) Afak-ı Irak (1917)
A vrupa Mektupları (1919)
Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözleri (1918) Vilyam Şekispiyer(1932)
On Birinci Mektup adlı metindeki birtakım sanatlı söyleyişler ile anlatılanların kurgulandığı üslup Cenap Şehabettin’in edebi kişiliğiyle örtüşmektedir.

4. ETKINLIK
ı. Grup: Ahmet Hikmet’i Nasıl Tanıdım? adlı metin bilgilendirmek, haber ver*mek amacıyla yazılmıştır.
Grup: Metnin ana fikri “Ahmet Hikmet”tir.
Grup: Metin hatıra (anı) düşüncesiyle yazılmıştır.
ı. Verilen metinlerde dikkati çeken yön daha önce de belirtildiği üzere toplum*dan, sosyal sorunlardan uzak ve bireyseldir. Bu durum, Servet-i Fünun Dönemi öğretici metinlerinin bireysellik etrafında şekillendiğini göstermektedir.
2. Metinde döneminin siyasi gerçekliğini yansıtan ifadeler “Türkçülük” fIkridir. Sosyal gerçeklik olarak ise, sanatçıların ev toplantıları gösterilebilir.
3. Anlatım bozukluğu olan cümleler şunlardır:
Bu sebeple o zamana kadar tanımadığımız, görmediğimiz birçok adamlara rastgeliyor ve birçok kişilerle temas ediyorduk. “(çoğul eklerinİn yanlış kul*lanımı)
“Uzanan ellerimiz birbiriyle kucaklaştı.”Dai Dai Hua Jiao” bu sayfa eş zamanlı olarak seo yarışması için hazırlanmıştır anlamsız kelımelerı mazur görünüz.”(Kelimenin yanlış anlamda kullanılması.)
“Başka herhangiyazarlar arasında ihtimal kırgınlığa varabilecek … ” (Gereksiz sözcük kullanılması)
“Fransızcada birçok Latin( ce) kelimeleri var, İngilizcede de birçok Fransız(ca) kelimeleri olduğu gibi … ”
(Ek eksikliği ve çoğul ekinin yanlış kullanımı)
Metin günümüz için Servet-i Fünun Dönemine ışık tutan bir öneme ve değe*re sahiptir.
5. Verilen cümlelere göre dergiler, döneminin, sanat ve edebiyat hayatına yön veren, sanatın fikri ve edebi yönünün yer aldığı birer merkez konumundadır.
6. Mehmet Rauf (d: 12 Ağustos 1875 – ö: 23 Aralık 1931)
İstanbul’da doğmuş ve küçük yaşta edebiyat ile ilgilenmeye başlamıştır. Bah*riye Okulu/na gitmiş İngilizce ve Fransızca öğrenmiştir. Yakından takip ettiği Ha*lit Ziya’nın eserlerine ve realizm akımına ilgi duymuştur. Fransız yazar Paul Bo*urget’yi okurmuş ve ondan etkilemiştir .. 1896 yılından itibaren Servet-i Fünun’da yazmaya başladı.
Romanlannda genelde İstanbul ve çevresinde yaşayan seçkin ailelerin arasın*da geçen aşk ilişkilerini konu almıştır. Zaman zaman şiirler de yazmıştır.

Eserleri Romanlan:
Eylül
Ferda-yı Garam Karanfil ve Yasemin Genç Kız Kalbi Böğürtlen
Son Yıldız
Halas
Ceriha
Kan Damlası Hikaye:
İhtizar
Son Emel Aşk Kadını
Eski Aşk Geceleri İlk Temas
İlk Zevk
Oyun:
Pençe
Memur şiirler:
Siyah İnciler
Anlama ve Yorumlama
ı. Servet-i Fünun Döneminde edebiyat ve sanat tartışmalan “sanatın sanat için mi, toplum için mi?” yapıldığı eksenindedir.
2. Tanzimat Döneminde Batı’dan gelen fikirlerin ve edebi unsurların yayın kaynağı, halkı bilgilendirip eğitmeyi amaçlayan aydınlar için herkese hitap eden gazetedir.
Servet-i Fünun Döneminde ise, herkese değil de sadece belirli aydın zümreye hitap eden dergi, gazetenin yerini almıştır. Bunun temelinde ise “estetik kaygı” vardır.
5.ETKINLIK
1. Gnıp: Servet-i Fünun Dönemi öğretici metinleri eleştiri, gezi yazısı ve hatıra olarak kaleme alınmış ve bireysel temalar işlenmiştir.

Tanzimat Döneminde ise, makale ve fıkra gibi türler yapıyı belirlemiş ve top*lumsal sorunlar ele alınmıştır.
2. Grup: Servet-i Fünun Dönemi öğretici metinlerinde edebi bakımdan daha oturmuş bir dil ve üslup kullanılmış, dil ağırlaşmıştır.
Tanzimat Döneminde ise eskiye oranla daha sade bir dil kullanılmış ve edebi süs ve sananan kaçınıımıştır.
6.etkinlik
Edebi tenkid, Gezi yazısı ve Hatıra türlerinden Biriyle bir yazı kaleme alınız.
**çme ve Değerlendirme
ı. (D), (D), (Y)
2. o” tenkit, gezi yazısı ve hatıra …

4. Doğru cevap A seçeneğidir. Tevfik Fikret’in Rübab-ı Şikeste adlı eseri şiir kitabıdır.
5. Servet-i Fünun Döneminde bireysel konulann işlenmiş olması, sanatta “es*tetik kaygı” ve “zevk” anlayışının benimsenmesi dolayısıyladır.

Comments (109) »

9. sınıf tarih kitabı cevapları, lise 1. sınıf tarih kitabının sorularının cevapları, etkinlikler ve cevapları

_Tarihin bilimsel tanımını yapınız?
2_Olgu ve olay kavramlarını açıklayıp örnek veriniz?
3_Tarih biliminin yöntemini diger bilimlerle karşılaştırınız?
4_Tarihçi bir olayla ilgili belgeleri hangi aşamalardan geçirerek degerlendiriniz?
5_Tarih neden nasıl sınıflandırılmıştır?

1- TARİHİN TANIMI: Tarih geçmiş zamanlarda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliyetlerini YER VE ZAMAN bildirerek, SEBEP-SONUÇ ilişkisi içinde anlatan bilim dalıdır.

2- Olgu, bilimsel verilere dayalı, kanıtlanabilir özellikteki bilgidir.

örnekler:

Atatürk 1881 yılında doğmuştur.
Türklerin ilk sözlüğü Divan-ı Lugat-it Türk’tür.
Atatürk 19 Mayıs 1919′da Samsuna çıkmıştır.
Türkiye’nin başkenti Ankara’dır.
Atatürk 10 Kasım 1938′de vefat etmiştir.
“savaş” bir olgudur ama “1.dünya savaşı” bir olaydır…

5- dünyada belli başlı olaylar yaşanmıştır. bu olaylar tüm dünyayı derinden etkileyen olaylar olduğu için tarih sınırlandırılmıştır

sayfa 11
soRu 1) cevap:seyahatname
soru 2 ” :yazıLı
sayfa 12
istanbulda insanların evleri düzgün gecekondulaşma yok görünüş bakımından kirlilik yaratmamakta ve dier resimden daha ileride yani daha çok gelişmiş etipyo ise istanbula göre geride kalmış gelişmemiş bir yer görüntü kirliliği yaratmakta gecekondulaşma var.

tarih 15.sayfadaki sorular??

——————————————————————————–

1)türklerin hicri takvimi kullanmalarının sebebi ne olabilir?
2)celali takvimin 12 hayvanlı türk takvimi ile bnzer ve farklı yönleri nelerdir?
3)miladi takvim ile hicri takvim arasındaki farklar nelerdir ???

1. sorunun cevabı:hicri takvim islamiyetten sonra hz.muhammedin mekkeden medineye hicretiyle başlamıştır.türklerin bu takvimi kullanması peygamberize ve islamiyeti benimsemesidir.

Oniki Hayvanlı Takvimi
İslamiyet öncesi Türk Devletleri ve toplulukları tarafından kullanılmış Çin takvimi. Güneş yılı esasına göre hazırlanan bir takvimdir. Bir yıl 365 gün olarak hesaplanmış ve her yıl bir hayvan ismiyle anılmıştır. Çin kökenli olan bu takvim Türkler’den başka Japon, Kore, Moğol, Hint ve Tibetliler tarafından da kullanılmıştır. Günümüzde Asya’nın bazı bölgelerinde hâlâ kullanılmaktadır…

Celali Takvimi (meliki takvim)
Büyük Selçuklularda Celaleddin Melikşah zamanında eski İran takvimi esas alınarak mali işlerde kullanılmak üzere hazırlanmıştır.

Celali takvim Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah adına yapılmıştır.sadece onun hayatta olduğu dönemde kullanılmıştır. Güneş yılı esaslıdır.

HİCRİ TAKVİMLE MİLADİ TAKVİM ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?

1)- Hicri Takvim AY yılını, Miladi Takvim GÜNEŞ yılını esas alır. Bu yüzden ikisi arasında 11 gün fark vardır.
2)- Başlangıç tarihleri farklıdır. Hicri Takvimde başlangıç tarihi Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği tarih olan 622 yılıdır. Miladi Takvimde ise başlangıç Hz. İsa’nın doğum tarihi 0 yılıdır.

atatürk’ün türk tarihi ile ilgili vurgulamk istediği nedir?

Tarih kitabı sayfa 37 Cevapları

——————————————————————————–

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME CEVAPLARI

1 Soru : E
2.Soru:E

B- BOŞLUKLARI DOLDURMA :

1 Boşluk Tarihçi
2.Boşluk: Sözlü
3.Boşluk: Mekan
4.Boşluk : Herodot

c-boşluga d -y doldrma
d-y-d-d-d-

D-sütünları doldurma ,,

1.e 2.c 3.d 4.f 5.a 6.g

tarih kitabı sayfa 38 ölçme ve gerlenirme

——————————————————————————–

CEVAPLAR

1 E
2E
b-BOŞLUKLAR

1 Tarihçi
2-sözlü
3-mekan
4-Heredot

c- dogru yanlş

d
y
d
d
d

sayfa 17

Atatürkü Türk tarihi ile vurgulamak istediği türk tarihi çok eski tarihlere dayanmasıdır.
TANZİMAT FERMANINI İSe;
cevaplayalım )
tarihi olayların değiştirilmesi ile ilgili birden fazla sonucun ortaya çıkabileceği söylenebilir

1)sadece dış tenkit yapılarak bir eserin kaynak olup olmayacagını karar verilebilirmi.NİÇİN?
2)iç tenkit yaparak bir eserin bilgi açısından güvenilir olup olmadığını anlayabilirmiyiz.NİÇİN?
3)birinci elden kaynaklar hangileridir?
4)sözlü kaynak ve yazılı kaynaklar nelerdi
birinci elden kaynaklar :gazeteler dergiler ozamanki tarhi belgeseller olabilir.

sözlü kaynaklar: destan efsane hikaye şiir vb.

soRu 1
hayıR veRilemez çünkü yazarın eser hakkında etkisi var mı yok mu ona bakılması gerekir.

soRu 2
hayıR eserin orjinalliğine tarihine bakılması gerekir başka kaynaklarda konunun ne şekilde alındığına bakılması gerekiR.

soRu 3
ferman
mühür
para
gazete
destan
efsane
hatıra
hikaye
şiir
cd
film
fotoğraf
taş toprak kemik madenden yapılmış eşyalar
mezarlar
arkeolojik ßuLuntuLaR

soru 4
sözlü kaynak:destan efsane hikaye şiir
yazılı kaynaklar:ferman mühür para gazete hatıra

Comments (864) »

9. sinif edebiyat kitabı cevapları 2. kısım sayfa 146-215 arası etkinlikler ve soruların cevapları

sayfa 146:
köy hocası: karakterdir. iyi, yardımsever, çalışkan
dinamik
yakalamaya çalışması
olumsuz
var
var
farkında
olabilir

sığırtmaç: karakterdir. ürkek, meraklı, yabani
dinamik
kaçmaya çalışması
olumsuz
var
var
farkında
olabilir

sayfa 154
1)Halk edebiyatıdır
2)ilgisi vardır.bulunduğu toplumdan etkilenir
3)çok karışıktı yapamadım
**ÇME DEĞERLENDİRME
1)d d
2)kahraman
3)a
4)e

anlama yorumlama
1anlatmaya bağlı edebi metin
3,1,sıradaki kutunun söyleyeni belli 2,kutunun söyleyeni belli değildir

 

Sayfa 156,157,158

ELEKTRA

-Trajedidir.

Trajedinin Özellikleri

-Konularını tarihten ya da mitolojiden alır.Eskİ Yunan ve Latin tarihi
-Kişiler soylu kimseler olur.(kral,kraliçe,vs..)
-Baştan sona ciddi bir hava içinde geçer
-Trajediler mazmundur.
-Trajediler aynı mekanda geçer yaşanalar 24 saat içinde anlatılır.
-Üç birlik kuralı uygulanır.(olay,yer,zaman akla gelir.)
-Vurma,kırma ,öldürme gibi olaylara seyircinin gözü önünde yer verilmez.Bunlar dışarıda gerçekleştirilir sahne haberi ulaşır.
-Diyalog vekorudan oluşur.
-Koro kadınlar ve ihtiyarlardan oluşur.
-Erdem ve ahlak önemlidir.
-Beş bölümden oluşur.Perde yoktur.Kesintisiz oynanır.Perdenin yerini koro tutar.
CİMRİ

-Komedidir.

Komedinin Özellikleri

-Konularını çağdaş toplumdan ve günlük hayattan alır.
-Argo kelimeler kullanılabilir.
-Vurma,yaralanma gibi olaylara sahnede yer verilir.
-Diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
-Mazmundur.
-Kesintisiz oynanır.
-Üç birlik kuralı uygulanır.
-Beş bölümden oluşur.
Trajedi ve komedinin ortak yönleri

-Mazmundur.
-Kesintisiz oynanır.
-Üç birlik kuralı uygulanır.
-Beş bölümden oluşur.

Trajedi ve komedinin farklı yönleri

-Komedide vurma kırma gibi olaylar sahne içinde canlandırılır.
-Trajedide canlandırılmaz.

 

HAMLET

-Dramdır.

Dramın Özellikleri

-Konularını günlük hayattan alır.
-Oyunda acıklı ve gülünç olaylar bir arada verilir.
-Nazım ya da nesir biçimde yazılır.
-Kahramanlar her tabakadan seçilebilir.
-Üç birlik kuralına uyma zorumluluğu yoktur.
-Perde sınırlaması yoktur yazarın isteğine bağlıdır.

*BAZI TİYATRO TERİMLERİ
****SAHNE:Oyunun oynandığı yere verilen isim
****AKTÖR:Erkek oyuncu
****AKTRİST:Bayan oyuncu
****DUBLÖR:Tehlikeli sahnelerde gerçek oyuncunun yerine bir başkasının rolü oynaması
****DEKOR:Sahnenin konuya uygun düzenlenmesi
****KOSTÜM:Oyuncuların rollerine uygun giyinmesi
****AKSESUAR:Oyuncuların tiyatro boyunca kullandıkları eşyalar
****Efekt:konuya uygun verilen ses
****Suflör:Sahne arkasından oyuncular rollerini unuttukları zaman rollerini fısıldayan kişi
****Kulis:Sahne arkasında oyuncuların hazırlandığı yer

.

163 dekı olcme degerlendırme:1:d,y 2:karagoz,orta oyunu,meddah,koy seyırlık oyunu
3:e 4:ılkkıyle=trajedı ikıncısıyle=dram ucuncuyle de=komedı sayfa :169 olcme degerlendırme=1 d,d 2=trajedı 3=d 4=b

 

SAYFA:166 Cevaplar
——————————————————————————–

1-harname deki olay ve olay örgüsü şunlardır;
*eşeği tanıtılması
*eşeğin sahibinin onu serebest bırakması
*eşeğin otlağa gitmesi,orada otlayan öküzleri görmesi
*eşeği pir eşeğe gitmesi
*eşeğin buğday tarlasına gitmesi
*tarla sahibinin eşeği görmesi
*eşeğin pir eşekle karşılaşması
2-harnamede belirli bir zaman ve mekan ifadesi yoktur.Mesevide ”birgün” şeklinde bir zaman ve ”otlak buğday tarlası” şeklinde de mekan ifadeleri vardır.bu durumda mesnevideki zamanın ve mekanın belirsiz olduğunu göstermektedir
3-harnamedeki kahraman eşek,eşek sahibi,pir eşek ve tarla sahibidir.bu kahraman ve bunların etrafında şekillenen olay örgüsü doğal gerçeklikle ilişkilidir.şair yaşadığı olaylarla ilişkilendirilirse,kendisi yerine eşeği hükümdaryerine eşeğin sahibini,pir eşeği mürşidi,tarla sahibini ise köylüler veya eşkiyalar için sembol olarak kullanmıştır.
4-harnamedeki temel çatışma ”adalet-adaletsizlik”çatışmasıdır.metnin teması ise”elindeki ile yetinmek”tir.
5-metindeki tema ve tema etrafında şekillenen olaylar,sosyal hayattaki bireylerin ellerindekilerle yerinme,onlara rıza gösterme,daha fazlasını elde etmekiçin birtakım yollara sapma ilkeleriyle örtüşmektedir.
6-mesnevi nazım şeklinin özellikleri şunlardır:
*nazım birimi beyittir
*aruz ölçüsü kullanılır.aruzu kısa kalıpları kullaılır.
*her beyit kendi arasında kafiyelidir
*sembolik tarzda yazılır
*olay örgüsü,kişiler,zaman, ve mekan unsurlaı bulunur.
7-harnamenin yazılış amacı yaşanan bazı olayları edebi bir biçimde ifade etmektedir.bu nedenle eserde,şiir dilinin ifade biçimleri kullanılmıştır.mesnevinin şiirle benzer yönleri,ritim,ahenk ve yapı unsurlarıdır.mesnevinin şiirden farklı yönleri ise olay örgüsü ve bu olay örgüsüne bağlı kişiler,zaman ve mekan unsurlarının bulunmasıdır.
8-harnemede kahraman olarak eşek ve öküzün seçilmesi birbiriyle kıyaslanabilecek farklarının olmasındandır.bu farklılık etkenlerle yetinme teması ve onun etrafında gelişen olay örgüsüyle,elindekilere rıza göstermeyen eşek ve eşekten üstün olan öküzün eksiklik ve fazlalıkları üzerine kurulmuştur.
9-verilen beyitlerin ilki kahramanların halini ve ruh durumunu bilen”ilahi bakış açısına sahip bir anlatıcıya;ikinci beyit ise kahraman ağzından yazıldığı için ”kahraman anlatıcının bakış açısı”na sahiptir.
10-anlatıcı olay örgüsünü oluşturmada ve kahramanların ruh hallerini yansıtmada etkilidir.
12-beyitlerdeki ”ılduz” sözcüğü günümüzde yıldız şeklini almıştır.yıldız sözcüğü baht talih anlamındadır. şairde beyitte bizim acaba bahtımız talihimiz yokmudur anlamında kullanmıştır.
13-harnamede şeyhi’nin yaşadığı bir olay sembolik olarak anltılmıştır.şair döneminin mesnevi nazım şeklini kullanan şirlerin en ustasındandır.mutasavvuf olmasına karşın tasavvufi unsur kullnmamıştır.rahat ve lirik bir söyleyişi vardır.şiirlerinin nükte dolu olduğunu ”şeyhi uzatma nalevüahün nüktedandır bilür şahan-şahün”beyitiyle ifade edilmiştir.
14-şeyhi’nin sembolik anlatımı tercih etmesi hem durumnu hem de sosyal eşitlik konusunu daha rahat ve etkili,aynı zamanda edebi ve dikkat çekici bir tarzda ifade etmek istemesindendir…

 

SAYFA 170
ölÇME VE DEĞERLENDİRME:
1-Y, D
2-trajedi
3-B
4-A

SAYFA 171:
5- cahil ve okumuş insan arasındaki çatışma anlatılıyor.

SAYFA 172
3.ÜNİTE ölÇME VE DEĞERLENDİRME:
1-Y, D
2-D, D
3-
1.boşluk: geleneksel
2.boşluk:modern
4-masal
5-ilahi
6-D
7-A
8-C
9-B

SAYFA 173:
10-D
11-BULMACANIN CEVAPLARI
1-tiyatro
2-ileti
3-sahne
4-zaman
5-çatışma
6-anlatıcı
7-mekan
8-kurgu
9-karakter
10-tip
11-olay
12-bakışaçısı

 

sayfa 176
1)d,y
2)d
3)e
4)sosyal
5)yazar istemesede o dönemden etkilenerek yazmaktadır
sayfa181:
1)bilgi vermek tanıtmak
2)ıtrı hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkesi
3)olur çünkü hayatı kişiliğine etki eder
4)verilen bilgi eksik olur.metin içinde belirli bir anlam vardır.
5)4birim
6)bilgi vermek tanıtmak yaşantısı,kişiliği şahsiyeti
buyrun arkdaşlar hepsi doğru

 

SAYFA 181-182-184-185-188-189-191-192-193-194-195 CEVAPLAR

 

S.181-182
1,bilgi vermek tanıtmak
2,ıtrı hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkesi
3,olur çünkü haytı kişiliğinede etki eder
4,verilen bilgi eksik olur.metin içinde belirli bir anlam vardır
5,4 birim
6, bilgi vermek tanıtmak yaşantısı,kişiliği,şahsiyeti

**ÇME DEĞERLENDİRME

1,tanıtmak
2,b
3,b ve e
4,d
5,bilgi vermek tanıtmak

size=1 width=”100%” noshade color=white align=center>
1-
aynı anda düşünceden hareketle birden fazla öğretici metin yazılamaz :yanlış

öğretici metinler genellikle güncel araştırmaları ve sorunları işler: doğru

2-
parçanın ana düşüncesi: Türk dilinin en güzel şekilde kullanılmasıdır..

 

184
——————————————————————————–

fil dişinden kule adlı parçanın ana düşüncesinin sorulduğu sorunun cevabı:

her sanatçı yaşadığı ülkesi ve çevresi ne şartlarda olursa olsun fikirlerini açıkca söylemelidirler.
biz böyle yatık umarım yardımcı olur..

 

184ve 185.sayfa
1.soru
sanat ve sanatçının hür olması
2.soru
soyut bir kavram ifade etmektedir
anadüşünce:sanat ve sanatçıya baskıların olduğu
4.soru
gelir.yazarın duygu ve düşünceleri farklılık gösterir.
anlama yorumlama
1.soru
amacı olduğu için bir yazıyla aktarma gereği duyar

ölçme değerlendirme
d
d
boşluk:yunus emrenin türk dilini en güzel şekilde kullanması
3.soru:d
4.soru:metnin okuyucuya aktarmak istediğii ileti düşünce bildiri

 

188İN CEVAPLARI
1:bir kavramı açıklamak
2:soyut olduğu için anlaşılması çok zor edebiyatla ilgilenenlere daha çok hitap ediyoR.
3labilir.farklı anlşatım biçimleri oluşabilir
5:cvapları kitabın arkasındaki sözlük kısmında var bi gezi yok.gezi:gezilen yerlerin anlatılması
6:felsefi metin
7.günlük gözlemlere yer verilmiş
anlama yorumlama
1:kişiden kişiy egöre değişir
4:anlatım türü ve konusunu belirler

 

ölçme değerlendirme
1:1y
2d
2:c
3:deneme
4:türü mektuptur.benzetmeler vardır

 

189
ölçme değerlendirme soruları:

1-
ikiside doğru

2-c

sayfa 190 da=
3.soru: söyleyişi(sohbet)
4-anlaşılır bir biçimde yazılmıştır.günümüz Türkçesiyle

 

inceleme 1.Bayrağımız adlı metinde,ülkenin işgale uğradığı,millet olarak Kurtuluş Savaşı’nın verildiği,herkeste kazanılan zaferlerin mutluluğu olduğu,bu zaferin yeni bir ümit verdiği ifade edilmiştir.
2.Verilen paragrafa göre,döneminde öğretici metinlerin ‘vatan,millet,hürriyet,bayrak’ gibi konuları işleyen,bunlar eşliğinde hem duygu ve düşünceleri hemde tarihi ve kültürel birikimleri yansıtan metinler olduğu söylenebilir.
3.Bayrağımız adlı metin öğretici metin geleneğine bağlıdır.Çünkü yazar bir olayı anlatmak amacıyla döneminin de zihniyetini yansıtarak ve edebi unsurları da kullanarak bir metin oluşturmuştur.

 

SAYFA 192 **ÇME VE DEĞERLENDİRME:
1.Y
D
2.A
3.E
4.bilgi verir, farklı açıdan bakmamızı sağlar,okuyucuyu düşündürür…

 

Konu: Bayragımız
1-) Bu metin ülkenin işgale ugradıgı bir zamanda kurtulus savası yıllarında yazılmıstır.KazanıLan zaferleri anLatmaktadır.Ülknenin sanlı tarihine ısık tutar.
2-) Bayragımız metni yazıldıgı donemin vatan,milliyet,hürriyet vb. konuları işlemistir.Hem duygu hemde düsünceler verilmis hende tarihi ve kültürü yansıtmıstıR.
Bayragımız ögretici metin gelenegine baglıdıR.

 

195
**ÇME DEĞERLENDİRME:
1: D Y
2: zaman mekan
3:mektup

 

 

 

SAYFA 202-204-215 CEVAPLAR
——————————————————————————–

202. sayfanın hazırlık soruları;
1)yaşadığımız ilin tarihi özellikleri,nüfusu,coğrafi özelliklerini konu alan bir metin yazarak bu özelliklere dikkat ederiz
2)bu soruda bir yazarın veya santçının özelliklerin istiyor ben Ahmet Hamdi Tanpınar’ı örnek verdim ve ve bir metin yazarken dikkat edeceğimiz özellikler yaşadığı zaman,edebiyata katkıları,çevresi zihniyeti,öğrenim hayatı dikkate alınır
sayfa 204
1-)Bu metinde dönemin zihniyeti olarak insanların teknolojik gelişmelrden dolayı geceleri çalışmak zorunda olduğunu bazılarının ise sadece gündüzlerin çalıştığını anlayabiliriz.Ayrıca kıtalar arası uçuşlarında olduğu bu metinden anlaşılır.
2-)Bu metinin yazılış ama bilgi vermek ve yönlerdirmektir. Hedef kitleside uyku sorunu olanlar olabilir
3-)4 birim vardır işte yazdırmayın onların hepisi metinde adları yazıyo
4-)Bu metinin ana düşüncesi uykunun sosyal hayatımızdaki yeri ve önemidir.Yazıldığı dönemle ilişkiside işte o dönemde bazı insanlırın gece çalışmak zorunda olduğundan bazı psikolojik felan filan bozukluklar geçirmesi işte ilişkisi böyle
5-)Burda metin dilin göndergesel işleviyle kullanılmıştır. göndergesel işlev:bilgi vermek için olan vardıya hani işte o.
6-)Metinin konusunu, dil ve anlatımını etkileyen en önemli unsurlardan birisi hitap ettiği hedef kitlesidir. Metinin dili hitap ettiği hedef kitlesine göre farkılılık gösterir.Örneğin bu metinde hedef kitle biz yani cocuklar ya da normal sıradan bir insan değildir. Çünkü burada bazı bilinmeyen kelimeler vardır. Yani terimler vardır sirkadiyen nörötik kortizol senkronizatör vb. yani bunun hedef kitlesi bu sözleri bilen bu sözler hakkında az çok bilgi sahibi olan kişilerdir. eğer hedef kitle biz olsaydık bu kelimerin anlmı bir parantez içinde verilir ya da uzun uzun anlatılırdı.
7-)Bu metin bilimsel metindir makaledir. Makale diyince sadece gazete çevresinde gelişen edebi metinlerdeki makale gelmesin aklınıza bizim hoca böyle dedi ben onun yalancısıyım
8-)???????
9-)Bu bir makaledir nerdenmi anlıyoruz?
çünkü ispatlama var sonra hiç bir öznel yargılara yer verilmemiş.

Sayfa 215

1. günlük
2. röpörtaj
3.
4.tarihi
5.bilimsel
6.makale
7.
8.fıkra
9.mizah
10.hatıra
11.deneme
12.mektup
13.eleştiri
14.geziyazısı

Comments (21) »

10-sinif-dil-ve-anlatim-kitabi-cevaplari-76-ile-144-sayfa-arasi-tum-etkinliklerin-ve-sorularin-cevaplari-ve-cozumleri-

sayfa 79
biz insanlar metni ; ÖYKÜLEYİCİ SANAT METNİDİR.
İLAHİ BAKIŞ ANLATIMI VARDIR.
METİNLERDE ÖYKÜLEYCİ ANLATIMIN ORTAK ÖGELERİ
OLAN OLAY KİŞİ ZAMAN VE MEKAN VARDIR.
on ikiye bir var metni;ÖYKÜLEYİCİ SANAT METNİDİR.
1. ŞAHIS ANLATIM
METİNLERDE ÖYKÜLEYCİ ANLATIMIN ORTAK ÖGELERİ
OLAN OLAY KİŞİ ZAMAN VE MEKAN VARDIR.
kefil metni; 3.ŞAHIS ANLATIM
METİNLERDE ÖYKÜLEYCİ ANLATIMIN ORTAK ÖGELERİ
OLAN OLAY KİŞİ Z**AN VE MEKAN VARDIR

sayfa 80
somut isim:yatak,yorgan,soba,oda
soyut isim:hüzün,z**an,sıcak
12.etkinlik
*-cik,-cağız ekleri sözcüğe küçültme,svgi,acıma anl**ları katar.
*bu anl** -cak,-cek ekleriyle de sağlanabilir.büyü(k)-cek,yavru-cak
*anneciğimin sesini kaç gündür duymuyorum(sevgi anl**ındadır)
çocukcağızın halini gördün mü?(acıma anl**ındadır)
buraya gelirken daracık bir yoldan geçtik.(küçültme anl**ındadır)

96.sayfa
1- Yazar, kahramanın psikolojik durumunun betimlemesini yapıyor .
2- kötü ve olumsuz….
3- Bir insanın ruh çözümlmesine tahlil denir.Aynı z**anda bu betimlemedir..
15.ETKİNLİK
BASİT SIFATLAR : küçük , hassas , kalın , bu …
TÜREMİŞ SIFATLAR : endişeli , keskin , korkunç , binlerce…
97.sayfa
1- Nasıl davrandığını hareket , durumunu göstermek **acıyla anlatılmıştır..
2- Tiyatroda ki kişilerin durumunu ,hal ve hareketlerını anlatıyor diğer betimlemelerde ise ruh halini betimlemektedir..
sayfa 97
1.hürrem sultan metnindeki betimlemeler tiyatro eserlerinde konuşanın hareketlerini,durumun açıklmak ve göstermek için kullanılmıştır.ayrıca olayın sahnesi ve aksesuarlaı yansıtılmıştır.
2.bu metindeki betimlemeler ,eserde konuşanın hareketlerini,durumunu açıkl**aya yöneliktir.diğer betimleme örneklerinde kahramanların ruh hali ve mizacını yansıtan betimlemeler yapılmıştır.
16.etkinlik
*-adalardan ve boğaziçinden mektuplar__insandan doğaya
-bu dağlık alan,şimdikinden canlıydı.__insandan doğaya
-tuz keskindir__duyular arası aktarma
*İSTİARE
aralarında benzerlik bulunan iki nesneden birini söyleyerek diğerini kastetmeye denir.istiarede ya kendine benzetilen yada benzeyen bulunur.ikiye ayrılır.
açık istiare
sadece kendisine benzetilenin bulunduğu istiaredir.
arslanlarımız,hollandayı perişan etti.(arslanlarımız)
şakaklarıma kar mı yağdı ne?(kar)
kapalı istiare
sadece benzeyenin bulunduğu istiaredir.
can,kafeste durmaz uçar.(can)
tekerlekler yola birşeyler anlatıyor.(tekerlekler)
sayfa 98
17.etkinlik
-ev ve aile hakkında__parça bütün ilişkisi
*mecaz-ı mürsel
bir sözcüğü benzetme **acı gütmeden gerçek anl**ının dışında kullanmaktır.bir başka deyişle :bir şeyin parçasını verip bütününü kastetme ;bütününü verip parçasını kastetmedir.
dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal(hilal)
olaya Konya büyük tepki gösterdi(konya)

18.etkinlik
*betimleme öğeleri çıkarılmış metin ile normal metin karşılaştırıldığında betimleme öğeleri çıkarılmış metnin anlatımının daha düz,daha kuru bir anlatım olduğu gözlenir.betimlemelerde
yapılan mecazlar ve benzetmelerle anlatıma kazandırılan ahenk,estetik duyguların uyanmasında önemli rol oynar ayrıca yapılan betimlemelerle anlatılan durum veya olayın zihinde canlandırılması sağlanarak anlatıma gerçeklik katılır.

sayfa 99
görme:sallanıyor,geçiyor,sürü sürü,çekiliyor,loş,düşüyor,doğuyor,cıvıl cıvıl,değiyor.
işitme:çığlık çığlık ,çekiç sesleri,çıngırak,laf atmalar,uğultu
dokunma:esiyor,serin serin,sıcak,ıslak
kokl**a:ter kokuları
tatma:yok

sayfa 100
*sıfatların çoğu çıkarılmış metinde bazı görsel öğelerin öne çıkarılması gereken özellikleri verilmediği için metnin anlatım gücü etkilenmiştir.
*bir,yayvan,ufacık,uzun,dağınık,bir,bir,patlak,sök ük,parça,bu,dört,yanı,duvarlı,tek,kat,basık
toprak,kalın,keskin,incecik,,avuç,pis,bu,
*metindeki görsel öğelerin özellikleri öne çıkarıldığı için anlatım daha ahenkli,daha etkili ve daha gerçekçi bir hal almıştır.

21.etkinlik
*yapılan gözlem çalışmaları sonucunda gözlem yöntemleri hakkında şu sonuçlara varılır:
gözlem yöntemleri:
1.doğrudan gözlem(sınıf gözlemi)
2.hatırda kalmış olayları ve varlıkları hatırlamayla yapılan gözlem
3.hayale dayanarak gerçekleştirilen gözlem

22.etkinlik:
*uzun ve geniş kanatları ,büyük ve geniş pençeleri ,keskin gözleriyle asaley ve gücün sembolü olan kartallar ,asaletlerine yakışır şekilde yükseklerde yaşar.usta bir avcı olan bu kuş ,yaşadığı yüksek yerlerden keskin gözleriyle geniş bir alanı adeta radar gibi tarar ve bulduğu avının üstüne hedefe kilitlenmiş bir füze gibi süzülür ,güçlü pençeleriyle avını yakalar

SAYFA 101
23.ETKİNİLİK
ben onları numaralandırdım sırasıyla yazıyorum
1-açıklayıcı betimleme: hastalığın sebebini açıkladığından dolayı
2-tahlil: ruhsal çözümleme olduğu için
3-açıklayıcı betimleme: kendini açıklama, akrabalık bildirme
4-açıklayıcı betimleme: neden sonuç ilişkisi olduğu için
5-açıklayıcı betimleme: özelliğini belirttiği için
6-açıklayıcı betimleme: özelliğini belirttiği için
7-sanatsal betimleme: gecenin özelliğinden dolayı
8-açıkşayıcı betimleme: ağız boşluğunun özelliği verildiği için
9-tahlil: ruhsal çözümleme olduğu için
10-sanatsal betimleme: kişinin özelliğini betimlediği için
Sayfa 102
resimlerin betimlemelerini size bırakıyorum…
26.etkinlik:Bir Pazar akş**ı sokağın sessizliğinde ilerlerken,soğuğun iliklerime kadar sızdığını hissetmek,o karanlık içerisinde geride bıraktığım yerlerden sanki gelen sesleri duymak beni öyle ürkütüyordu, öyle korkutuyordu ki bir an hayatın son bulduğu düşüncesine kapıldım…Sanki bitmez bir kış akş**ıydı…
27.etkinlik:betimlemenin kullanıldığı türler:hikaye,roman,destan,şiir,gezi yazısı,deneme yazısı
28.etkinlik:deyim aktarması sel**lara durmuş.sel**l**a insana özgü birşeydir.aktarmanın türü insandan doğaya yapılmış.
aslan miyav demez kükrer t** tersi olması gerekli.
ay danlıyor gökyüzünden deyiminde gökyüzünden üstümüze yağmur yağar.doğadan doğaya.
aslanlarımız yani askerlerimiz demek gerekir.doğadan insana aktarım
güle naz bülbül eder güle naz insan naz eder bu yüzden insandan doğaya aktarım var…
29.etkinlik:1.si dönen insanı anlatıyor.bütün parça ilişkisini anlatıyor.
tencere derken içindekini kas ediyor…bütün parça ilişkisi.

sayfa 104 31.etkinlik
*korkunç,biricik,soluk,iri,kaskatı,geniş,derince,y eşilimtırak
*küçültme anl**ı taşıyan niteleme sıfatları:biricik,kısacık,derince,ekşimsi,yeşilimt ırak
*-cik,-ce,-msi,-mtırak ekleri sıfatlara küçültme anlamı katan eklerdir.

sayfa 105 32.etkinlik

eşitlik:ceviz kadar,senin kadar
üstünlük:daha yeşil,daha büyük
en üstünlük:en büyük,en zararlı
aşırılık:çok çalışkan,pek güzel,pek nezih,pek sevimli

sayfa 105 33.etkinlik
her insan:belgisiz sıfat
herkes:belgisiz zamir
hangi:soru sıfatı
hangileri:soru zamiri
bu:işaret sıfatı
buraya:işaret zamiri
o:işaret sıfatı
orası:işaret zamiri
yaşlı:sıfat
yaşlılara:zamir

ölçme değerlendirme
1.açıklayıcı betimleme ve sanatsal betimleme
tahlil
simgesel betimleme

2.d,3.a,4.d
5.a
6.c
7.c
8.b
9.c
10.e
11.e
12.b
13.b
14.c
15.d
16.a
17.cümlesinde burun sözcüğünde insandan doğaya deyim aktarması vardır.organ adı olan burun sözcüğü coğrafi bir terim olarak kullanılmış ve insandan doğaya bir aktarma yapılmıştır.
18.ad aktarması uzun kol sözcükleriyle yapılmıştır.uzun kolla kastedilen uzun kollu giysidir.cümlede parça -bütün ilişkisine dayalı ad aktarması vardır.
19.betimlemeler yapılırken tasvir edilen varlığın özellikleri ayrıntılarıyla verilmek istenir.varlıkların niteliklerini tanıtan ,onları belirten sözcük türleri de sıfatlardır.bu yüzden betimleme yapılırken sıfatlardan yararlanılır.
SYF:110
1-bülbül şiirinin yazılış sebebini mehmet akif ersoy şöle açııklar:”Bu manzume yazılırken Yunan istilası altındaki topraklarımıza,hususiye ßursa’ya dair,elim haberler geliyordu;tetkikine de imkan yoktu.”
3-şiirdeki imgler am özellikleri;
sular zaten kararmıştı–akşamın olması
ıssız bir karanlık–gece
hilkat kesilmiş lal–bütün varlıkların sessizliği
dönüp meziye tırmandım–geçmişi hatırlamak
eninler çağlayıp durdu–inleyişler,iniltiler
ağaçlar,taşlar ürpermişti,güya Sür-ı Mehşer’di–kıyamat günü
hazan ağlar baharımda–kötü kader,nasipsizlik
4-metindeki ses benzerlikleri;kelime cümle düzeyindeki tekrarlar,kafiyeler ve yapılan söz sanatları ahenk unsurları olarak kullanılmıştır.
5-şiirdeki kelime ve cümle seviyesindeki tekrarlar anlatımı güçlendirmek amacıyla ahenk unsuru olarak kullanılmıştır.
6-şiirde İzmir’in işgali üzerinde duyulan üzüntü bülbülün feryatları iLe dile getirilmeye çalışılmış ve şairi “ben” kelimesiyle “halkın” duygularını dile getirmeye çalışılmıştır.
2.ETKİNLİK
şiirde geen “o,ne,sen,ben” szöcükleri isimlerin yerini kişi,soru ve işaret yoluyla tutarak zamir görevinde kullanılmıştır.ßu zamirler isimlerin yerini tutarak ve kendilerinden önceki cümlelerle anlam ilişkileri kurulmasını sağlamak amacıyla metinde görev almıştır.
3.ETKİNLİK
vadiyi sarmıştı–kaplamak
taşarken haşrolup beynimde–çok,fazla
zalamın sinesinden fışkıran–çıkmak(ses)
eninler çağlayıp durdu–devamlılık
kıyametler koparmak–bağırmak
bir damlacık göğsünde–çok küçük
hiç bilmez afakım–hayat
serilmiş gövdeler–insan …..

sayfa 99
görme:sallanıyor,geçiyor,sürü sürü,çekiliyor,loş,düşüyor,doğuyor,cıvıl cıvıl,değiyor.
işitme:çığlık çığlık ,çekiç sesleri,çıngırak,laf atmalar,uğultu
dokunma:esiyor,serin serin,sıcak,ıslak
koklama:ter kokuları
tatma:yok
sayfa 104 30.etkinlik

*rüzgarsız,kesik,yoksuz,kapalı
upuzun,kapkara,alev gibi kıpkırmızı,minimini,ışıl ışıl ,taze taze ,masmavi,sımsıcak,tertemiz
-bu sufatlardan mini mini,upuzun,kapkara,kıpkırmızı,ışıl ışıl,taze taze,
masmavi,sımsıcak,tertemiz anlam yönünden güçlendirilmiştir.
-sıfatlarda pekiştirme iki yolla yapılır.
1)ikilemlerle yapılan pekiştirmeler:
iri iri gözler,koca koca ağaçlar
2.)”m,p,r,s”ünsüzleriyle yapılan pekiştirmeler:
yemyeşil vadi,ipince defter…
*geniş mi geniş odaları vardı bu evin
küçük küçük taşları tpolayıp koydu cebine
kıpkısasaçlarıyla çok hoş görünüyordu.

*pekiştirme sıfatları sözcüklein anlamını güçlendirmek için kullanılır.pekiştirilmiş sıfatlar diğer sıfatların özelliklerine sahiptir.
sayfa 104 31.etkinlik
*korkunç,biricik,soluk,iri,kaskatı,geniş,derince,y eşilimtırak
*küçültme anlamı taşıyan niteleme sıfatları:biricik,kısacık,derince,ekşimsi,yeşilimt ırak
*-cik,-ce,-msi,-mtırak ekleri sıfatlara küçültme anlamı katan eklerdir.

sayfa 105 32.etkinlik

eşitlik:ceviz kadar,senin kadar
üstünlük:daha yeşil,daha büyük
en üstünlük:en büyük,en zararlı
aşırılık:çok çalışkan,pek güzel,pek nezih,pek sevimli
sayfa 105 33.etkinlik
her insan:belgisiz sıfat
herkes:belgisiz zamir
hangi:soru sıfatı
hangileri:soru zamiri
bu:işaret sıfatı
buraya:işaret zamiri
o:işaret sıfatı
orası:işaret zamiri
yaşlı:sıfat
yaşlılara:zamir

ölçme değerlendirme
1.açıklayıcı betimleme ve sanatsal betimleme
tahlil
simgesel betimleme

2.d
d

3.a
4.d
5.a
6.c
7.c
8.b
9.c
10.e
11.e
12.b
13.b
14.c
15.d
16.a
17.cümlesinde burun sözcüğünde insandan doğaya deyim aktarması vardır.organ adı olan burun sözcüğü coğrafi bir terim olarak kullanılmış ve insandan doğaya bir aktarma yapılmıştır.
18.ad aktarması uzun kol sözcükleriyle yapılmıştır.uzun kolla kastedilen uzun kollu giysidir.cümlede parça -bütün ilişkisine dayalı ad aktarması vardır.
19.betimlemeler yapılırken tasvir edilen varlığın özellikleri ayrıntılarıyla verilmek istenir.varlıkların niteliklerini tanıtan ,onları belirten sözcük türleri de sıfatlardır.bu yüzden betimleme yapılırken sıfatlardan yararlanılır.

sayfa 104 30.etkinlik

*rüzgarsız,kesik,yoksuz,kapalı
upuzun,kapkara,alev gibi kıpkırmızı,minimini,ışıl ışıl ,taze taze ,masmavi,sımsıcak,tertemiz
-bu sufatlardan mini mini,upuzun,kapkara,kıpkırmızı,ışıl ışıl,taze taze,
masmavi,sımsıcak,tertemiz anlam yönünden güçlendirilmiştir.
-sıfatlarda pekiştirme iki yolla yapılır.
1)ikilemlerle yapılan pekiştirmeler:
iri iri gözler,koca koca ağaçlar
2.)”m,p,r,s”ünsüzleriyle yapılan pekiştirmeler:
yemyeşil vadi,ipince defter…
*geniş mi geniş odaları vardı bu evin
küçük küçük taşları tpolayıp koydu cebine
kıpkısasaçlarıyla çok hoş görünüyordu.

*pekiştirme sıfatları sözcüklein anlamını güçlendirmek için kullanılır.pekiştirilmiş sıfatlar diğer sıfatların özelliklerine sahiptir.

sayfa 104 31.etkinlik
*korkunç,biricik,soluk,iri,kaskatı,geniş,derince,y eşilimtırak
*küçültme anlamı taşıyan niteleme sıfatları:biricik,kısacık,derince,ekşimsi,yeşilimt ırak
*-cik,-ce,-msi,-mtırak ekleri sıfatlara küçültme anlamı katan eklerdir.

sayfa 105 32.etkinlik

eşitlik:ceviz kadar,senin kadar
üstünlük:daha yeşil,daha büyük
en üstünlük:en büyük,en zararlı
aşırılık:çok çalışkan,pek güzel,pek nezih,pek sevimli
sayfa 105 33.etkinlik
her insan:belgisiz sıfat
herkes:belgisiz zamir
hangi:soru sıfatı
hangileri:soru zamiri
bu:işaret sıfatı
buraya:işaret zamiri
o:işaret sıfatı
orası:işaret zamiri
yaşlı:sıfat
yaşlılara:zamir

ölçme değerlendirme
1.açıklayıcı betimleme ve sanatsal betimleme
tahlil
simgesel betimleme

2.d
d

3.a
4.d
5.a
6.c
7.c
8.b
9.c
10.e
11.e
12.b
13.b
14.c
15.d
16.a
17.cümlesinde burun sözcüğünde insandan doğaya deyim aktarması vardır.organ adı olan burun sözcüğü coğrafi bir terim olarak kullanılmış ve insandan doğaya bir aktarma yapılmıştır.
18.ad aktarması uzun kol sözcükleriyle yapılmıştır.uzun kolla kastedilen uzun kollu giysidir.cümlede parça -bütün ilişkisine dayalı ad aktarması vardır.
19.betimlemeler yapılırken tasvir edilen varlığın özellikleri ayrıntılarıyla verilmek istenir.varlıkların niteliklerini tanıtan ,onları belirten sözcük türleri de sıfatlardır.bu yüzden betimleme yapılırken sıfatlardan yararlanılır.
sayfa 111 2. etkinlik

*şiirde geçen ”o,ne,sen,ben”sözcükleri ismlerin yerini kişi,soru ve işaret yoluyla tutarak zamir görevinde kullanılmıştır.bu zamirler isimlerin yeri tutarak ve kendilerinden önceki cümlelerle anlam ilişkileri kurulmasını sağlamak amacıyla metinde görev almıştır.
sayfa 111 3. etkinlik

vadiyi sarmıştı.__kaplamak
serilmiş gövdeler__insan
bir damlacık göğsünde__çok küçük
zalamın sinesinden fışkıran__çıkmak(ses)
hiç bilmez afakım__hayat

sayfa 111 4. etkinlik
*verilen şiirde geçen ilk çağ ırmakları,sedef eller,çağlar,katı bir yalnızlık,yabancı,gök,ölü sözcük ve sözcük grupları kendi anlamlarının dışında farklı anlamlara gelecek şekilde ,çağrışım yapacak şekilde kullanılmıştır.
sayfa 111 5. etkinlik
*”bülbül”ve ”yok gibi yaşamak”şiirleri lirik bir anlatım kullanılarak oluşturulmuş ve şiirlerde bir mutsuzluk teması işlenmiştir.”bülbül”şiirlerinde izmir’in işgali üzerine duyulan mutsuzluk ”yok gibi yaşamak”şiirlerinde de yalnızlıktan kaynaklanan bir mutsuzluk dile getirilmeye çalışılmıştır.
sayfa 111 6. etkinlik
*şiirde geçen ”ben ,sen,kendim”zamirleri kişi isimlerinin ;”bu,her şey,bunlar ”zamirleride varlık isimlerinin yerini tutması için kullanışmıştır.
sayfa 111 7. etkinlik
-*”kaç defa elime bir sopa alıp bunları önüme katarak kendi ormanlarına doğru sürmek arzusunu duydum.
*onun için değilmidir ki ben araların da dolaşıken kaba kaba sırıtırlardı ve sağ tarafımda bir boş torba gibi sallanan yenimle oynamaya kalkışırlardı.

*zira sağ kolumu,ben onlar için kaybettim.
—-metinde kullanılan zamirler,isimlerin yerini tutarak cümleler arasındaki anlam ilişkisinin kurulmasını sağlamıştır.

sayfa 112 8. etkinlik
şahıs zamirleri
teklik:sen,ben,o,kendi,kendim
çokluk nlar

işaret zamiri
teklik:bu,şu,o,bura
çokluk:bunlar

belgisiz zamir
teklik:bütün kimse,hiç kimse,herkes
çokluk:yok.

soru zamiri
teklik:ne
çokluk:neler

-isimlerin yerini kişi,işaret,belgisizlik ve soru yoluyla tutan zamirler bu ayrıma göre sınıflandırılır.

-zamirler metin içindeki isimlerin yerini tutarak ,cümleler arasında anlam ilgisi kurulmasında görev alır.

4 ve 5.metin soruları
*sen ben o şiiri üç şahıs arasındaki bağlamda verilmiş ve metni oluşturan parçalar bu üç şahıs arasındaki ilşikileri verecek şekilde biraraya getirilmiştir.

*dünyanın bütün çiçekleri şiiri öğretmen -öğrenci bağlamında verilmiş ve şiiri oluşturan parçalar öğretmen-öğrenci arasındaki bu sevgi bağını verecek şekilde birarya getirilmiştir.

sayfa 113. 9.etkinlik
*”sen.ben.o ”şiirindeki şahıs zamirleri:ben,sen,o__tekil
*dünyanın bütün çiçekleri şiirindeki şahıs zamirleri:
ben:tekil
siz,onlar:çoğul
—-*kişi zamirleri ,kişi isimlerinin yerine kullanılan zamirlerdir.dolayısıyla bir isme bağlı olmadan bütün kişileri karşılayabilirler.kapsamları isimlerden çok daha geniştir.gerektiğinde bütün isimleri ifade ederler.

sayfa 114 10.etkinlik
*şiirdeki şahıs zamirler:”ben,bizve kendim”dir.
*kendim dönüşlülük zamiri ,ben zamirini pekiştiren zamirdir.
*kendi dönüşlülük zamirinin şahıs zamiriyle birlikte kullanılması anlamının pekiştirilmesini sağlar.
*yaşlı adam kendi kendine gülüyordu.
bunu sen kendin istedin.
*saygı anlamında ”sen”yerine ”siz”zamiri kullanılabilir.
”siz önden buyurun”
övünme amacıyla ”ben” yerine”biz”zamiri kullanılabilir.
bizmde bir bildiğimiz var.
sayfa 112;;7.etkınlık;1.sı
metınde kullanılan zamırler ısımlerın yerını tutarak cumleler arasında anlam ılıskısının kurulmasını saglamıstır..
8.etkınlık;
teklık bolumu ;sahıs zamırlerı;
sen ben o kendı kendım
ısaret zamırı;
bu su o ora
belgısız zamırler;
butun kıse hıckımse herkes
soru zamırı;ne
cokluk bolumu;sahıs zamırı;onlar
işaret zamırı;bunlar
belgısız zamırler;yok
soru zamırı;neler

8.etkınlıgın 2.sorusu
ısımlerın yerını kısı kısı ısaret ve belgısısızlık ve soru yoluyla tutan zamırler bu ayrıma gore sınıflandırılır…
3.sorusu,
zamırler metnın içindekı ısımlerın yerını tutarak cumleler arasında anlam bılgısı kurulmasında gorev alır.
sayfa 112 7. etkinlik
-*”kaç defa elime bir sopa alıp bunları önüme katarak kendi ormanlarına doğru sürmek arzusunu duydum.
*onun için değilmidir ki ben araların da dolaşıken kaba kaba sırıtırlardı ve sağ tarafımda bir boş torba gibi sallanan yenimle oynamaya kalkışırlardı.

*zira sağ kolumu,ben onlar için kaybettim.
—-metinde kullanılan zamirler,isimlerin yerini tutarak cümleler arasındaki anlam ilişkisinin kurulmasını sağlamıştır.

sayfa 112 8. etkinlik
şahıs zamirleri
teklik:sen,ben,o,kendi,kendim
çokluk nlar

işaret zamiri
teklik:bu,şu,o,bura
çokluk:bunlar

belgisiz zamir
teklik:bütün kimse,hiç kimse,herkes
çokluk:yok.

soru zamiri
teklik:ne
çokluk:neler

-isimlerin yerini kişi,işaret,belgisizlik ve soru yoluyla tutan zamirler bu ayrıma göre sınıflandırılır.

-zamirler metin içindeki isimlerin yerini tutarak ,cümleler arasında anlam ilgisi kurulmasında görev alır.

sayfa 113;1.soru;
sen ben o sıırı uc sahıs arasındakı baglamda verılmıs ve metnı olusturan parcalar bu uc sahıs arasındakı ılıskılerı verecek sekılde bır araya getırılmıstır. 9.etkınlık;1.sı;
kısı zamırlerı kısı ısımlerının yerıne kullanılan zamırlerdır.dolayısıyla bır ısme olmadan butn kıslerı karsılayabılırler
sayfa 113 4 ve 5.metin soruları
*sen ben o şiiri üç şahıs arasındaki bağlamda verilmiş ve metni oluşturan parçalar bu üç şahıs arasındaki ilşikileri verecek şekilde biraraya getirilmiştir.

*dünyanın bütün çiçekleri şiiri öğretmen -öğrenci bağlamında verilmiş ve şiiri oluşturan parçalar öğretmen-öğrenci arasındaki bu sevgi bağını verecek şekilde birarya getirilmiştir.
sayfa 113. 9.etkinlik
*”sen.ben.o ”şiirindeki şahıs zamirleri:ben,sen,o__tekil
*dünyanın bütün çiçekleri şiirindeki şahıs zamirleri:
ben:tekil
siz,onlar:çoğul
—-*kişi zamirleri ,kişi isimlerinin yerine kullanılan zamirlerdir.dolayısıyla bir isme bağlı olmadan bütün kişileri karşılayabilirler.kapsamları isimlerden çok daha geniştir.gerektiğinde bütün isimleri ifade ederler.

sayfa 114 10.etkinlik
*şiirdeki şahıs zamirler:”ben,bizve kendim”dir.
*kendim dönüşlülük zamiri ,ben zamirini pekiştiren zamirdir.
*kendi dönüşlülük zamirinin şahıs zamiriyle birlikte kullanılması anlamının pekiştirilmesini sağlar.
*yaşlı adam kendi kendine gülüyordu.
bunu sen kendin istedin.
*saygı anlamında ”sen”yerine ”siz”zamiri kullanılabilir.
”siz önden buyurun”
övünme amacıyla ”ben” yerine”biz”zamiri kullanılabilir.
bizmde bir bildiğimiz var.

Sayfa 115 7.ve 8.metnin soruları
1.beni unutma şiirindeki şair”sevdiği”kişiye, ”bizim memleket”şiirinde ise şair ”memleketinin insanlarına”seslenmektedir.
2.bu şiirlerin yazılış amacı duyguları harekete geçirmektir.
3.’bizim memleket”şiirinde
vatan sevgisi iyimser bir şekilde , bülbül şiirnde ise karamsar bir şekilde ele alınmıştır.
sayfa 115 11.etkinlik
*şairler içinde bulundukları ruh hallerine göre aynı duyguyu farklı yorumlarla dile getirebilirler.
sayfa 115 12.etkinlik

*beni unutma ve bizim memleket şiirlerindeki varlıkların yerini işaret yoluyla tutan veya varlıkları işaret yoluyla belirten sözcükler:

o saatler -işaret sıfatı (varlığı işaret yolula belirtiyor.)
o çılgın rüzgar-işaret sıfatı (varlığı işaret yolula belirtiyor.)
şu yollar-işaret sıfatı (varlığı işaret yolula belirtiyor.)
o iller-işaret sıfatı (varlığı işaret yolula belirtiyor.)
orada -işaret zamiri (varlığın yerini işaret yolula tutuyor.)

sayfa 115 13.etkinlik
-metinde geçen işaret zamirleri ve işaret sıfatları:

işaret sıfatları
bu tükenmez musiki
bu orman
o alev gömleği
bu yağmur
bu kıldan ince yağmur
bu rüzgar
bu has ekmek

işaret zamiri

orada
bunlar göz pınarları
bunlar göz yaylası
bu mu

sayfa 116 14.etkinlik
*bu
işaret zamiri:bu,diğerinden daha güzel.
işaret sıfatı:bu kitap daha güzel.

*şu
işaret zamiri:şu,benim arkadaşım.
işaret sıfatı:şu adam az önce seni sordu.

*o
işaret zamiri,bizim arabamız.
işaret sıfatı araba bizim.

*böyle
işaret zamiri:ben de böylesini görmedim.
işaret sıfatı:böyle insanlarla karşılaşınca dikkatli ol.

sayfa 116 15.etkinlik

*bu düşünceler içerisinde gecenin karanlık saatlerinde yalnız başıma yürüyordum.böyle birşey nasıl olabilirdi?bütün bu olanlar hayata olan bağlılığımı azaltmıştı.böyle şeyler demek ki herkesin başına bu şekilde gelebiliyormuş.

sayfa 116 16.etkinlik
*”onlarla ağlamış ,onlarla gülmüşüm__onlar(türküler)insan dışı varlığın yerini tutmuştur.

*o gitmek istedi.__o(çocuk)insanın yerini tutmuştur.

*bir şey var sanki onu soruyorum.__o (nesne)insan dışı varlığın yerini tutmuştur.

sayfa 117 9.metin soruları

1.yazar içindeki duyguları belirtmek için metni yazmıştır.
2.yazar metinde kişisel duygularını dile getirmiştir.
3.metnin teması ”sevgi”dir.metindeki sevgi temasını işlemek için cümleler bir araya getirilmiştir.
4.metinde geçen ”kimsiniz,neye”sözcükler ismin yerini soru yoluyla tutan sözcüklerdir.

sayfa 117 17.etkinlik
*şiirlerde ,öykü,roman ve tiyatro eserlerindeki içe dönük konuşmalarda coşku ve heyecana bağlı anlatım kullanılır.
*lirik anlatımla oluşturulmuş metinlerde dil heyecana bağlı işlevinde kullanılır.
”nihayet gönlüme baharı getiren sesiniz.
”benim ezeli melikem”gibi
sayfa 125
inceleme
1.çanakkale destanı metnide çanakkale savaşı ve savaşa katılanlar ,savaşın önemi ve büyüklüğü vurgulanacak şekilde destansı bir anlatımla ele alınmıştır.
2.şair şiirinde çanakkale savaşına ve savaşa katılan kişilerin özelliklerine (ırkları,renkleri)değinmiş,savaşta yaşanılan olaylara olağanüstünlükler katarak destansı bir anlatımla konuyu işlemiştir.
3.verilen şiirde çanakkale savaşı destansı bir anlatımla ele alınmış ,adeta savaş sahnesi ,savaşın büyüklüğü ve dehşeti gözler önünde canlandırılmaya çalışılmıştır.

sayfa 125 5.etkinlik
*şiirde iş,oluş,hareket bildiren kelimelere örnekler;
”yükleniyor-diksem-sarılmış-gelmiş-veriyor-saçıyor-yırtılmasa-kustu-edecek-ettin-dedirir”gibi..

görülen geçmiş zaman:kuştu,döktü,dedi,çiğnetmedi,ettin,parçaladın
öğrenilen geçmiş zaman:sarılmış,uzanmış,gelmiş,durmuş
şimdiki zaman:kaynıyor,duruyor,bakıyorsun,parçalıyor,kaldı rıyor, yükleniyor
gelecek zaman:edecek,taşacaksın,çiğnetmeyecek
geniş zaman:eder,bilmem,ister,boşanır,siner,dedirir

dilek kipleri
istek kipi:gömelim
şart kipi lmasa,duysam,diksem,uzatsam,çatsam,bekletsem ,etse m,sarsam,öpse,baksan
gereklilik kipi:yok
emir kipi:seyret,gel,kazsın,isteme,çiğnetme

sayfa 125 6.etkinlik

metindeki fiiler
verdi:görülen geçmiş zaman,3.tekil kişi
ilettiler:görülen geçmiş zaman,3.çoğul kişi
çöktü:görülen geçmiş zaman,3.tekil kişi
yat:emir kipi,2.tekil kişi
duydu:görülen geçmiş zaman,3.tekil kişi
geliyordu:şimdiki zmanın hikayesi,3.tekil kişi
oyalanmasın:emir kipi,3.tekil kişi
gösterelim:istek kipi,1.çoğul kişi
çıkarmayalım:istek kipi,1.çoğul kişi
*bir cümledeki yargının ,,cümleyi söyleyenin niyeti açısından kazandığı özelliğe göre kip ve kişi ekleri önem kazanır.
*okunan destansı anlatımla oluşturulmuş metinlerde daha çok haber kipleri kullanılmıştır.

sayfa 126 7.etkinlik
anlamlarına göre fiiller
kılış fiileri(nesne alabilen fiil)
aldı-buyur etti-derim-alır-dersiniz-bas-düşürdün-ver-çevrildi-kurarlar

durum fiileri(nesne almayan fiil)
oturmadı-baktılar-başladı-dedi-döndü-saldıracaklar-konuştu

oluş fiileri(öznedeki değişimin zamanla fark edildiği fiil)

unut-ol-ittifak eyle

sayfa 127 2 ve 3.metin
1.”kanije kalesinin fethi ”metnindeki kanije kalesinin fethi konusu gerçekçi bir diile ele alınmıştır.”genç osman”metninde de bağdat’ın fethine katılan genç osman adlı bir asker konu edinilmiştir.

2.”kanije kalesinin fethi”metni tarihi bilgilere dayanılarak gerçekçi bir dille işlendiği için gerçekçi bir özellik kazanmıştır.”genç osman ”metni ise tarihi bir olayı destansı bir anlatımla ele aldığı için daha etkileyicidir.

3.”kanije kalesinin fethi”metni tarihi bir olay hakkında bilgi vermek için yazılmıştır.bu yüzden sade,gerçekçi bir anlatımı vardır.”genç osman ”metninde de tarihi bir olay anlatılmış fakat bu anlatıma yiğitçe,destansı bir anlatım katıldığı için anlatım daha etkileyici olmuştur.

sayfa 127 8.etkinlik

isim -fiiler (-ma,-iş-mak)
olmak,çıkmak,kurmayı

sıfat fiilller( acak,-an-ası-dık-maz-miş)
geçtiği,işlediği,olduğu,bulunduğu,planlayan,buluna n,dediğin,gittiği

zarf fiiler (ıp-ince-arak-ken-madan-dıkça-maksızın-r-maz vb
çıkıp,üzereyken,geçirerek,deyip,gönderip,vazgeçip, sevk edip,ulaşmadan

sayfa 127 9.etkinlik

keskin
kökleri:kes-kin
fiilimsi eklerini almış mıdır?:yok
olumsuzluk şekilleri varmıdır?:yok
fiilimsimidir?:fiilimsi değildir.
fiilimsi ise türü nedir?:yok

uyku
kökleri:uyu-ku
fiilimsi eklerini almış mıdır?:yok
olumsuzluk şekilleri varmıdır?yok
fiilimsi midir:fiilimsi değildir
fiilimsi ise türü nedir?:yok

bilmeyerek
kökleri:bil-me
fiilimsi eklerini almış mıdır?:-erek
olumsuzluk şekilleri varmıdır?:bilme-yerek
fiilimsi midir:filimsidir
fiilimsi ise türü nedir?:zarf-fiil

patlamaya
kökleri atla-t
fiilimsi eklerini almış mıdır?:-ma
olumsuzluk şekilleri varmıdır? atlat-ma-maya
fiilimsi midir:fiilmsidir
fiilimsi ise türü nedir?:isim-fiil

sayfa 128 10.etkinlik

*”çanakkale destanı ” metninde kaynıyor kum gibi ,tufan gibi mahşer mahşer,öteden saikalar parçalıyor afakı,beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı,ölüm indirmede gökler ölü püskürmede yer ,o ne müthiş tipidir:savrulur enkaz-ı beşer ….’gibi ifadelelerle savaş sahnesi ve savaşta Türk askerlerinin yaptıkları ,olağanüstü özellikler katılarak anlatılmaya çalışılmıştır.
”oğuz kağan destanında ise oğuz kağan’ın özellikleri ve yaptıkları olağanüstü özellikler (bu oğul anasının göğsünden ilk sütü içip bundan sonra içmedi.çiğ et,çorba ve şarap istedi.dile gelmeye başladı. kırk gün sonra büyüdü….vb)katılarak anlatılmıştır.

*bu anlatılan olağanüstü olaylar ve kişiler anlatımın da olağanüstü bir özellik kazanmasını sağlamıştır.

sayfa 128 11.etkinlik

*destansı anlatımlar,destanlarda yer alan olağanüstü olayların ,yiğitçe ve meydan okuyan ,kahramanlıkları anlatan havasını yansıtır.destansı anlatımlarda ,tarihte yaşanmış önemli olaylar ve kahramanlıklar destan havası içinde anlatılır.

sayfa 128 12.etkinlik

DESTANSI ANLATIMLA OLUŞMUŞ METİNLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

—tarihi konular ve kahramanlıklar işlenir.
—olağanüstü olaylar ve kişiler anlatılır.
—yapıp ,etmeler yani fiiller ön plandadır.sürekli hareket vardır.
—etkileyici bir özellik taşır.
—destan türünün yiğitçe havası vardır.____
Şey.. Acaba fazLadan 2 kanadın varsa verebilirmisin ? Benimkileri kırdıLarda.
sayfa 79
biz insanlar metni ; ÖYKÜLEYİCİ SANAT METNİDİR.
İLAHİ BAKIŞ ANLATIMI VARDIR.
METİNLERDE ÖYKÜLEYCİ ANLATIMIN ORTAK ÖGELERİ
OLAN OLAY KİŞİ ZamAN VE MEKAN VARDIR.
on ikiye bir var metni;ÖYKÜLEYİCİ SANAT METNİDİR.
1. ŞAHIS ANLATIM
METİNLERDE ÖYKÜLEYCİ ANLATIMIN ORTAK ÖGELERİ
OLAN OLAY KİŞİ ZamAN VE MEKAN VARDIR.
kefil metni; 3.ŞAHIS ANLATIM
METİNLERDE ÖYKÜLEYCİ ANLATIMIN ORTAK ÖGELERİ
OLAN OLAY KİŞİ ZamAN VE MEKAN VARDIR

sayfa 80
somut isim:yatak,yorgan,soba,oda
soyut isim:hüzün,zaman,sıcak
12.etkinlik
*-cik,-cağız ekleri sözcüğe küçültme,svgi,acıma anlamları katar.
*bu anlam -cak,-cek ekleriyle de sağlanabilir.büyü(k)-cek,yavru-cak
*anneciğimin sesini kaç gündür duymuyorum(sevgi anlamındadır)
çocukcağızın halini gördün mü?(acıma anlamındadır)
buraya gelirken daracık bir yoldan geçtik.(küçültme anlamındadır)

syfa 94
10.etkinlik
gizemli=etkileyici
beş=on
bir=on
yeşil=derinSyf 142:

19. Etkinlik
Durdu ^ geçişsiz
Durdurdu <=> geçişli
Okudu geçişli
Okuttu <=> geçişli
• Fiillerdeki “-dır” ve “-t” ekleri fiillerin çatısını geçişsizken geçişli hâle getirmiştir. Anlam olarak da fiilin bildirdiği işi özne kendi yaparken (durdu, okudu) fiil “-dır ve -t” eklerini aldıktan sonra işi başkasına yaptırma (durdurdu, okuttu) anlamını kazanmıştır.

Syf 143:

20. Etkinlik
Oldurgan yapan ekler -r , -t , -dır
Ettirgen yapan ekler -r , -t -dır

21. Etkinlik

yaz – Ettirgen Çocuklara yazı yazdırdım.
bil – Ettirgen Bana haberi bildirdiler.
çöz – Ettirgen Ayakkasının bağlarını çözdürdü.
gör- Ettirgen Kuşu bana o gördürdü.
PiŞ- pişir- Biraz yemek pişirdi.
yürü – yürüt- Arabayı ben yürüttüm.
gez- gezdir- Köpeği gezdiriyordum.
gül – güldür- Bütün sınıfı fıkralarıyla güldürdü.

Syf 144
22. Etkinlik
Trafik işaretlerinin trafik kurallarını bildirmede kullanılan bir iletişim aracı olduğu ve bunun da emredici anlatım yoluyla yapıldığı konusunda bir sunum hazırlayınız.

23. Etkinlik
* Virgül: Ben virgülüm. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli sözcük ve sözcük gruplarının arasına konarım. Beni görünce “durakla”.
* Ünlem:Ben ünlem işaretiyim. Sevinç, korku, acıma, şaşma gibi duygulan anlatan cümlelerin sonuna konarım. Beni görünce “şaşır, heyecanlan, bağır…”.
* Soru işareti: Ben soru işaretiyim. Soru bildiren cümle ve sözlerin sonuna konarım. Beni görünce “cevapla”.

24. Etkinlik
Sınıfınızda uyulması gereken kuralları belirleyiniz.
Belirlediğiniz kuralları emredici anlatımın özelliklerine göre düzenleyiniz.
Oluşturduğunuz metindeki fiillerin çatılarını bulunuz.

25. Etkinlik
* * Oyala-:Akşam arkadaşta biraz oyalandım.
* Sev-: Senden haber alınca çok sevindim
* Gör-: Yaşlı adam hâlinden memnun görünüyordu.
* Ara-: Odanın içinde aranıyordu.
* Dola: Köpekler parkta dolanıyordu.

26. Etkinlik
Süsle–• Sınıfımızı süsledik. ■=> etken Bütün sokaklar süslenmiş. => edilgen Oya, aynanın karşısında süsleniyor.
* Bak■=> dönüşlü Akşam parkta sana baktım. etken Bütün odalara bakıldı. ■=> edilgen Onu görebilmek için sağa sola bakındı. ■=> dönüşlü

27. Etkinlik
• “Yola çıktık, ulaştık, çıkmayacaktık, uzaklaştık” filleri beraber bir işin yapıldığı anlamını verir ancak işteşlik ekleri olan “ış, -iş,-uş,-üş” eklerini almadıkları için işteş çatılı fiil olarak değerlendirilmezler.

28. Etkinlik

Özne-Yüklem İlişkisine Göre Fiil Çatıları
Etken Bu kitabı okudum.
Edilgen Bu kitap okundu.
Dönüşlü Ali tarandı, süslendi.
İşteş Çocuklar gülüşüyordu.
Nesne-Yüklem ilişkisine Göre Fiil Çatıları
Geçişli Top oynarken camı kırdık.
Geçişsiz amcam dün akşam geldi.
Oldurgan Arkadaşım beni çok güldürdü.
Ettirgen Babam bakkaldan gazete aldırttı.

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
1. * Emredici anlatımda emir, telkin ve öneri ifade eden kelimeler çok kullanılır.
* Emredici metinlerin eğitici ve öğretici yönleri de vardır.
2. * Edilgen ve dönüşlü çatılı fiiller “-1” veya “-ın” ekini alır. (D)
* “-1”, “-n” veya “-ş” ekini almamış olan bütün fiiller etkendir.
3. Doğru yanıt C seçeneğidir. Kurallı birleşik fiiller her zaman bitişik yazılır.
4. Doğru yanıt E seçeneğidir. Emredici metinlerin okuyucuyu duygulandırmak gibi bir amacı yoktur.
5. A ve D seçeneklerindeki “-ma,-me” ekleri fiilden fiil yapma eki olarak, B, C ve E seçeneklerinde de isim-fiil olarak kullanılmıştır. Soru hatalıdır.
6. Doğru yanıt B seçeneğidir. Diğer seçeneklerde sıfat-fiil özne görevinde kullanılmış ancak B seçeneğinde ise nesne görevinde kullanılmıştır.
7. Doğru yanıt B seçeneğidir. Diğer seçeneklerde zarf-fiiller vardır ancak B seçeneğinde sıfat-fiil vardır.
8. Doğru yanıt D seçeneğidir. Diğer seçeneklerde olduğu gibi D seçeneğindeki sıfat-fiil, sıfat görevinde kullanılmamıştır.
9. Doğru yanıt D seçeneğidir. “Anlatılanları” sözcüğü adlaşmış bir sıfat-fiil görevinde kullanılmıştır.
10. Emredici anlatımda bir iş yapmaya, bir eylemde bulunmaya zorlama anlamı vardır. Emredici anlatımın telkin, öneri ve emir anlamları olduğu için sosyal hayatın düzenlenmesinde emredici anlatım kullanılır.

kolay gelsin ….

karlı=sisli
her=birçok

7.8.9. meti
soru1)beş şehir de atatürkün,üzümcü de üzümcünün,sinekli bakkalda selim paşa konağının
soru2)verilen betimlemelere insan betimlemesi diğer betimlemelerde ise tabiat betimlemesi yapılmıştır
13.etkinlik sizin
10.metin
1)9.hariciye koğuşu metninde görünen dışında kahramanın ruh hali anlatılmış ve ruh çözümlemesi yapılmıştır.
2)yazar hastadır ve sevdiği kızla bir araya gelememektedir.Bütün bunlar yazarın pisikolojisini olumsuz yönde etkilemektedir.yazar,mutsuz ve karamsardır,kendini yanlız hissetmektedir
3)davranışlardan yola çıkarak bir insanın pisikolojik durumunun tahlil edilmesi de betimlemedie.buna tahlil denir

sayfa 95:
1-Atatürk, bir üzümcü, bir zaptiye nazırının oğlu
2-insan tasvirinin yapılmasıdır
11.etkinlik:
fiziksel özellikleri:
-yüzü, bıyıkları, siması, giyinişi, ağzı ve dudakları
ruhsal özellikleri:
-düşünceli hali, durgunluğu, dalgınlığı

96.sayfa
1- Yazar, kahramanın psikolojik durumunun betimlemesini yapıyor .
2- kötü ve olumsuz….
3- Bir insanın ruh çözümlmesine tahlil denir.Aynı zamanda bu betimlemedir..
15.ETKİNLİK
BASİT SIFATLAR : küçük , hassas , kalın , bu …
TÜREMİŞ SIFATLAR : endişeli , keskin , korkunç , binlerce…
97.sayfa
1- Nasıl davrandığını hareket , durumunu göstermek amacıyla anlatılmıştır..
2- Tiyatroda ki kişilerin durumunu ,hal ve hareketlerını anlatıyor diğer betimlemelerde ise ruh halini betimlemektedir.

sayfa 97
1.hürrem sultan metnindeki betimlemeler tiyatro eserlerinde konuşanın hareketlerini,durumun açıklamak ve göstermek için kullanılmıştır.ayrıca olayın sahnesi ve aksesuarlaı yansıtılmıştır.
2.bu metindeki betimlemeler ,eserde konuşanın hareketlerini,durumunu açıklamaya yöneliktir.diğer betimleme örneklerinde kahramanların ruh hali ve mizacını yansıtan betimlemeler yapılmıştır.

16.etkinlik
*-adalardan ve boğaziçinden mektuplar__insandan doğaya
-bu dağlık alan,şimdikinden canlıydı.__insandan doğaya
-tuz keskindir__duyular arası aktarma
*İSTİARE
aralarında benzerlik bulunan iki nesneden birini söyleyerek diğerini kastetmeye denir.istiarede ya kendine benzetilen yada benzeyen bulunur.ikiye ayrılır.
açık istiare
sadece kendisine benzetilenin bulunduğu istiaredir.
arslanlarımız,hollandayı perişan etti.(arslanlarımız)
şakaklarıma kar mı yağdı ne?(kar)
kapalı istiare
sadece benzeyenin bulunduğu istiaredir.
can,kafeste durmaz uçar.(can)
tekerlekler yola birşeyler anlatıyor.(tekerlekler)

sayfa 98
17.etkinlik
-ev ve aile hakkında__parça bütün ilişkisi
*mecaz-ı mürsel
bir sözcüğü benzetme amacı gütmeden gerçek anlamının dışında kullanmaktır.bir başka deyişle :bir şeyin parçasını verip bütününü kastetme ;bütününü verip parçasını kastetmedir.
dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal(hilal)
olaya Konya büyük tepki gösterdi(konya)

18.etkinlik
*betimleme öğeleri çıkarılmış metin ile normal metin karşılaştırıldığında betimleme öğeleri çıkarılmış metnin anlatımının daha düz,daha kuru bir anlatım olduğu gözlenir.betimlemelerde
yapılan mecazlar ve benzetmelerle anlatıma kazandırılan ahenk,estetik duyguların uyanmasında önemli rol oynar ayrıca yapılan betimlemelerle anlatılan durum veya olayın zihinde canlandırılması sağlanarak anlatıma gerçeklik katılır.

sayfa 99
görme:sallanıyor,geçiyor,sürü sürü,çekiliyor,loş,düşüyor,doğuyor,cıvıl cıvıl,değiyor.
işitme:çığlık çığlık ,çekiç sesleri,çıngırak,laf atmalar,uğultu
dokunma:esiyor,serin serin,sıcak,ıslak
koklama:ter kokuları
tatma:yok

sayfa 100
*sıfatların çoğu çıkarılmış metinde bazı görsel öğelerin öne çıkarılması gereken özellikleri verilmediği için metnin anlatım gücü etkilenmiştir.
*bir,yayvan,ufacık,uzun,dağınık,bir,bir,patlak,sök ük,parça,bu,dört,yanı,duvarlı,tek,kat,basık
toprak,kalın,keskin,incecik,,avuç,pis,bu,
*metindeki görsel öğelerin özellikleri öne çıkarıldığı için anlatım daha ahenkli,daha etkili ve daha gerçekçi bir hal almıştır.

21.etkinlik
*yapılan gözlem çalışmaları sonucunda gözlem yöntemleri hakkında şu sonuçlara varılır:
gözlem yöntemleri:
1.doğrudan gözlem(sınıf gözlemi)
2.hatırda kalmış olayları ve varlıkları hatırlamayla yapılan gözlem
3.hayale dayanarak gerçekleştirilen gözlem

22.etkinlik:
*uzun ve geniş kanatları ,büyük ve geniş pençeleri ,keskin gözleriyle asaley ve gücün sembolü olan kartallar ,asaletlerine yakışır şekilde yükseklerde yaşar.usta bir avcı olan bu kuş ,yaşadığı yüksek yerlerden keskin gözleriyle geniş bir alanı adeta radar gibi tarar ve bulduğu avının üstüne hedefe kilitlenmiş bir füze gibi süzülür ,güçlü pençeleriyle avını yakalar
Sayfa 102
resimlerin betimlemelerini size bırakıyorum…
26.etkinlik:Bir Pazar akşamı sokağın sessizliğinde ilerlerken,soğuğun iliklerime kadar sızdığını hissetmek,o karanlık içerisinde geride bıraktığım yerlerden sanki gelen sesleri duymak beni öyle ürkütüyordu, öyle korkutuyordu ki bir an hayatın son bulduğu düşüncesine kapıldım…Sanki bitmez bir kış akşamıydı…
27.etkinlik:betimlemenin kullanıldığı türler:hikaye,roman,destan,şiir,gezi yazısı,deneme yazısı
28.etkinlik:deyim aktarması selamlara durmuş.selamlama insana özgü birşeydir.aktarmanın türü insandan doğaya yapılmış.
aslan miyav demez kükrer tam tersi olması gerekli.
ay danlıyor gökyüzünden deyiminde gökyüzünden üstümüze yağmur yağar.doğadan doğaya.
aslanlarımız yani askerlerimiz demek gerekir.doğadan insana aktarım
güle naz bülbül eder güle naz insan naz eder bu yüzden insandan doğaya aktarım var…
29.etkinlik:1.si dönen insanı anlatıyor.bütün parça ilişkisini anlatıyor.
tencere derken içindekini kas ediyor…bütün parça ilişkisi.
sayfa 104 30.etkinlik

*rüzgarsız,kesik,yoksuz,kapalı
upuzun,kapkara,alev gibi kıpkırmızı,minimini,ışıl ışıl ,taze taze ,masmavi,sımsıcak,tertemiz
-bu sufatlardan mini mini,upuzun,kapkara,kıpkırmızı,ışıl ışıl,taze taze,
masmavi,sımsıcak,tertemiz anlam yönünden güçlendirilmiştir.
-sıfatlarda pekiştirme iki yolla yapılır.
1)ikilemlerle yapılan pekiştirmeler:
iri iri gözler,koca koca ağaçlar
2.)”m,p,r,s”ünsüzleriyle yapılan pekiştirmeler:
yemyeşil vadi,ipince defter…
*geniş mi geniş odaları vardı bu evin
küçük küçük taşları tpolayıp koydu cebine
kıpkısasaçlarıyla çok hoş görünüyordu.

*pekiştirme sıfatları sözcüklein anlamını güçlendirmek için kullanılır.pekiştirilmiş sıfatlar diğer sıfatların özelliklerine sahiptir.

sayfa 104 31.etkinlik
*korkunç,biricik,soluk,iri,kaskatı,geniş,derince,y eşilimtırak
*küçültme anlamı taşıyan niteleme sıfatları:biricik,kısacık,derince,ekşimsi,yeşilimt ırak
*-cik,-ce,-msi,-mtırak ekleri sıfatlara küçültme anlamı katan eklerdir.

sayfa 105 32.etkinlik

eşitlik:ceviz kadar,senin kadar
üstünlük:daha yeşil,daha büyük
en üstünlük:en büyük,en zararlı
aşırılık:çok çalışkan,pek güzel,pek nezih,pek sevimli
sayfa 105 33.etkinlik
her insan:belgisiz sıfat
herkes:belgisiz zamir
hangi:soru sıfatı
hangileri:soru zamiri
bu:işaret sıfatı
buraya:işaret zamiri
o:işaret sıfatı
orası:işaret zamiri
yaşlı:sıfat
yaşlılara:zamir

ölçme değerlendirme
1.açıklayıcı betimleme ve sanatsal betimleme
tahlil
simgesel betimleme

2.d
d

3.a
4.d
5.a
6.c
7.c
8.b
9.c
10.e
11.e
12.b
13.b
14.c
15.d
16.a
17.cümlesinde burun sözcüğünde insandan doğaya deyim aktarması vardır.organ adı olan burun sözcüğü coğrafi bir terim olarak kullanılmış ve insandan doğaya bir aktarma yapılmıştır.
18.ad aktarması uzun kol sözcükleriyle yapılmıştır.uzun kolla kastedilen uzun kollu giysidir.cümlede parça -bütün ilişkisine dayalı ad aktarması vardır.
19.betimlemeler yapılırken tasvir edilen varlığın özellikleri ayrıntılarıyla verilmek istenir.varlıkların niteliklerini tanıtan ,onları belirten sözcük türleri de sıfatlardır.bu yüzden betimleme yapılırken sıfatlardan yararlanılır.

sayfa 109
1.insanların ses tonu duygularına göre değişiklik gösterir.kızgın,sinirli bir insan ses tonunu yükselterek ,bağırarak konuşur.heyecanlı bir insanın sesi titrerken ,üzgün bir insanın ses tonu alçalır.
3.şiir okurken fon müziklerinin kullanılması şiirin anlatımını gücünü artırır.okunan şiire uygun olan fon müzikleri iletilmek istenen duyguyu daha etkili kılar,duygusal bir ortam oluşmasını sağlar.
4.yazılı anlatım türlerinden biri olan şiirlerde,roman,hikaye ve tiyatrolardaki içe dönük konuşmalarda (monologlar)duygular ifade edilmeye çalışılır.
5.*iki cümlede aynı olayı anlatmaktadır.
*ikinci cümle ,duyguları harekete geçirmede daha etkilidir;çünkü güneşin doğuşu,hayal gücünden ,duygulardan yararlanılarak ifade edilmiştir.
1.etkinlik
AKINCILAR
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: “ilerle!”
Bir yaz günü geçtik Tunadan kafilelerle
şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan
Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hala o kızıl hatıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

Yahya Kemal Beyatlı
sayfa 112;;7.etkınlık;1.sı
metınde kullanılan zamırler ısımlerın yerını tutarak cumleler arasında anlam ılıskısının kurulmasını saglamıstır..
8.etkınlık;
teklık bolumu ;sahıs zamırlerı;
sen ben o kendı kendım
ısaret zamırı;
bu su o ora
belgısız zamırler;
butun kıse hıckımse herkes
soru zamırı;ne
cokluk bolumu;sahıs zamırı;onlar
işaret zamırı;bunlar
belgısız zamırler;yok
soru zamırı;neler

8.etkınlıgın 2.sorusu
ısımlerın yerını kısı kısı ısaret ve belgısısızlık ve soru yoluyla tutan zamırler bu ayrıma gore sınıflandırılır…
3.sorusu,
zamırler metnın içindekı ısımlerın yerını tutarak cumleler arasında anlam bılgısı kurulmasında gorev alır…

sayfa 113;1.soru;
sen ben o sıırı uc sahıs arasındakı baglamda verılmıs ve metnı olusturan parcalar bu uc sahıs arasındakı ılıskılerı verecek sekılde bır araya getırılmıstır. 9.etkınlık;1.sı;
kısı zamırlerı kısı ısımlerının yerıne kullanılan zamırlerdır.dolayısıyla bır ısme olmadan butn kıslerı karsılayabılırler

114;10.etkınlık;;1.sorusu;
ben bız ve kendım…
2.soru;;
kendım donusluluk zamırlerının ben zamırını pekıstıren zamırdır..
3.soru;;
anlamının pekıstırlmesını saglar.
4.soru;;1.sı;
yaslı adam kendı kendıne gulumsuyordu;
2.sı;
bunu sen kendın ıstedın.
5.soru;;orn;
sevgı anlamında sen yerıne sız kullanılır..
ornegın ;sız onden buyurun gıbı
ovunme amacıyla ben yerıne bız kullanılır

yfa 113 4 ve 5.metin soruları
*sen ben o şiiri üç şahıs arasındaki bağlamda verilmiş ve metni oluşturan parçalar bu üç şahıs arasındaki ilşikileri verecek şekilde biraraya getirilmiştir.

*dünyanın bütün çiçekleri şiiri öğretmen -öğrenci bağlamında verilmiş ve şiiri oluşturan parçalar öğretmen-öğrenci arasındaki bu sevgi bağını verecek şekilde birarya getirilmiştir.

sayfa 113. 9.etkinlik
*”sen.ben.o ”şiirindeki şahıs zamirleri:ben,sen,o__tekil
*dünyanın bütün çiçekleri şiirindeki şahıs zamirleri:
ben:tekil
siz,onlar:çoğul
—-*kişi zamirleri ,kişi isimlerinin yerine kullanılan zamirlerdir.dolayısıyla bir isme bağlı olmadan bütün kişileri karşılayabilirler.kapsamları isimlerden çok daha geniştir.gerektiğinde bütün isimleri ifade ederler.

sayfa 114 10.etkinlik
*şiirdeki şahıs zamirler:”ben,bizve kendim”dir.
*kendim dönüşlülük zamiri ,ben zamirini pekiştiren zamirdir.
*kendi dönüşlülük zamirinin şahıs zamiriyle birlikte kullanılması anlamının pekiştirilmesini sağlar.
*yaşlı adam kendi kendine gülüyordu.
bunu sen kendin istedin.
*saygı anlamında ”sen”yerine ”siz”zamiri kullanılabilir.
”siz önden buyurun”
övünme amacıyla ”ben” yerine”biz”zamiri kullanılabilir.
bizmde bir bildiğimiz var.

Sayfa 115 7.ve 8.metnin soruları1.beni unutma şiirindeki şair”sevdiği”kişiye, ”bizim memleket”şiirinde ise şair ”memleketinin insanlarına”seslenmektedir.
2.bu şiirlerin yazılış amacı duyguları harekete geçirmektir.
3.’bizim memleket”şiirinde
vatan sevgisi iyimser bir şekilde , bülbül şiirnde ise karamsar bir şekilde ele alınmıştır.

sayfa 115 11.etkinlik
*şairler içinde bulundukları ruh hallerine göre aynı duyguyu farklı yorumlarla dile getirebilirler.

sayfa 115 12.etkinlik

*beni unutma ve bizim memleket şiirlerindeki varlıkların yerini işaret yoluyla tutan veya varlıkları işaret yoluyla belirten sözcükler:

o saatler -işaret sıfatı (varlığı işaret yolula belirtiyor.)
o çılgın rüzgar-işaret sıfatı (varlığı işaret yolula belirtiyor.)
şu yollar-işaret sıfatı (varlığı işaret yolula belirtiyor.)
o iller-işaret sıfatı (varlığı işaret yolula belirtiyor.)
orada -işaret zamiri (varlığın yerini işaret yolula tutuyor.)

sayfa 115 13.etkinlik
-metinde geçen işaret zamirleri ve işaret sıfatları:

işaret sıfatları
bu tükenmez musiki
bu orman
o alev gömleği
bu yağmur
bu kıldan ince yağmur
bu rüzgar
bu has ekmek

işaret zamiri

orada
bunlar göz pınarları
bunlar göz yaylası
bu mu

sayfa 116 14.etkinlik
*bu
işaret zamiri:bu,diğerinden daha güzel.
işaret sıfatı:bu kitap daha güzel.

*şu
işaret zamiri:şu,benim arkadaşım.
işaret sıfatı:şu adam az önce seni sordu.

*o
işaret zamiri,bizim arabamız.
işaret sıfatı araba bizim.

*böyle
işaret zamiri:ben de böylesini görmedim.
işaret sıfatı:böyle insanlarla karşılaşınca dikkatli ol.

sayfa 116 15.etkinlik

*bu düşünceler içerisinde gecenin karanlık saatlerinde yalnız başıma yürüyordum.böyle birşey nasıl olabilirdi?bütün bu olanlar hayata olan bağlılığımı azaltmıştı.böyle şeyler demek ki herkesin başına bu şekilde gelebiliyormuş.

sayfa 116 16.etkinlik
*”onlarla ağlamış ,onlarla gülmüşüm__onlar(türküler)insan dışı varlığın yerini tutmuştur.

*o gitmek istedi.__o(çocuk)insanın yerini tutmuştur.

*bir şey var sanki onu soruyorum.__o (nesne)insan dışı varlığın yerini tutmuştur.

sayfa 117 9.metin soruları

1.yazar içindeki duyguları belirtmek için metni yazmıştır.
2.yazar metinde kişisel duygularını dile getirmiştir.
3.metnin teması ”sevgi”dir.metindeki sevgi temasını işlemek için cümleler bir araya getirilmiştir.
4.metinde geçen ”kimsiniz,neye”sözcükler ismin yerini soru yoluyla tutan sözcüklerdir.

sayfa 117 17.etkinlik
*şiirlerde ,öykü,roman ve tiyatro eserlerindeki içe dönük konuşmalarda coşku ve heyecana bağlı anlatım kullanılır.
*lirik anlatımla oluşturulmuş metinlerde dil heyecana bağlı işlevinde kullanılır.
”nihayet gönlüme baharı getiren sesiniz.
”benim ezeli melikem”gibi

sayfa 118 18.etkinlik
devrik cümleler:yeniden kendimi buldum mektubunuzda
güneş kahkahalar atarak uzaklaştı ufkumdan.
eksiltili cümleler:kırık bir tekne ,karanlık bir deniz
şehzadelerin karşısına çıkan yol iki:ölüm veya …….
soru cümleleri:kimsiniz?
neden dinç olcakmışım?
kısa cümleler:kimsiniz?
benim ezeli melikem.
mecaz ve yan anlamlı kelimeler:kopuş,getiren,kör bir kuyu,kıta,parçalandı.
şahıs zamirleri:siz,kendim,ben

———–bu tür kelime ve cümleler lirik anlatımın oluşumunda kullanılır.bu kelime v cümleler yapı ve anlam bakımından bir araya getirilerek lirik anlatımın oluşumunda görev üstlenir.
sayfa 118 19.etkinlik
*metinlerde geçen ” kimi,her biri,bazısı,herkes,kimse,biri”sözcükleri isimlerin yerini belirsizlik yoluyla tutan belgisiz zamirlerdir.
*her ev ,bir yol,bir koca,bir çocuk__belgisiz sıfatlar
belgisiz sıfatlar isimleri belirsizlik yoluyla belirtir,belgisiz zamirler belirsizlik yoluyla isimlerin yerini tutar.

sayfa 118 20.etkinlik-şiirde yapılan kafiye ve iç kafiyeler ,ses ve kelime tekrarları başlıca ahenk unsurlarıdır.
-ahenk öğeleri ve ses akışı şiirdeki duygu atmosferini oluşturabilmek için bir araya getirilmiştir.

sayfa 119 21.etkinlik
belgisiz zamir:hiçbirini beğenmedim.
kitapta yazıyor zaten.
bazıların değişmez prensipleri vardır.
kitapta yazıyor zaten.
kimileri annesinden ayrılamaz.
başka istemiyorum.
kitapta yazıyor zaten.

belgisiz sıfat
kitapta yazıyor zaten.
birkaç çocuk kenarda oturmuş oyun oynuyorlardı.
kitapta yazıyor zaten.
hiçbir söz kulağına girmiyor.
kitapta yazıyor zaten.
kitapta yazıyor zaten.

sayfa 120 22.etkinlik
*metinlerde geçen ”ne,kim,nerde,nereye,neydi”sözcükleri isimlerin yerini soru yoluyla tutan soru zamirleridir.şiirlerdeki bu zamirlerin yerine bir isim getirilemez.bu isimler bilinmediği için soru zamiri kullanılarak cümleye anlam kazandırılmıştır.
sayfa 120 23. etkinlik

şahıs zamiri
basit zamir:siz,ben,kendi,kendisi,onu,biz,kendiniz.
birleşik zamir:yok.
işaret zamiri
basit zamir nları
birleşik zamir:burada,orada

belgisiz zamir
basit zamir:herkes,hepimiz
birleşik zamir:yok.

soru zamiri
basit zamir:kimler
birleşik zamir:yok.

sayfa 121 24.etkinlik

soru zamiri

hangi:hangisini beğendin?
ne kadar:ne kadar alacaksın?
kaç:elbiseyi kaça aldın?

soru sıfatı
hangi:hangi oyuncağı aldın?
ne kadar:na kadar para verdin?
kaç:kaç insan vardı?

sayfa 121 25.etkinlik

*ne yaptın?__soru zamiri
nerde yaptın?__soru zamiri
ne zaman yaptın?
nasıl yaptın?
niçin yaptın?
kim yaptı?__soru zamiri

sayfa 121 26.etkinlik

kimi:sıfat :kimi insanlar mı bilmiyor?
zamir:kimi çağırdın?

öteki:sıfat:çürük olan öteki meyvalar mı?
zamir:beğendiğin öteki miydi?

bazı:sıfat:camı kıranlar bazı çocuklar mıydı?
zamir:bağıranlar bazıları mıydı?

sayfa 121 ölçme değerlendirme

1.mecaz ve yan
heyecana bağlı
sıfat- zamir
isim-zamir

2.y,d,d,d,y,

3.b
4.a
5.d
6.b
7.kim:soru zamiri
kimsenin:belgisiz zamir
ne:soru zamiri

burada :işaret zamiri
şey:belgisiz zamir
nedir:soru zamiri

öteki:işaret zamiri

kim:soru zamiri
nerede:soru zamiri
ne:soru zamiri

8.şiirlerde ,hikaye,roman ve tiyatro eserlerinde coşku ve heyecana bağluı anlatımdan yararlanılır.

9.öyküleyici anlatımda olay veya durumlar anlatılırken,duygusal düşünceler katılmaz.coşku ve heyecana bağlı anlatımda duygular ve içinde buluulan ruh hali yansıtılır.

Sayfa 131 – 17. Etkinlik
1)Roman
2)Hikâye
3)Tiyatro
4)Destan
5)Şiir
__________________
sayfa 129 13.etkinlik
yüklem olan isimler
karaydı——–karay idi
alımlıydı——–alımlı idi
gibiydi——-gibi idi
olduğundandır—-olduğundan dır
kişiydi——-kişi idi
yerdi—–yer idi
vardı—–var idi
tüylüydü—-tüylü idi

birleşik zamanlı fiiller

binerdi—-biner idi
yemektir—yemek dır
avlardı—–avlar idi
ezmişti—-ezmiş idi
geçirecektim—-geçirecek idim
uğraşıyorduk—-uğraşıyor idik
denetliyordum—-denetliyor idik
bunalmışlardı—-bunalmışlar idi
sanıyordum—-sanıyor idim

*ek fiiller iki görevde kulllanılır.birincisi isimlere gelerek onları yüklem yapmak,ikincisi de basit zamanlı fiilere gelerek onları birleşik zamanlı fiiller yapmak..

sayfa 130 14.etkinlik

ek fiil:bayılmıştı
eklendiği kelimenin türü:fiil
isimlendirme:öğrenilen geçmiş zamanın hikayesi

ek fiil:senedir
eklendiği kelimenin türü:isim
isimlendirme:ek fiilin geniş zamanı

ek fiil lursam
eklendiği kelimenin türü:fiil
isimlendirme:geniş zamanın şartı

ek fiil:değil midir
eklendiği kelimenin türü:isim
isimlendirme:ek fiilin geniş zamanı

ek fiil:kuvvetlidir
eklendiği kelimenin türü:isim
isimlendirme:ek fiilin geniş zamanı

sayfa 130 15.etkinlik

*yapıyorum—-şimdiki zaman,1.tekil kişi
*arıyorum—-şimdiki zaman,1.tekil kişi
*bayılıyorum—-şimdiki zaman,1.tekil kişi
*yapıyorum—şimdiki zaman,1.tekil kişi
*böler—geniş zaman,3.tekil kişi
*dolar—geniş zaman,3.tekil kişi

Comments (10) »

10 sınıf dil anlatım sayfa 15-73 arası

S.15 Ölçme ve Değerlendirme Soruları

1.panel,saygı nezaket
2.y,d,y,d,y
3.b
4.C
5.D
6.TARTIŞMADA KURALLAR VARDIR MÜNAKAŞA DA YOKTUR….
7.KONU DIŞINA ÇIKMAMAYA…
8.TARAFSIZLIĞI

Sayfa 23
1.*güncel konular
*göndergesel
2.d,d,y
3.c
4.e

ünite sonu ölçme ve değerlendirme
1.d
2.a
3.c
4.d
5.e
6.b
7.a
8.e
9.d
10.e
11.e

Anlatıma Hazırlık
Sayfa 27 ödevi
Hazırlık
1.Yarışmalara hazırlık yapmadan katılan bir sporcunun başarılı olup olmayacağını sebepleriyle açıklayınız.
Cevap:Başarılı olma ihtimali düşüktür;çünkü alt yapı olmalı zemin sağlam olmalı.
2.Duygu ve düşüncelerinizi sözlü olarak mı yoksa yazılı olarak mı daha rahat ifade edersiniz?
Cevap:Yazılı kişinin yüzüne söyleyemediğim şeyleri yazarak söyleyebilirim.
3.Duygu ve düşüncelerinizi ifade etmede okuduğunuz kitapların nasıl bir katkısı vardır?
Cevap:Kelime dağarcığımızı geliştirir.
4.’’Bakar kör’’ deyiminden hareketle, bakmak ile görmenin farkını açıklayınız.
Cevap:Bakmak =anlamak , görmek = aydınlatmak.
5.’’Kitap istikbale yollanan mektuptur.’’ Cemil Meriç’e ait bu sözden anladıklarınızı birkaç paragraf halinde yazıp sınıfta okuyunuz.
Cevap: kitap okumak ilk başta faydasız görülür.anlık faydası olmasına rağmen çok belirgin değildir.zaman geçtikçe, insan hayata atladıkça okuduğunun faydasını görmeye başlar.bunu kendiside fark eder.istikbale yol alan mektup derken bu kastedilir.
6.Hangi şair ve yazarların üslubunu beğendiğinizi nedenleriyle söyleyiniz.
Cevap:Reşat Nuri Gün tekin türkçeyi yalın halinde sade şekilde kullanması.

Sayfa 27 ödevi
1.Etkinlik
’lirik şiir’’ hakkında hazırlık yapmadan bir metin yazınız.
Cevap: Lirik şiir: Toplumun hemen her kesimini ilgilendiren sevinç,coşku veya acı gibi ortak duyguların veya aşk, ayrılık, özlem gibi bireysel duyguların coşkulu bir tarzda işlendiği şiirlere lirik şiir denir.
Bu konunun anlatımında kendinizi başarılı görüp görmediğinizi nedenleriyle söyleyiniz.
Cevap:Evet başarılı gördüm.

Sayfa 28 ödevi
Sorular
1.’’Hüzünlü dönüş’’ adlı metinde yazar neyi, niçin, nasıl anlatmıştır?
Cevap:Peyami Safa hakkında anlatmıştır
2.Neyi, niçin ve nasıl anlatmak gerektiği üzerinde düşünmeden konuşmanın ve yazmanın tutarlı olup olmayacağını nedenleriyle belirtiniz.
Cevap:Anlatımın kanıtlayıcı yönü olması.
3.Yazar, metni hazırlarken hangi kaynaklara başvurmuştur?
Cevap:Peyami Safa hakkında bilgi bulunan kitaplardan ansiklopedilerden faydalanmıştır.
4.Kaynak gösterilmesi metni hangi yönlerden etkilemiştir?
Cevap:Kanıtlayıcı yönüyle.
5.Alıntı yapılan kaynakların ne şekilde verildiğini çeşitli kapıları inceleyerek söyleyiniz.
Cevap dipnot şeklinde.

Sayfa 29 ödevi
Sorular
1.metinde hangi konu üzerinde durulmuştur?
Cevap:istanbulun güzelliklerinden bahsedilmiştir.
2.yazarların konuya bakış açılarının aynı olup olmadığını açıklayınız.
Cevap:her yazarın bakış açısı farklıdır. Örneğin bir yazar bir konuya ön yargılı yaklaşır farklı bir yazar ise o konuya farklı yaklaşır.
3.kültür birikiminin,deneyimin ve çevrenin anlatıma nasıl bir etkisi olduğunu açıklayınız.
Cevap:çok etkisi vardır.

Sayfa 30 ödevi
2.etkinlik
“gece ve “beş şehir”§ metinlerinde bütünlüğü sağlayan öğeleri bulunuz. Bu öğelerin anlamlı bir birlik sağlayacak şekilde bir araya getirilip getirilmediğini açıklayınız.
Cevap:anlamlı bir birlik sağlamazlar her yazının kendi teması ve ifade biçimi vardır.

Sayfa30 ödevi
Sorular
1.”gençliğe hitabe”metninin hedef kitlesini ve yazılış amacını belirleyiniz
cevap:Türk gençlerine yazılmıştır.vatana sahip çıkmaları için
2.hedef kitlesinin ve yazılış amacının metnin anlatımını nasıl etkilediğini açıklayınız
cevap:hedef kitlesinin belli olması o kişiye karşı hitapta bulunması açısından önemlidir.
3.metinden Atatürk’ün tecrübelerini gösteren cümleleri bulunuz.
Cevap:seni,bu hazineden ,mahrum etmek isteyecek,dahi ve harici,bedhahların olacak.
4.bu metin sizde nasıl bir duygu uyandırdı?
Cevap:Atatürk’ün bize çalışmamız gerektiğini ve çalışmamı istediğini uyandırdı.

Sayfa31 ödevi
Sorular
1.metinden kişisel gözlemlerin anlatıma yansıtıldığı cümleleri gösteriniz.
Cevap:ben farkına varmıyorum,adanın tepesine doğru gittiklerini görürdüm,içim cız ederdi.
2.metinden hareketle anlatımda gözlemin önemini belirtiniz
cevap:gözlem olduğu zaman kanıtlayıcı olmuş olur.

Sayfa 31 ödevi
4.etkinlik
hangi metin ve konuşmalarda gözleme ihtiyaç duyulur.açıklayınız
cevap:her yazıda ihtiyaç duyulur(makale,gezi yazısı,deneme vb.)

sayfa 32 ödevi
7.etkinlik
yine yalnızım bu sokaklarda gidiyorum bilmeden nereye gittiğimi korkuyorum bana bakan o karanlık sokaklardan sanki üstüme üstüme geliyor sokaklar.
O eski korkunç günlerden biriydi yine rüzgar ve yağmur bütün sinirini çıkarırcasına nereye denk gelirse vuruyordu. Güneş eski güneş değildi.bulutlar,onun güzelliğini kıskanır gibi üzerini örtmüşlerdi.kazalar,çığlıklar,hasarlar hepsi bir aradaydı insanlar bu felaketin bitmesini çaresizlikle beklediler.

32. sayfadaki metinler

SONSUZLUK BU MU?
Sokaktayım,kalabalık bir sokak arasında
Koşuyorum,etrafıma bakmadan koşuyorum
Yolumun ufukla kesişen noktasında
Sanki beni çağıran bir uçurum görüyorum
33. Sayfa 12.Etkinlik ödevi
Bu metinelrde bireysel zevk ve anlayışın etkisi büyüktür..yani bireysel zevk ve anlayış yazarın eserine yansır..Çünkü Beş şehir ve Gece metinlerinde İstanbul anlatılıyor..Fakat ikiside aynı değildir..Biiri tarihi olarak bakıyor biri akşamki güzelliğini eserinde yansıtıyor…Sonuç olarak:zevkler farklı olduğundan aynı konu hakkındaki eserlerde farklı olur..

S.34 hazırlık soruları

1.Sevgi,aşk,özlem ,kıskançlık vb.
3.Sana kalmış.
4.Vatan millet aşkıyla yazılmış.Ayrıca şehitlere duyulan saygıve sevgi duygularıylada yazılmıştır.
5.İnsanların mutluluğa ihtiyaç duyduğu,özgür olmadan mutlu olunmayacağını ve mutluluğu paylaşmak deyimine deyinmiştir.
2. Çalışkanlık ve özgüven
Bütün insanlar yaşamlarını kontrol altında tutabilmek isteğindedirler. Herkes daha başarılı olabileceği bir noktaya giden yolda bir yol haritasına gereksinim duyar. Yani plan ve programa. İşte bu noktada karşımıza iki önemli yapısal özellik çıkar; Özgüven ve bir işi başarma azmi yani çalışkanlık. Gelgelim, hepimiz bizi şekillendiren alışkanlıkların ve değerlerin ürünleriyiz. Biz ne denli başarma azmi ve özgüvenle donatılmış olsak da çocukluktan başlayagelen alışkanlıklarımız, çevrenin, ailenin, kültürel yapının etkileme gücü ile bizde varolanı törpüleyip bilinci değil de bilinçaltını güçlendirebiliyor.
Adam çalışkan, çalışkanlığı ile de bugün Türkiye’de futbol gündeminin bir numaralı çalıştırıcısı. Bilerek veya bilmeyerek, bir insan için çalışkanlığın en büyük değerlerden biri olduğunun ayırdında. Ayrıca insanlık tarihine baktığımız zaman bütün büyük işleri çok çalışkan ve azimli insanların başardığı da ortada. İster büyük kuruluşlara, bütün büyük takımlara, büyük insanlara yakından bakın, onların ortak özelliğinin azim ve iş disiplini olduğunu görürsünüz. Kıtaları birleştiren köprülerden tutun da, insanın evreni keşfetmek için yaptığı uzay yolculuklarına kadar bütün insan eylemlerinin esrarlı bir yanı yoktur. Bunların hepsi, uzun süre planlı, programlı ve iş ahlakına dayalı çalışmaların eseridir.
Söz konusu iş ahlakı olduğunda bir teknik direktör için taviz asla yoktur. Belki başarı için başka alternatifler de vardır ama bunların hiçbiri çalışkanlık kadar değerli ve sonuç alıcı değildir. Diğer yolları seçmek, kolay yoldan başarı elde etmek, kestirmeden zengin oluvermek anlamına gelir ki bu tür kazanımlar asla kalıcı ve uzun ömürlü olamaz.
İmparatorumuz çalışkanlık gibi başarının en önemli unsuruna sahip olduğu halde bazen yaşama doğru yerden başlamamanın sıkıntısını yaşıyor. Bu durumu yerel maçlarda fazla sıkıntı yaratmıyor çünkü takımı ile diğerleri arasında büyük farklar var. Ancak uluslararası maçlarda bilinçaltı devreye girerek belki de istemediği halde birtakım mazeretlerden medet umar duruma geliyor. Kazandığı prestijin yara almaması için bir anda “Onların 18 yabancısı var benim ise kaybedecek birşeyim yok” deyiveriyor. Bu belki de bir dil sürçmesi ama biz dil sürçmelerinin biliçaltındaki gerçekleri dışa vurma yöntemi olduğunu biliyoruz.
Koşullar ne olursa olsun bir teknik direktör insanı yetkinleştirenin iş yani emek olduğu gerçeğini hiçbir zaman elden bırakmamalı. Ancak çalışma ile elde edilen kazanımları üst düzeyde üretime dönüştürmenin bir yolu da motivasyondur. Bir ekip birtakım mazeretlere sığınılarak motive edilemez. Böyle anlarda teknik direktörün görevi oyuncularının kapasitelerini sınırlamak değil onların içindeki potansiyeli açığa çıkarmaktır. Yani insanlara yapabileceklerini düşünmedikleri şeyleri yaptırabilmek. Bunun için de bugüne kadar elde edilen kazanımlarla yetinmeden yaşamda olumlu değişikliklerle birlikte yeni ufuklara yönelmek gerekiyor. Olumlu insan yeni hedeflere ve değişime bir fırsat olarak bakar. İyi bir hoca zamanın çoğunu eylemle, azını ise şikayetle geçirir. Şikayet edilen zaman ise, başka bir şey için kullanılabilecek enerjinin ziyan edilmesidir.
Sayfa 35
Sorular
1.hikayenin konusu nedir?
Cevap:hayattan bezmiş bir postacının işini yapmasıdır.
2.”Ömer-i tehi” hikayesinde hakim olan duygu nedir?
Cevap:yalnızlık
3. ”Ömer-i tehi” hikayesinde verilmek istenen duygu ve düşünceler hangi kişi,yer,zaman ve bağlamla sınırlandırılıp somutlaştırılmıştır?
Cevap:yer=sokaktır.zaman=sabah vakitleridir.kişi=ömerdir.bağlam=ömerin isyanı

Sayfa36
1.etkinlik
1.şiirlerin temasını bulunuz.
Cevap:yalnızlık
2. ”Ömer-i tehi” hikayesi ile bu şiirleri tema bakımından karşılaştırınız
cevap: . ”Ömer-i tehi” hikayesinde de yalnızlıktan söz ediliyor fakat o düz yazı şeklinde yazılmıştır.
3.özgürlük,yaşama sevinci,ölüm,hoşgörü vb duygular tüm insanlarda ortak olmasına rağmen bunların ifade ediliş biçimleri farklıdır.buna göre metinlerdeki duyguların dile getiriliş yönünden karşılaştırınız.
Cevap:herkezin düşünceleri farklıdır. Her birinin yaşadıkları dönem farklıdır.
5.şiirde hangi duyulardan yararlanılmıştır.
Cevap:dokunma,işitme görme gibi duyulardan yararlanmıştır.

Sayfa 37
4.etkinlik

BAKIŞLAR
Yine benden yüksek bir not almıştı sınavda.Ne kadar çalışırsam çalışıyım bir türlü geçemiyordum onu.Artık bu durumdan iyice sıkılmaya başlamıştım.Ve bir karar aldım diğer sınavda onu kesinlikle geçecektim.
Sınav oldukça zordu.Yaptığım cevapları toplasak beş puan etmezdi ama ben yine de geçecektim onu.Sınav sonrası öğretmenle beraber öğretmenler odasına gittim.Biri sorarsa niye geldiğimi tebeşir almaya geldim diyecektim.Ama hiçbir şey olmadı sınav kağıtlarının nereye konulduğunu gördüm ve birkaç tebeşir alıp çıktım.Öğlen öğretmenler odası boşalınca hemen içeri girdim ve sınav kağıtlarını çıkardım.Ve planım isimlerimizi değiştirmekti… Öyle de yaptım ve çıktım odadan.Şimdi sıra sınav sonuçları okunduğu gün onun suratını görmekti.
Ama öyle olmadı…O gün arka sıramı terk edip en öne oturdum öğretmenin ‘aferin!’ diyişini daha yakından duyabilmek için.Ve yazılılar okunuyordu.’ali dört ! aferin!’ , ‘Aslı beş , aferin Aslı! ‘….’ Ezgi sıfır ! umarım bir dahakine çalışma sitilini değiştirirsin’ . Dünya başıma yıkıldı öyle utandım ki ama öğretmenin durumu anladığından değil bakışlarından utandım.Bir daha da kıskanmadım kimseyi,ne zaman aklımdan öle bir şey geçse hemen öğretmenin bakışları geldi gözümün önüne…

Anlatımda sınırlandırma
1.”sanat,psikolojik roman,eylül,edebiyat,roman”kavramlarını genelden özele doğru sıralayınız.
Cevap:Eylül-psikolojik roman-roman-edebiyat-sanat
2.televizyonlarımıza ulaşan görüntülerin kalitesinde ileti,verici ve alıcının özellikleri ne kadar önemlidir?
Cevap:anlamak ve anlatmakla biter her şey
3.konu ve tür serbest bırakıldığında öğrencilerin çoğunun yazı yazarken zorlanmasının sebebi ne olabilir?
Cevap:öğrenciler zorlanır çünkü konu geneldir.örneğin sanat dense öğrenci sanatı hangi konudan ele alsın mimari mi? Edebiyat mı? Müzik mi?
4.yazılara başlık konulmasının sebebi nedir?
Cevap: başlık yazının özetidir.
5.bir denizi bardağa döksen denizin alacağı yine bardak kadardır. Sözünden ne anlıyorsunuz.
Cevap: kapasite ne ise odur.
6.futbol sahasında çizgiler olmasaydı ne olurdu?
Cevap:belli kurallar olmazdı.

sayfa 39’daki 2.metinin soruları
1. Soru: İyilik, uygun bir başlık olur.
2. Soru: İyilik teması başlık dışında yaşlı kadının genç doktoru misafir etmesi ve trenden inecek yolcuları beklemesiyle somutlaştırılmıştır.
3. Soru: Soyut olan temayı olay, kişiler, zaman ve anlatılan konu ile somutlaştırırız.

SAYFA 40 ÖLÇME DEĞERLENDİRME:

1)………davranışlar ve sözler………
2)D-Y
3)E
SAYFA 41 Ölçme değerlendirme
1)etkili bir iletişim için dil gerekir.
2)en önemli öge dildir.cünkü dil olmassa ileişim sağlanmaz.

SAYFA 41

Hazırlık
1.etkili bir iletişimin gerçekleşmesi için neler gereklidir?
Cevap: dil,dilin doğru kullanılması
2.sizce iletişimde en önemli öğe hangisidir?
Cevap: en önemli öğe dildir.çünkü dil olmadan iletişim olmaz
3.anlatımda üslubunuzu amacınıza ve muhatabınıza göre değiştirir misiniz?
Cevap: Alıcının durumuna göre değiştirilir.Bunun nedeni ise anlatımı daha etkili kılmak ve karsınızdakilerin sizi daha iyi anlamasıdır.
SAYFA 43 2.etkinlik

gönderici…..yazar….şair….yok
ileti……?………..her şey sennde gizli diyor…..ruh ve beden arasındaki ilişki
kanal…yazı ile…..şair…..yazı
alıcı…..biz(okuyucular)…..okuyucular….okuyuc ular
sayfa 43 ölçme değerlendirme
1)Gönderici,alıcı,kanal,ileti ve şifre gibi iletişim ögeleri rol ve işleve göre şekillenir.
2)D–Y–Y
3)Doğrudan etkiler.Örn:bilgi vermek isteniyorsa önceden araştırma yapılır.Duygu vermek istiyorsa şiir yazar.
SAYFA 47. 6.etkinlik

1.METİN(HİKAYE)……ÖZNEL…DOĞRUDAN…SOMUT
2.METİN(ŞİİR)……….NESNEL….DOĞRUDAN….SOMUT
3.METİN………….ÖZNEL………DOLAYLI……… .SOMUT
4.METİN………ÖZNEL……DOĞRUDAN…………… SOMUT

41.sayfa hazırlık soruları

1.dil,dilin doğru kullanılması
2.en önemli öge dildir.çünkü dil olmadan iletişim olmaz
3.alıcının durumuna göre iletişim değiştirilebilir

Sayfa 44
Hazırlık
1. Dili geçmiş zaman eki:Eğer bir olay geçmişte yaşanmış ise ve bizde bu olayı bizzat görmüşsek o olay anlatılırken hikaye geçmiş zamanı kullanırız.
-Miş li geçmiş zaman:Olay yine geçmişte yaşanmışsa ama biz bunu görmemiş başkasından duymuşsak o zaman rivayet geçmiş zaman eki kullanılır.
2.-dönemin zihniyeti
-bireysel zevk ve anlayışlar
-dil ve uslup teknikleri
-anlatıcının bakış açısı
-anlatıcının tavrı
3.Trafikteki şöför için sıkıntı,sokak çocuğu için yalnızlık,çiftçi için sevinç,şair için bir ilham kaynağıdır.
1.etkinlik
İki ifadede doğrudur.İstanbul hem güzel hem de kalabalıktır.
2.etkinlik
Farklılığa dayanan ifadeler vardır.Tartışılabilir.

Biz birde bu metine başlık koyduk.”Hayata bakış açısı”

Sayfa 45
1.1.metin tartışılır.2.metin tartışılmaz.
2.1.metin sanat yapmak amacıyla 2.metin bilgi vermek amacıyla yazılmıştır.
3.Anlatılır.Her yazar kendine doğrularına ve baakış açısına göre metin yazar.

3.etkinlik

Çay konulu öznel anlatım:Senin çayla ilgili düşüncelerin sevip sevmemen gibi..
Çay konulu nesnel anlatım:Çayın tarihçesini yazabilirsin.

4.etkinlikte aynı şekilde öznel analatımda kendi düşüncelerin nesnel anlatımda bilgi vermek (Kapadokya’nın tarihi)
Sayfa 46

1.soru
Senelerden beri leylek görmüyorum.
Geçen gün sokakta gölgeleri mor ve …………………… takırtısıyla durdum.
Senelerden beri hasret kaldığı………………….gülümsemesiyle gerilmişti.
Leylek yaz mevsimini kuşu değil bizzat yazdır.
Kırmızı gagasının takırtısı ,sese dönüşmüş bir sıcak temmuzdur.
2.soru
Sonradan öğrendik ki mısırlılar………………….öldürüyorlarmış.

Sayfa 47

6.etkinlik
1.metin :öznel,doğrudan ,soyut
2.metin:nesnel,dolaylı,somut
3.metin:nesnel,dolaylı,somut
4.metin:nesnel,dolaylı,somut
3.etkinlik

Susuz yaşam mümkün değildir.İnsan gıda almadan haftalarca yaşayabilir.,fakat su içmeden birkaç gün yaşamını sürdürebilir.Biyologlar “susuz hayat olmaz” derler. Bu insanın biyolojik yapısının tartışmasız gerçeğidir.Antik çağda doktorlar hastalarını suyla tedavi ederdi. Su en eski güzellik malzemesi ve en iyi doğal ilaçtır. Temizler, canlandırır, zindeleştirir, güzelleştirir. Yani su hayat iksiridir.
İnsan vücudunun %70’i sudan oluşmuştur.İnsan vücudu susuzluğa en fazla 3 gün dayanabilir.Su bize aynı zamanda doğal güzellik verir. Vücudu temizler ve önemli besin maddelerini organlara taşır. Suyun içerdiği mineraller ve eser miktardaki elementler dokular ve kemikler için hayati önemi olan yapı taşlarıdır.
SU İLAÇTIR
• Su, vücudu içten temizler.Saç ,deri,tırnaklar bunların hepsinin sağlıklı ve temiz olması için suya ihtiyacımız vardır.
• Su,çok içildiğinde vücudun atıklardan temizlenmesini sağlar.
• Su, fazla içildiğinde sindirim sistemi ve metabolizma,böbrekler,kalp ve dolaşım görevlerini daha iyi yaparlar.Bu da organlar ve özellikle deri için iyidir.
• Su bize hayati önemi olan maddeleri sağlar.Taşıma aracı olan kan olmasa vücudumuzda hücreler metabolizma işlemini devam ettiremezler. Kan büyüme hücreleri ve organları hayati önemi olan maddelerle besler.Ne kadar fazla su içersek ,kan daha iyi akar ve vücut fonksiyonları daha iyi çalışır.
• Su, doyurur ve diyetlerde çok içilmelidir.
Bu yüzden içme ve kullanma suyu sürekli ve güvenilir bir şekilde temin edilebilmelidir.İnsanların içme,kullanma endüstri ve tarımsal sulama gibi ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra su çeşitli nitelik değişimlerine yani kirlenmeye uğramaktadır.Ayrıca kullanılan su tekrar doğaya geri verilmektedir.Bu nedenle içerik ve miktar açısından son derece kısıtlı olan su kaynakları da kirlenmektedir.Kullanılma özellikleri yok olmakta ve olumsuz sonuçlar açığa çıkmaktadır.
Bütün bunların sonucu olarak çevre temizliğine dikkat etmeliyiz.İçme suyu kaynaklarımızın korunması daha uzun süre temiz ve sağlıklı su içmemizi sağlar.Ayrıca depolarda sağlıklı şekilde toplanan sular binalarda hidrofor depolarında bekletilmeden kullanılmalıdır.Hidrofor depoları en az yılda bir defa temizlenip bakımı yapılmalıdır.Şebekede basınç yeterli olduğu için hidrofor depoları kullanılmayıp içinde su bekletilmektedir.Bu bekleyen su şebeke kesintilerinde bina içine verilmektedir. Bu durum sakıncalıdır.Depoda bekleyen suyun belli aralıklarla kullanılması ve suya devirdaim yaptırılması gereklidir.Aksi takdirde hidrofor deposunda uzun süre bekleyen suyun özellikleri değişebilir.Şebekeden sağlıklı bir şekilde gelen suyu temiz ve bakımlı hidrofor depolarında toplayarak kullanmalıyız. Hidrofor depolarının bakımı ve temizliğini KASKİ Genel Müdürlüğüne müracaat edildiği zaman yapılmaktadır.

S.47

1)”bu nednle kuramsal olarak güney yarı küre,kuzzey yarım küreden daha kısa ve daha sıcak yazlar,daha uzun ve daha soğuk kışlar geçirir”
”kuzey yarı küre güneşe yöneldiğinde kuzey yazları ortaya çıkar;kuzey kışlarındaysa güney yarı küre güneşe döner”
2)bütün cümleler olabilir.çünkü yazar öznel bir anlatım yapmış
3)1.metinde soyut kelimeler ve cümleler vardır.
2.metinde somut kelimeler vardır.
4)anlatımı güçlendirir.hayat etmemizi kafamızda o düşünceyi tasarlamamızı sağlar.
5)bence olay metinlerinde kullanılır.
6)metnin konusuna göre kişi anlatımını ona göre hazırlar ona göre düşünceler üretir

S.48 Ölçme ve Değerlendirme
1.soru : (sırayla).somut,nesnel anlarım,öznel anlatım,dolaylı anlatım ,doğrudan anlatım.
2.soru : (sırayla) y,y
3.soru : E
4.soru : B
5.soru : B
6. Anlatımın öznel veya nesnel dolaylı doğrudan somut veya soyut olması bakımından etkiler
7.soru : Somut Anlatımda,görülen,işitilen duyularla algılanan warlıklardır.
Soyut Anlatımda,5 duyu ile işitilmeyen anlatımlardır..
sayfa 50
1)dilimiz metni daha sadedir çünkü fazla bilmediğimiz kelimeler yoktur
2)dilimiz metni sadedir lisansımız metni ise değildir
3)uzun cümleler onlamı olumsuz etkiler anlam bozukluklarına neden olur okuyucuyu sıkar
4)sanatsal ifadelerde anlatımı zorlaştırmaktadır
2. etkinlik
1)mütünasip-orantılı,uygun-aynı anlamda
2)meftun-gönül vermiş,tutkun-aynı anlamda kullanılmiştır

Sayfa.51
4.etkinlik

1: d
2:A-D
3:C
5:E
6:B
7:A
8:E
9: D
10 : D
11: E

5.etkinlik
1)a.telafusu kolay olan kelimeler
b.anlamı bilinen kelimeler
c.gereksiz sözcükler
d.yanlış anlamda kelimeler kullanılmaz
e.belirtisiz cümle olması
f.uzun dolanbaçlı cümle
2)Kapalı anlatım olarak
6.etkinlik
Dünyada kulağa en ziyad lisan İtalyanca veya Rumcadır.Fakat tecrübe edenler dünyada kulağa en hoş gelen ve anlamayanları bile hayran eden bir lisan varsa İstanbul’da ve devletin büyük şehirlerinde konuşulan Türkçedir.
7.etkinlik

DENİZ YILDIZININ HİKAYESİ
‘Bir adam, okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca, bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder ve ‘Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsunuz?’ diye sorar. Topladıklarını denize atmaya devam eden kişi, ‘Yaşamaları için,’ yanıtını verince, adam şaşkınlıkla, ‘İyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?’ der. Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi, ‘Bak, onun için çok şey değişti,’ karşılığını verir’ (alıntı)

S.54 ÇALIKUŞU İNCELEME SORULARI

1.CÜMLELER,PARAGRAFLAR,KELİMELER VS…DUVARDAKİ TAŞ VE HARÇLARIN YERİNİ TUTAR…
2.ANLAMLI CÜMLE OLMAYIŞININ NEDENİ EKLERİN KALDIRILMASIDIR…..
AKŞAM YAKLAŞIYOR,TEWPELERİN ARKASINDAKİ BOĞAZLARA KARANLIK ÇÖKMEYE BAŞLIYORDU..
*CÜMLENİN OLŞUMUNDA EKLERİN BÜYÜK ÖNEMİ VARDIR.EKSİZ CÜMLENİN ANLAŞILMASI GÜÇTÜR…
sayfa 55 :3.etkinlik
kelimler arsında bir anlam ilişkisi olmadığı için.
5.etkinlik:
1-tek başına birşey ifade etmediği için belirsizlik ortaya çıkıyor.
2-bu cümlenin geçtiği paragrafa ihtiyaç duyarız.
6.etkinlik:
yolların ıssızlığının verdiği endişedir.
7.etkinlik:
bozulmuş dal,çıplak ayak,sel çukurları,seyrek fasılalar,uzun bıyıklı….
sayfa 56:8.etkinlik:
gri bulutlar-ağlayan bulut
siyah bulutlar-hüzünlü bulut

syf 56
alışılmış
yanık sesli çıngırak
karanlığın çökmesi
sel çukurları
korku uyanması

alışılmamış
kırların yalnızlığı
inler gibi ses çıkaran kağnılar
sönük akisler

8.etkinlik
Alışılmış:Yanık sesli çıngırak, karanlığn çökmesi, sel çukurları, korku uyanması, ince sesli bir kadın.
Alışılmamış:Kırların yalnızlığı, inler gibi ses çıkaran kağnılar, sönük akisler.

S:59 ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME

Boşluklar
1. Bağlaşıklık
2.Bağdaşıklık
3.Bağdaştırma
2.Soru Döktürmek Dökmek işini yamak İşlemek
Sallayan Hareket ettirmek Anımsatan, hatırlatan
Kansız Kanı olmayan cansız, soluk
İhtiyar Yaşlı Yorgun ve yavaş
3.Soru:Hafız Osman kelimesiyle başlayan cümleyle bağlaşıklık kurmuştur.
4.Soru:Yolumu kesen hangi yüzyıldı, kansız renkler, acele adımlar.
5.Soru:Etmezdi. Kimin İstanbul’un ilk şairri olduğunu anlayamıyoruz.
6.Soru D

Sayfa 60 daki hazırlık soruları
1.Paragrafların oluşturulması metni daha kolay anlamamızı sağlar.
2.Cümlelerin biririyle uyumlu olmasıyla oluşturulur.
3.Bir insan herşeyden önce düşünmesini bilmeklidir. Düşünmeyen insan hiç bişey yapamaz yazıda böyledir işte yazı yazabilmek için her şeyden önce düşünmek gerekir.

sayfa 62-63 teki soruların cevapları
1.tema:doğa sevgisi
konu:deli davut’un gülen adaya duyduğu sevgi

2.gönderici (yazar)——–ileti(doğa sevgisi)——–kanal(gülen ada)——-alıcı (okuyucu)
bağlam(metin)
3.doğa sevgisi temasını okuyucuya iletmek amacıyla yazılmış ve okuyucuda bu temanın etkisi uyandırılmaya çalışılmıştır.

4.anlatıcı doğa sevgisi temasını deli davut’un gülen adaya olan sevgisini konu edinerek vermeye çalışmış ve metni oluştururken okuyucuda bu etkiyi uyandıracak bir anlatım şekli ve tutum sergilemiştir.

5.deli davut’un gülen adaya duyduğu sevgiyi anlatmak amacıyla,bu anafikir etrafında oluşturulmuştur.

1.etkinlik
bir paragraf çıkarıdığı zaman metnin anlam bütünlüğünün bozulduğu fark edilir.çünkü metni oluşturan paragraflar gerek yargı gerek anlam bakımından metnin anlam bütünlüğünüde oluşturur.

2.etkinlik
paragrafta cümleler bir birimdir.belli bir bağlamda iletişime katılan kelimeler,kelime grupları ve cümleler çeşitli yönlerden birbirlerinin anlamını tamamlayarak bir anlatım birimi oluşturur.

3.etkinlik
iletişime katılan öğeler /gönderici,alıcı,ileti,kanal,bağlam),alıcıda uyandırılmak istenen etki (tema,konu) ve anlatıcının konu veya nesne karşısındaki tavrı (üslup,anlatım)anlatım türünü belirler.

4.etkinlik
Sanatsal Betimleme:
1.İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
2.Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
3.Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.
4.Amaç sanat yapmaktır.
Örnek metinler:s.91-92”İnce Memed” ve “Çarşı”

Açıklayıcı Betimleme:
1.Bilgi vermek amacıyla yazılır.
2.Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
3. Ayrıntılar objektif (olduğu gibi)olarak verilir.
4.Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
5. Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
6.Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.
Örnek metinler: s.92”Akdeniz Bölgesi”

5.etkinlik
gülen ada hikayesinde kişiler tanıtılırken açıklama ve tanımlamaya ,gülen adanın özelliklerini verilirken betimlemeye ve hikayedeki olaylar anlatılırken öykülemeye başvurularak metnin anlatım türünün hikaye olması sağlanmıştır.metnin türünün oluşmasında anlatım türleri önemli rol oynar.

6.etkinlik
yaşamın değişmez olduğunu sanmak açık bir yanılgıdır.

sayfa 64 ve 65 ölçme ve değerlendirme soruları

1-a
2-d
3-d
4-c
5-c
6-a
7-a
8-b
9-b
10-b

S.67

1.A
2.C
3.E
4.C
5.B
6.E
7.B
8.A
9.B
10.A
11.C
12.B
13.E
14.E
15.E
16.E
17.A
18.D
19.E
20.B

S.73

1.doğada gördüğümüz her varlığın ismi olduğu gibi her insanında bir ismi vardır.isim insanı tanıtan ,diğer insanlardan ayıran bir unsurdur.

2.bilinmeyen varlıkların ismi ,zihinde bir çağrışım uyandırmaz.zihinde çağrışımın uyanabilmesi için ,söylenen varlığın bilinmesi,daha önce görülmüş yada biri tarafından anlatılmış olması gerekir.çağrışım ancak bu şekilde gerçekleşir.

4.bir tiyatro eserinde kişiler ,mekan ve zaman ”olay”etrafında birleşir

5.tarihçi kaybedilmiş bir savaşı,kazanılmış gibi anlatamaz;çünkü tarihçinin görevi gerçekleri tüm çıplaklığıyla ,değiştirmeden aktarmaktır.roman yazarı ise ,hayal gücüne bağlı olarak olaylkarı farklılaştırarak anlatabilir.

1 etkinlik
ÖRNEK:Ağır adamlarla kahveye girdi Hasan.Olanları düşündü bir süre.Otursam mı oturmasam mı diye bir tereddüt geçirdi.Sonra oturdu bir köşeye isteksiz.Babadan kalma tütün tabakasını çıkardı,kalınca bir sigara sardı.Öyle dalmıştı ki masasına konan çay bardağının sesi bile dikkatini çekmemişti.

Örnek :

Hamdi amcamı en son 1960-1961 yıllarında gördüm. Bir iş nedeniyle Ankara’ya gelmişti. Beni görmeden gitmeyi içine sindirememiş, telefon edip geleceğini söylemişti. Tıpkı çocukluğumda babamı beklediğim gibi, camdan cama koşup gelişini bekledim. Uzun yıllar sonra birbirimizi görüp konuşacaktık. Amca yeğen birbirimize sarıldık. Hem sevinçten hem de annemi babamı anımsayıp ağladık. Çocuklarımı kucağına aldı. Onları öpüp öpüp sevdi. Kardeşim Leman Hanım, bunları görseydi, dedi. O gün onu son görüşüm oldu. Öldüğünü duyduğum zaman ne yapacağımı şaşırdım..

Comments (32) »

Yeryüzündeki önemli Akarsular

 
 

ASYA:

Başlıca ırmakları, Yangtze (5500 km Asya’nın en uzun, dünyanın dördüncü uzun ırmağıdır.), Yenisey (kaynağı Büyük Yenisey ırmağı olarak kabul edildiğinde 4000 km, Selegna Irmağı olarak kabul edildiğinde 5500 km uzunluğundadır.), Obi (3680 km, İrtiş Irmağı’yla birlikte 5569 km), Sarı (4700 km), İrtiş (4441 km), Lena (4400 km), Amur (4352 km), Mekkong (4200 km), Brahmaputra (2900 km), İndus (2900 km), Fırat (2700 km), Amuderya (2539 km), Ganj (2506 km), Saluen (2415 km), Siriderya (2204 km), Irravadi (2090 km), Dicle (1900 km) ve Yamuna (1385 km).

AVRUPA:

Başlıca ırmakları, Volga (3689 km), Tuna (2848 km), Dinyeper (2250 km), Don (1900 km), Ren (1320 km), Elbe (1165 km), Loire (1020 km), Oder (912 km) ve Po (652 km)’dur. En büyük gölleri, Ladoga (17 678 km2), Onega (9720 km2) ve Vanern (5584 km2)’dir. En büyük adası Büyük Britanya (229 885 km2), en geniş yarımadası İskandinavya, (800 000 km2), en yüksek çağlayanı Fransız Pireneleri’ndeki Gavarnie (421 m), en uzun demir yolu tüneli Manş Tüneli (50,5 km)’dir.

AMERIKA:

Kuzey Amerika:
Başlıca ırmakları; Arkansas, Brazos, Colorado, Columbia, Mackenzie, Mississippi, Missouri, Nelson, Rio Grande, St. Lawrence, Yukon’dur.

Güney Amerika:
Amazon Nehri

AFRİKA:

Başlıca ırmakları; Nil (6648 km ile yalnızca Afrika’nın değil, dünyanın en uzun ırmağıdır), Benue (1400 km), Kongo (4700 km), Kasai (2153 km), Limpopo (1770 km), Lualaba (645 km), Nijer (4183 km), Orange (2090 km), Senegal (1633 km), Chari (949 km), Oubaungi (2250 km), Zambezi’dir (2735 km).

ANTARKTİKA:

OKYANUSYA:
Başlıca akarsuları, Murray, Darling ve Murrumbidgee

Comments (2) »

Haritacılık tarihinde önemli olan türk bilim adamları ve çalışmaları nelerdir?

Haritacılık tarihinde önemli olan türk bilim adamları ve çalışmaları nelerdir?

Haritacılık tarihinde önemli olan türk bilim adamları ve çalışmaları nelerdir?
Türkler tarafından yapıldığı bilenen en eski harita Kaşgarlı Mahmutun çizdiği dünya haritasıdır. Dilbilimci Kaşgarlı Mahmut bu haritayı Türkçenin değişik şivelerle konuşulduğu Dünyadaki bölgeleri göstermek için çizmiş ve
Divan-i Lügat it Türk adlı kitabına eklemiştir. Bu harita Orta Asyanın büyük bir kısmını Çin ve Kuzey Afrikayı içermektedir. Batıda ise Volga nehrini fazla geçmemektedir. Dünya’nın tepsi gibi düz ve yuvarlak olduğu kabul edilen bu dünya haritası, çeşitli ülkelerin birbirlerine göre konumu belirtilmiş olan bir kroki görünümündedir. O zamanki başkent Balasagun ise haritanın merkezindedir. Haritanın yazılara göre olan üst tarafı, Güneşin doğduğu doğu yönü seçilmiştir. 15. yy başlarından 16.yy sonlarına kadar özellikle Osmanlı Türkleri askeri alanda olduğu kadar diğer alanlarda da altın çağlarını yaşamışlar, yenilikleri izleme ve üretme çabası içerisinde olmuşlardır. 16.yy da Osmanlı İmparatorluğu, Akdeniz havzasının büyük bir kısmına sahip, Karadenizi bir iç deniz haline getirmiş, güneyde Arabistan yarımadası ortalarından Kuzey Afrikaya kadar, kuzeyde Kırımdan batıda Viyana önleri ve doğuda Hazar Denizine kadar uzana büyük bir alana sahiptir [6]. Fatih Sultan Mehmet ile başlayan coğrafyaya yönelik ilgi yaklaşık 150 yıl sürmüş ve denizciler haritalar üretmeye başlamıştır. 15. ve 16. yy arasında Türkler tarafından üretilmiş haritalar:
– İbrahim Katibi Akdeniz Portolonu(1413)
– Mürsiyeli İbrahim Akdeniz Portolonu (1461)
– Piri Reis Atlantik Haritası (1513), Kitab-ı Bahriye (1521-1525), Kuzey Atlantik Haritası (1528)
– Hacı Ebul Hasan Avrupa-Afrika Haritası (1552)
– Ali Macar Reis Atlası (1567)
– Anonim Atlas (16. yyın ikinci yarısı)
Portolon Harita, 14. ve 17. yy arasında daha çok Akdeniz Havzasına ait deniz navigasyonu için çizilmiş, üzerinde pafta ağı görünümünde pusula doğrultuları çizgilerle belirtilmiş haritalardır.
İbrahim Katibi Akdeniz Portolonu: Akdeniz kıyıları ve Akdeniz adaları oldukça iyi çizilmiştir. Özellikle Britanya Adalarında ve Batı Avrupa kıyılarında diğer kesimlerdeki doğruluğa ulaşılamamıştır, fakat bu haritanın sahip olduğu genel doğruluk ve bilgi zenginliği bu haritayı önemli kılmaktadır.
Mürsiyeli İbrahim Akdeniz Portolonu: Akdeniz, Ege ve Karadenizin tamamı ile Batı Avrupa kıyılarını ve İngiliz Adalarını içermekte, kıyı biçimleri bakımından oldukça doğru bir haritadır.
Piri Reis Haritaları: Türk Amirali Piri Reis (1470-1554), Osmanlı Donanması amirallerinden Kemal Reisin kardeşinin oğludur. Piri, amcası ile birlikte bir dizi deniz savaşına katılmış, deniz navigasyonunun vazgeçilmez aracı olan haritalar ve haritacılık ile ilgilenmiştir. Piri Reisin bugüne ulaşmış üç adet eseri bilinmektedir. 1923 yılından sonra başlayan yeniliklere paralel olarak müzecilik alanında da atılımlar başlamıştır. Topkapı Sarayının düzenlenmesi sırasında Milli Müzeler Müdürü Halil Erdemin bulduğu bir Atlantik Haritası Alman bilimci Paul Kahle tarafından incelenmiştir. Kahle tarafından yapılan araştırmalar ile harita bilim dünyasına tanıtılmış, bu çerçevede Türk tarihçileri Afet İnan ve İbrahim Hakkı Konyalı da özellikle haritanın nasıl üretildiği konusunda araştırmalar yapmışlardır. Daha sonraki yıllarda haritaya olan ilgi giderek artmış, yabancı bilim adamları harita ile ilgilenmiş, Piri Reis adına sempozyumlar düzenlenmiş, Erik Von Danikenin Tanrıların Arabaları isimli kitabındaki iddialar ile harita tüm dünya kamuoyuna mal edilmiştir. Araştırmacılar 1513 tarihli Atlantik Haritası ve Kuzey Atlantik Haritasının Piri Reisin çoğu parçaları kaybolan Dünya Haritasının birer parçası olduklarına inanmaktadırlar. İTÜ Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölümü Başkanı ve Kartografya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğan UÇARın da yaptığı çalışmalar neticesindeki sonuçlar da bu doğrultudadır. 21 parçadan meydana gelen bu haritanın 65×90 cmlik bir paftası Topkapı müzesindedir. Colombusun 1489 tarihli bir haritasından da yararlandığını haritasının üzerine yazan Piri Reis’in bu tarihte Amerika içlerini ve güney kutbundaki dağları da gösteren bu haritayı nasıl yaptığı bilim adamlarınca merak konusu olmuştur. Ayrıca “Hadikat’ül Bahriye”, “Netayic’ül-Efkar fi Cezayir’ül Bihar”, Bilad’ül- Aminat ve harita yapımıyla ilgili “Eşkalname” (o zamanlar haritaya eşkal deniliyordu) adında bir bilim kitabı ile 1528 tarihini taşıyan “Hint Denizi Haritası” gibi yapıtları İstanbul Deniz Müzesindedir. Piri Reis Hürmüz kalesi kuşatmasında uğradığı bir iftira sebebi ile 1554 de idam edilmiştir.
Piri Reisin harita çizme merakı artarak devam etmiş, Akdeniz ve Ege Denizi limanlarına ve adalarına ilişkin tuttuğu krokileri kullanarak Osmanlı donanmasının hakim olduğu denizlere ait “Kitabı Bahriye” isimli eserinde çeşitli liman, koy, körfez, kıyı, kale vb. yerlere ait haritalar ile bu denizlerdeki gemiciliğe ait akıntılar, sığ yerler, tehlikeli kayalık yerlere ait bilgileri de vermiştir
ESKİ TÜRKLERDE VE OSMANLILARDA HARİTACILIK
1076 yılında KAŞGARLI MAHMUD (El Kaşgari) “Divanü-Lügat-it-Türk” (Türkçe sözlük) isimli bir yapıtında bir dünya haritası çizmiştir. Bu harita Orta Asyanın büyük bir kısmını Çin ve Kuzey Afrikayı içermektedir. Batıda ise Volga nehrini fazla geçmemektedir. Dünya’nın tepsi gibi düz ve yuvarlak olduğu kabul edilen bu dünya haritası, çeşitli ülkelerin birbirlerine göre konumu belirtilmiş bir kroki görünümündedir. O zamanki başkent Balasagun ise haritanın merkezindedir56) Haritanın yazılara göre üst tarafı Güneşin doğduğu yön olan doğu seçilmişti (şekil -2.5 ve 2.6).
Karadeniz ve Marmaranın 1400 yıllarında bile Venedikliler ve Cenevizliler tarafından elle yapılmış haritaları vardır. 1416 da İbrahim KATİBİ bir harita çizmiştir.
1456 da Trablusgarplı İBRAHİM MÜRSEL (Mürsiyeli İbrahim) bir Türk denizcisi olarak Akdeniz haritası çizdi. 1460 yılında ise Güney Avrupa haritası yapmıştır.
EL İSTAHRİ (Ebu İshak İbrahim bin Muhammed el Farisi el İstahri) (15. yüzyıl), “Kitab al masalik val mamalik” (Masallar ve Ülkeler) isimli yapıtında dünyanın çeşitli yerlerine ait 20 harita vardır. Bu kitap yaklaşık 1460 yıllarında Karakoyunlu Türkmen imparatorluğu Şehzadesi Pir Budak zamanında yazılmıştır (şekil-2.7 ve 2.8).
Türk Amiralı PİRİ REİS (1470-1554) Osmanlı donanmasının hakim olduğu denizlere ait “Kitabı Bahriye” adında 1483 de yazdığı kitapta çeşitli liman, koy, körfez, kıyı, kale vb yerlere ait haritalarla bu denizlerdeki gemiciliğe ait akıntılar, sığyerler, tehlikeli kayalık yerlere ait bilgileri de vermiştir (şekil-2.9). 1513 yılında Piri Reis Gelibolu’da ceylan derisi üzerine bir dünya haritası çizmiştir. 21 parçadan meydana gelen bu haritanın 65×90 cm lik bir paftası Topkapı müzesindedir. Colombusun 1489 tarihli bir haritasından da yararlandığını söyleyen Piri Reis’in bu tarihte Amerika’nın içerlerini ve güney kutbundaki dağları da gösteren bu haritayı nasıl yaptığı bilim adamlarınca merak
Şekil-2.5: Kaşgarlı Mahmudun Dünya haritası (1076) (Ülkütaşır)
Şekil-2.6:Kaşgarlı Mahmud’un Dünya haritası çevirisi
Şekil -2.7 İstahri’nin Dünya haritası
Şekil-2.8 İstahri’nin Dünya haritası -Çeviri-
konusu olmuştur. Bu haritayı 1517 yılında Mısır’da Yavuz Sultan Selim’e takdim etmiştir. Bu harita 1929 yılında Topkapı müzesinin eski eserler müzesi haline getirildiği sırada Milli müzeler müdürü Halil ELDEM tarafından bulunmuş ve Alman doğu bilimleri uzmanı KAHLE ile birlikte incelenmiştir (şekil-2.10). Ayrıca “Hadikat’ül Bahriye”, “Netayic’ül-Efkar fi Cezayir’ül Bihar”, Bilad’ül- Aminat ve harita yapımıyla ilgili”Eşkalname”(o zamanlar haritaya eşkal deniliyordu) adında bir bilim kitabı ile 1528 tarihini taşıyan “Hind Denizi Haritası” gibi yapıtları Deniz Müzesindedir. Piri Reis Hürmüz kalesinin kuşatılmasında uğradığı iftira yüzünden 1554 de katledildi. 57)
MATRAKÇI NASUH (Ölümü 1533) haritacı anlayışı minyatüre uygulayan ilk ressamdır. Sopa veya demirci çekici ile yapılan ve bir çeşit harp oyunu olan matrak (Mitrak) oyunu mucididir. Menazil (Hedefler) isimli yapıtında 16. yüzyılda yapılmış Anadolu atlası vardır.”Umdet’ül-Hisab” (Hesabın ilkeleri) isminde bir yapıtı (1517) ve “Beyan-menazil-i sefer-i Irakeyn” ismindeki kitabında Kanuni’nin 1534 de Irak seferine katılarak İstanbul-Tebriz-Bağdat-Tebriz-Diyarbakır-Halep-İstanbul geçkisi üzerinde fethedilen yerleri, kaleleri isim ve güzel haritalarla anlatır 58)-63)
Kanuni Sultan Süleyman saltanatı sıralarında devlet hizmetine giren Sinop’lu bir aileye mensup sonradan Amiral olan SEYDİ ALİ REİS, (? -1563) deniz astronomisini ve deniz coğrafyasını çok iyi bilen bir bilgindi. Piri Reis’in donanmasını Basra’dan Süveyş’e getirme görevi verildi 64). Ancak bazı nedenlerden dolayı dört yıllık (1553-57) uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra Edirne’ye dönebilmiştir. Bu seyahatı Bursa-Konya-
Kayseri-Halep-Urfa-Musul-Bağdat-Basra-Hürmüz Boğazı -Ahmadabad-Delhi -Lahor-Kabil-Semerkand- Buhara- Farab -Merv- Tus -Nişabür -Bağdat- Musul- Mardin- Diyarbakır- Sıvas-Ankara-İstanbul-Edirne geçkisini izleyerek Arapça ve Farsçadan yaptığı derlemelerle “Miratül Memalik” (Ülkelerin aynası) adlı yapıtı yazmıştır 65). Bu kitap 1815 de Almancaya, 1826 da Fransızcaya, 1899 da İngilizceye, 1963 de Rusçaya çevrilmiştir. 1554 de Ahmedabad’ta yazdığı “Mohit” (Okyanus) çeşitli batı dillerine çevrilmiştir66). 10 bölümlük bu kitapta yön bulma, azimut ve yıldızların yüksekliklerinin hesabı, zaman hesabı, takvim, güneş ve Ay’a bağlı tanımlanan yıllar, denizcilikte önemli bazı yıldızların doğmaları, batmaları ve adları, ünlü limanlarla adaların enlemleri, astronomiye ait bilgiler ve bazı limanların arasındaki uzaklıklar, Hind Okyanusundaki adalar, kıyılar, rüzgarlar, ünlü limanlar ve topografik coğrafya konularını içermektedir. Bir başka yapıtı “Mirat-ül Kainat (Kainatın aynası)67) kitabı da Farsça ve Arapça bir çok kitaplardan derlenmiş olup bir çok astronomi aletinin tanımı ve kullanılışı, güneşin yüksekliği, yıldızların konumu, kıble, öğle zamanı saptanması, nehir genişliği saptanması, rubu tahtası ve usturlab’ın yapım ve kullanılışı konularını içermektedir.
1549 da Halep’te Ali Kuşçu’nun astronomi ile ilgili Fethiye yapıtının Türkçesine bazı ilaveler koyarak “Hülaset’el-Haya” ismini vermiştir 68). Seydi Ali Reis yerin yuvarlak olduğunu, dağların yüksekliğinin yerin yuvarlaklığını bozmayacağını söylemiş ve yer yarıçapının 1545 fersah olduğunu yazmış, ağır cisimlerin yerin merkezine doğru düştüklerini eklemiştir. Ancak yerin günlük hareketini kabul etmediğini göstermek için de o zamana kadar ileri sürülen kanıtları açıklamıştır 68a)
Osmanlı korsan reislerinden olan ve daha sonra Osmanlı donanması hassa reisleri arasına katılan ALİ MACAR REİS tarafından 1567 de dokuz ceylan derisi üzerine çizilen 31×43 cm boyutlu yedi haritadan oluşan ve Topkapı müzesinde bulunan bir atlasta bulunan haritalar sıra ile:
1. Azak denizi, Karadeniz ve Marmara sahil kent ve limanlar
2. Akdeniz, Eğe denizi, Mora yarım adası, Adriyatik sahilleri, Anadolu’nun bazı sahil kentleri
3. Akdeniz, İtalya, Adriyatik sahilleri, Kuzey Afrika
4. Batı Akdeniz, İberik yarımadası, Gaskonya körfezi, Kuzey Afrika
5. İngiltere, İskoçya, Almanya sahilleri
6. İstanbul Boğazı, Girit adası bir kısmı, Ege denizi, Adriyatik sahilleri
7. Dünya haritası (Avusturalya yok)
haritaları vardır. Ali Macar Reis’in yapıtları 1935 de cumhuriyetin kültür yayınlarından biri olarak basılmıştır 69).
Büyük Türk gezgincilerinden MEHMET AŞIK (1555-?) 21 yaşında geziye çıkarak 25 yıl içinde bir çok ülke gezmiş ve gezi notları 1595 de “Menazır-ül Avalim” (Dünyanın görünümü) adıyla basılmıştır. 1590 da Menemenli MEHMET REİS’in çizdiği bir Akdeniz haritası Venedik’te Correr müzesindedir. Benzer şekilde 16. yüzyılda Tunus’lu Hacı Ahmed’in Dünya haritası Venedik’te San Marco kütüphanesindedir.
Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen ve tarih, coğrafya, bibliyografya ve toplum bilimi alanlarında 27 yapıtı bulunan KATİP ÇELEBİ (1609-1657) Girit seferi dolayısı ile (1645-46) haritaların nasıl yapıldığını öğrendi. En önemli yapıtı “Cihannüma” (Dünyayı gösteren) coğrafya alanında doğu görüşten batı görüşe geçişte bir dönüm noktasıdır. Beş haritalı, 75 sayfa olan ve 1648 de yazılmağa başlanan bu kitapta Dünyanın yuvarlaklığı üstüne kanıtlar verildikten sonra Japonya’dan Erzurum ve Irak’a kadar ülkelerin coğrafyasını, kısa tarihini, bitki ve hayvanlar alemini anlatmaktadır. “Keşf-üz-Zunun” (sanıların keşfi) isimli kitabı da ünlüdür. 1727 de basımevinin icadından hemen sonra 1732 de basılan bu kitap çeşitli dillere çevrilmiştir. Katip Çelebinin bundan başka “Kozmoğrafya” adında bir kitabı daha vardır. İstanbul’da ilk defa pusula sapmasını belirlemiştir 70).
17. yüzyılda İstanbul’da 8 dükkanda 15 kişi haritacılık yapmaktaydı. Bunlar birkaç dili özellikle Latinceyi çok iyi bildikleri için yazarların kitaplarını okuyarak yeryüzü şekillerini çizmekteydiler. Ayrıca pusula yapılan 10 dükkanda da 45 kişi, kum saati yapılan 15 dükkanda 45 kişi çalışmaktaydı.
17. Yüzyılın en büyük gezgin ve yazarlarından biri olan EVLİYA ÇELEBİ (1611-1682) Osmanlı ülkesinin içinde ve dışında 50 yıl geziler yaparak ve 22 savaşa katılarak bunları 6000 sayfada 10 cilt halinde yazmıştır. 1.Cilt İstanbul’a ait olup diğer 9 ciltte Anadolu, Trakya, Yunanistan, Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya, Ege ve Akdeniz adalarından bir kısmı, Kırım, Bağdat, Musul, Suriye, Filistin, Mısır, Mekke, Medine, Kafkasya, Macaristan, Batı İran, Azerbaycan, Sudan, Habeşistan, Güney Rusya, Lehistan, Avusturya, Güney Almanya, Hollanda, Danimarka, İsveç ülkeleri yer almıştır. Bazı abartmaları, yapmış olduğunu iddia ettiği bazı gezilerine gölge düşürmüştür.
1683 de Alain MALLET İstanbul planı yaptı.
Bilimsel kitapların yayılması ilk basımevinin 1727 de İBRAHİM MÜTEFERRİKA (1674-1745) tarafından kurulması ile başladı 71). İbrahim Müteferrika’nın ilk bastığı kitap 1729 da Sahhahi Cevheri’nin çevirisi olan “Vankolu sözlüğü”dür. Tanzimatın ilanından önce (1839) basılı kitaplar daha çok askeri konular iken bu tarihten sonraki sivil ve sosyal amaçlı olup tıp ve matematik kitapları artmış, coğrafya, astronomi ve askerlik sanatı konusundaki kitaplar azalmıştır 72). Burada İslam dini ile ilgili eserlerin Kur’an. hadis, fıkıh, tefsir, kelam konularını kapsayan kitapların basılması yasaklandı. 18. yüzyılın başında Şeyhülislam İshakzade Esat ef. verdiği fetva ile kitapların yasaklanmasını amaçlayan geniş bir direnişe geçildi. Aşırı şeriatçı şeyhülislamlar yalnız deney bilimlerine değil, tasavvuf ve felsefeye de karşı çıktılar. 1727 de basımevinin kurulmasından sonra kaleme alındığı bilinen ilk Türkçe fen yayını mühendishane hocalarından İshak ef. nin 4 ciltlik yapıtı “Mecmua-ı ulum-i riyazieye” (1831-34) dür. Bu yapıtın 2. baskısı 1841-45 de Kahire’de yapılmıştır.
1730 da Johann Babtist HOMANN (1664-1724), İstanbul Boğazının yanlış çizilmiş haritasını yaptı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük bir alana yayılması, Avrupa ile doğrudan coğrafi ilişki, Osmanlıların Avrupa’daki gelişmeleri izlemesine olanak sağlıyordu. Diğer taraftan diplomatlar, seyyahlar, tüccarlar, denizciler, göçmenler, Avrupa’daki dini baskıdan kaçan Musevi ve Hiristiyanlar ile de bu ilişki sağlanıyordu.
1760 yılında Fransız haritacılarından D’ANVİLLE, Anadolu’nun ilk ciddi harita çalışmasını yapmıştır.
Alman gezgini Carsten NİEBUHR’un Anadolu seyahatları (1766-67) sonunda elde ettiği bilgileri içeren Anadolu haritaları ancak 1837 de 1:775 000 ve 1:1 150 000 ölçeklerinde basılmıştır.
1770 de Fransız ve 1812 de İngiliz subayları tarafından batı ve güney sahillerimizin ilk denizcilik haritaları alınmıştır.
1776 da F.R. KAUFFER, İstanbul kenti planı yaptı 73) .
İngilizler tarafından 1784-88 yılları arasında Amiral TEÜGE, 1820 yılında Albay COTYE ve 1830-32 arasında Albay LAYONS ve GREY tarafından denizlerimizde hidrografik ölçmeler ve haritalar yapılmıştır. Daha sonra 1833 den itibaren İngiliz hidrograflarından WORTON başta olmak üzere PHILIP, SPRAT, WOODS ve MANSEL bu ölçülere devam etmişlerdir.
1785 de MUSTAFA RESMİ ipekli kumaş üzerine renkli yapılmış 0.70×1.20 m boyutlu Karadeniz ve Akdeniz haritasını çizdi (haritalarını, Mustafa: Amel-ressam hıfzı Enderun Hazret-i Sadrı Ali olarak imzalamıştır).
18. yüzyılın sonunda J.RENNEL bir Batı Asya haritası hazırlamış ve 1832 de yayınlanmıştır.
1803 de mükemmel ilk Türkçe atlas, Darüt-tabaati’l-Amire adını taşıyan basımevi müdürü Müderris ABDURRAHMAN efendi tarafından İstanbul’da basıldı. Bu atlas birçok kaynaklardan ve Avrupa’da yapılan atlaslardan yararlanılarak yapılmıştır. Atlasın başında 79 sayfalık astronomi ve coğrafya bilgilerini içeren bir bölüm bulunmakta, bunu renkli haritalar izlemektedir. Abdurrahman efendi. III. Selim zamanında Mühendishane-i Berri-i Hümayün’da (Devlet Kara mühendislik Okulu) geometri öğretmenliği yapmıştır
1807 de Napoleon’un göndermiş olduğu subaylar Toros ve Kızılırmak havalisinde yol boyu haritaları almak için çalışmışlardır. 1822 de LAPİE tarafından Rumeli ve Batı Anadolu haritası yayınlanmıştır. Bunu İngilizler takip etmişlerdir. 1836 da Güney Anadolu’daki Chesney heyeti, Batı ve Güney Anadolu’da Sprat heyetleri bu kapsamdadır.
İlk Deniz haritası 1830 yılında Heybeliada Deniz Harp Okulunda basılan Karadeniz haritasıdır.
Karadeniz kıyılarımız haritasını ilk defa MANGANARI adında bir Rus yüzbaşısı 1823-1836 yılları arasında yapmıştır. Bu haritalar 1835 tarihini taşımaktadır. Yine 1835 tarihini taşıyan Rus haritalarından çevrilerek basılmış İstanbul ve Boğaziçi haritaları vardır. Marmara Denizi ise yine Manganari tarafından 1845-1848 arasında çalışarak ve iskandil ölçüleri ile yapılmış olup bu çalışmalarla amiral rütbesini kazanan Manganari, ayrıca bir Marmara kılavuzu yazmıştır. Rusların bu ölçülerine Osmanlılar “Gül sefid” isminde bir kurvet ile katılmışlardır. Karadeniz’in 1265 H. de ikinci bir defa daha Ruslar tarafından ölçülmesinde de yine Osmanlıların “Ahter” ve Neyyiri Zafer” isimli gemi ile ortaklaşa çalışmaları olmuştur74). Deniz haritaları için ölçü gemisi olarak 1845-1914 arasında Gül sefit, Ahter ve Neyyiri zafer kurvetleri, 1914-1932 arasında ise Beyrut yatı, Zuhaf kurveti, Galata yatı ve Aydın Reis gambotu kullanılmıştır. Bunlardan başka okul gemisi olup da ölçü işlerinde kullanılan Mehmet Selim fırkateyni, Heybet nüma kurveti, Nüveydi fütuh Briki de sayılabilir.
II. Mahmud zamanında, 1835-39 yılları arasında Osmanlı ordusunda hocalık için getirilen ve paşa ünvanı verilen Helmuth v. MOLTKE (1800-1891), 1836-37 yıllarında İstanbul’un 1:25 000 ölçekli, 1837 de Çanakkale Boğazı’nın 1:20 000 ölçekli plançete ile haritasını yaptı. 1838 de Anadolu’da sekiz paftalık (Musul, Elazığ, Birecik, Samsun, Ankara, Urfa, Maraş) haritalarını yaptı. Bu çalışmalar sırasında Nemrut Dağı’nda Komonague tapınağını buldu. 1839 da İbrahim Paşa’nın idaresindeki Mısır ordusuna karşı Çerkez Hafız Mehmed Paşa’nın maiyetinde bulunmuş ancak anlaşamamışlardır. Berlin’e döndüğünde Türkiye çalışmaları için nişan verildi 75).
1850 de Mühendishane öğrencileri İstanbul şehrinin planını yaptılar.
1853 yılında İstanbul Boğazından Varna limanına kadar olan kıyı bölgesi AHMET HOCA ve İngiliz WOODS tarafından ölçülmüştür.
19. Yüzyılın ilk yarısında haritalarımız, ya istila ordularına ait subaylar ya da Osmanlı İmparatorluğu ordusunu düzenleme için çağrılmış yabancı askeri heyetlerin haritacıları tarafından yapılmıştır. 1857-1901 yılları arasında Anadolu, sayıları bir hayli fazla olan gezginler tarafından gezilmiş ve bu gezginlerin hazırladıkları haritalar kendi ülkelerinde bastırılmış ve bu haritaların bir kısmı açıklanmış bir kısmı da gizli tutulmuştur. Alman subayları, haritacılık sahasına bu tarihlerden sonra girmişlerdir. 1826-33 arasında Avusturyalı PROKESCH von OSTEN, 1836 dan itibaren İngiliz HAMİLTON, 1838-41 arasında İngiliz AINSWORTH, 1835-38 arasında BRANT 1830 da Fransız arkeologu TEXIER, HAMMAIRE DE HELL, 1842 de SCHÖNBORN, 1843 de KOCH, Rus doğa bilimcisi TCHİHATCEFF’in 1847-63 yılları arasındaki çalışmalardan 1853 de Küçük Asya isimli yapıtı, 1837 de Trakya’da Fransız jeologu AMİ BONE ve 10 yıl sonra aynı alanda VİQUESNEL, 1869 da F.v.HOCHSTETTER çalışmalar yapmışlardır.
Alman harita uzmanı Heinrich KIEPERT (1818-1899), 1841-88 arasında Türkiye’ye gelerek önceleri Anadolu’nun kuzey batısında altı paftalık 1:400 000 ölçekli haritasını yapmıştır. 1854 yılında tekrar bu bölgede çalışmalar yapılarak bu haritalar basılmış ve diğer ölçekte haritalar üretilmiştir. Daha sonra oğlu Richard KIEPERT babasının yaptığı işlere devam ederek batıdan orta Anadolu’ya kadar olan bölgenin 1902-06 arası 24 paftalık 1:400 000 ölçekli haritasını yaptı. H.Kiepert’in 1884 yılında yaptığı harita karayolları ve demiryolları revizyonlu olarak işlenip 1889 da tekrar basıldı 76). Kiepert’in yaptığı haritalar:
1844 : 1:1 000 000 ölçekli Anadolu,
1844 : 1:1 000 000 ve 1:2500000 ölçekli Osmanlı İmparatorluğu,
1853 : 1: 3 600 000 ölçekli Anadolu, Kafkasya, Batı İran,
1854 : 1: 500 000 ölçekli Anadolu haritası,
1868 : 1: 250 000 ölçekli Batı Anadolu haritası,
1884 : 1: 1 500 000 ölçekli Anadolu haritası,
1897 : 1: 4 000 000 ölçekli Asya Türkiyesi haritasıdır.
Bütün bu çalışmaların sonucu olarak Anadolu topografyasının ana hatları ortaya çıkmış ve bu haritalardan 1:200 000 ölçekli haritalarımız çıkıncaya kadar yararlanılmıştır
1863-1880 yılları arasında C.STOLPE İstanbulun 1:15 000 ölçekli haritasını çizdi.
VINCKE, FISCHER, ve MÜLBACH gibi Alman haritacılarının gelmeleri de bu zamana rastlamaktadır. Şubat 1839 da Osmanlı hizmetinde olan Prusya subayı Binbaşı F. v. VINCKE Ankara’nın planını yaptı. 1:6250 ölçekli bu harita 1854 de Berlin’de basılarak Ankara vilayeti valisi Müşir (mareşal) İzzet Paşa’ya takdim edildi. Asker haritacıların yanısıra 19. yüzyılın ilk yarısında ülkemizde arkeolog, jeolog gibi gezgincilerin gelmeleri ile de değişik amaçlarla yapılmış mevzii haritalar ortaya çıkmıştır.
1864 yılında Türk hükümeti tarafından Filistin’de (Hicaz hattı) demiryolu görevi verilen Alman inşaat mühendisi Carl HUMANN (1839-1896), daha sonraları İstanbul-İzmir arasındaki karayolu etüdünü yaparken Bergama’daki harabeleri keşfederek Türk hükümetinin izni ve Prusya devletinin önerisi üzerine Bergama tapınağını ortaya çıkardı (1886).Çeşitli ölçekte Bergama haritası yaptı 77). Bu konu ile ilgili olarak 1870 de Alman arkeologu Heinrich SCHLİEMANN (1822-1890), Homeros’un şiirlerinden Truva’yı bulmak için Truva’nın yeri olduğu sanılan hisarlıkta kazılara başladı. 1884 de Bergama’da ve 1891-94 arasında da Manisa’da arkeolojik kazılar yaparak bu kazılar sonucunda ortaya çıkan tapınağı Berlin’e götürdü. Buradan da İkinci Dünya Savaşı sonunda Moskova’ya taşındı.
1868 yılında Paris’te öğrenimde bulunan Üstğ.Hafız ALİ (ŞEREF) (Ölümü 1907) bir “Yeni Atlas” hazırlamıştır. 23×33 cm boyutlu bu atlas 22 adet haritayı içermektedir 78) . Daha sonra 1896 da genelkurmayda çalışırken Kiepert’in Anadolu haritasını Türkçeye çevirmiştir. Ayrıca 73 paftadan ibaret Rumeli haritasını çizmiş, okullar için büyük bir duvar haritası hazırlamıştır.
1877 Osmanlı-Rus savaşında Ruslar, Erzurum’a kadar olan sahanın ve Trakya mıntıkasının 1:210 000 ölçeğinde haritalarını yaptılar.
1895 de Süleyman ASAF İstanbul Boğazı haritası yaptı.

Bu yazıda:haritacılık tarihinde önemli olan türk bilim adamları ,haritacılık tarihinde önemli türk bilim adamları gibi konular işlenmiştir.

Comments (43) »

GÜNLÜK (GÜNCE)

GÜNLÜK (GÜNCE)

Yaşanan olayların, izlenimlerin, tarih atılarak, günü gününe yazılması ile oluşan türe günlük denir.
*Kısa yazılardır.
*Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
*Yazarın hayatından izler taşır.
*İçten ve sevecendir.
*Ruzname de denir.
*Türün ünlüleri, Oktay Akbal, Suut Kemal Yetkin,
Seyit Kemal Karaalioğlu, Nurullah Ataç, Salah Birsel
* Edebiyatımızda “günlük” terimini ilk kez Falih Rıfkı Atay kullanmıştır.
* Divan edebiyatındaki “vakayinameler” bir tür günlük sayılır
* Kimi roman ve hikâyelerde “günlük” , bir anlatım biçimi olarak kullanılabilir.
*Anlatımda “iç konuşma” tekniğinden yararlanılır.
* Günlük, “anı” ile karıştırılmamalıdır. Günlükleri anılardan ayıran; günlüklerin günü gününe yazılmasıdır. Anılarda ise yaşananlar, daha sonraları bellekte kalan biçimiyle yazıya dökülür.
* Günlük, bir edebiyat türü olarak asıl kimliğini 1940’tan sonra kazanmaya başlamıştır.

Günlük türünün kökeni üzerine
Öteki edebiyat türlerinin kökeniyle karşılaştırıldığında, günlüklerin çıkış noktası, yanıtı daha belirsiz bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Türün geçmişini irdelemek, günlük yazmanın doğası üzerine düşünmek anlamına da geliyor. Batı’da günlüğün, Doğu’ya göre daha gelişmiş bir edebiyat türü olduğuna kuşku yok. Ama örneğin Japon edebiyatında da 10. yüzyılda yazılmış günlükler bulmak mümkün. Dolayısıyla günlük türünün hem Doğu hem Batı kültürlerinde, kendine özgü şartlar altında biçimlendiği söylenebilir. Peki, nedir günlük yazmak? Başlı başına, bir ömür adamayı gerektiren bir yazı uğraşı mı? Öyküden, şiirden kesilince başvurulan bir teselli mi? Yoksa yazın kuramlarını, yaşanan dönemin olaylarını taslak halinde sunan birer belge mi? Sağlıklı saptamalar yapabilmek için günlükleri farklı başlıklar altında değerlendirmek en doğrusu.

Türk edebiyatında günlük…

         Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Yirmisekiz Çelebi Sefâretnamesi ya da Silahdâr Tarihigibi kimi eserlerde bazı olayların günlük biçiminde anlatılmasını saymazsak, edebiyatımıza Batı’daki anlamıyla günlük Tanzimat’tan sonra girmiştir. Ancak neredeyse romanla yaşıt olan bu türün edebiyatımızda yeterince geliştiğini söylemek zor. Türkçede yayımlanmış ilk günlük, Ali Bey’in Seyahat Jurnali’dir. Ali Bey’in, eserinin adında jurnal (Fransızca ‘journal’) sözcüğünü tercih etmesi, günlüğün bize pek çok başka tür gibi Batı kanalıyla geldiğini gösteriyor. Jurnal sözcüğü, Cemil Meriç gibi birkaç istisna dışında, fazla tutunamamış, yerini ‘günce’ ve ‘günlük’ sözcüklerine bırakmıştır. Ataç’ın savunduğu ‘günce’nin de bugün ‘günlük’ kadar yaygın olmadığı söylenebilir. Zaten günce’yi savunan Ataç’ın, Fournier’den yaptığı Adsız Köşk çevirisinde günce yerine ‘ruzname’ ve ‘hatıra defteri’ sözcüklerini kullandığını da unutmamak gerekiyor.
Ali Bey’in Seyahat Jurnali’nden sonra Batılı anlamıyla aslında ilk edebiyat günlüğü sayılabilecek Şair Nigar Hanım’ın günlüğü geliyor. Bu eserin bir kısmı, şairin ölümünden 40 yıl sonra Hayatımın Hikâyesi adıyla yayımlanmıştı. Ahmet Refik’in Kafkas Yollarında adlı seyahat günlüğünden başka, Sultan Reşad ve Vahdettin dönemlerinde sarayda başmabeyncilik yapan Lütfi Simavi’nin notları da günlük olarak nitelenebilir. Yine günlük sayabileceğimiz İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın defterleri ise yayımlanmadı. Atatürk’ün Anafartalar Savaşı sırasında tuttuğu günlükler, ölümünden sekiz yıl sonra Türk Tarih Kurumu’nca basılmıştır. Cumhuriyet öncesinin önemli yazarlarından Ömer Seyfettin’in Ruznameler’i de kitap olarak yayımlanmamış günlükler arasında yer alıyor.

Günlük Örneği
NECİP FAZIL’DAN Cuma, 9 Ocak Bugün hava yagmurlu ve puslu… Saat 2’ye 5 var… Bu âna kadar defterimi açamadım. Halim bir tuhaf… Bugün anladım ki, beni delikten çağırdıkları, meydancı gelip “Bir isteğin var mı?” diye sorduğu, berberin tıraşa geldiği, hasılı insanlarla temas ettiğim an, üstüme acayip bir uyuşukluk, sinsi bir donukluk, anlatılmaz bir garipseme hissi çöküyor. Hayret! Bir aylık yalnızlığın tesirine bakın! Hayırdır inşallah; nereye gidiyorum? Perşembe, 15 Ocak Şiir kitabımı bitirdim; ve güya rahat bir nefes aldım. Hava suratlı… Saat üç buçuk… Gaz sobam trampet çalıyor. Yevmiyemin 40’ıncı gününe rastlayacak olan 20 Ocak Salı gününün iple çekiyorum. Cuma, 16 Ocak Allah… Başka tek kelime söyleyemeyecek haldeyim. (Kırk Günlük Hapishane Yevmiyesi-Cinnet Mustatili) Sayı: 19 Bölüm: Kapak

Leave a comment »

Divan Edebiyatı Nazim Şekilleri

Divan Edebiyatı Nazim Şekilleri

Kaside

• Daha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir. Kaside şairlerine kaside-gü (kaside söyleyen), kaside-sera ya da kaside-perdaz (kaside yazan) denir. Kaside 6 bölümden oluşur:

Birinci bölüm 15-20 beyitliktir. Bu ilk bölüme, aşıkane duygular yer alıyorsa “nesib”, bahar, doğa, bayram gibi konulara değiniliyorsa “teşbib” adı verilir.
İkinci bölüm girizgah ya da girizdir. Genellikle tek beyitten oluşur ve burada şair medhiyeye (övgüye) geçeceğini bildirir. Girizgah konuya uygun ve nükteli olmalıdır.
Üçüncü bölüm medhiyedir. Bu bölümde asıl konu anlatılır. Beyit sayısı konuya ve şaire göre değişen medhiye bölümü kasidenin en sanatlı beyitlerini içerir.
Kasidenin dördüncü bölümü tegazzüldür. Tegazzül, 5-12 beyit arasında değişir. Kasidenin başında ya da sonunda yer alabilir. Bu bölüm her kasidede bulunmayabilir.
Beşinci bölüm fahriyedir. Şair bu bölümde de kendisini över.
Kasidenin son bölümü duadır. Bu bölümde önceki beyitlerde övgüsü yapılan kişi için dua edilir.
Kasideler, nesib bölümünde ele alınan konuya göre göre kaside-i bahariyye, kaside-i ramazaniyye, kaside-i hammamiyye olarak adlandırılır. Uyaklarına göre r harfi ile bitiyorsa kaside-i raiyye, l harfiyle bitiyorsa kaside-i lamiyye, m harfiyle bitiyorsa kaside-i mimiyye diye anlandırılır. Rediflerine göre de, tevhid, münacaat, methiye diye bölümlenir. Kasidenin en güzel beyiti “beyt-ül kaside”dir. Şairin adının geçtiği beyite ise “tac beyit” denir.

Gazel

• Divan edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir. Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegaüzzül adı verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde gelişmiştir. Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Daha fazla beyitten olaşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel denilir. Gazelin ilk beyti “matla”, son beyti ise “makta” adını alır.
Matla beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır (musarra). Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci dizeleri ilk beyitle uyaklı olur. Birden fazla mussarra beytin bulunduğu gazel “zü’l-metali”, her beyti musarra olan gazel ise “müselsel” gazel adıyla bilinir. İlk beyitten sonraki beyte “hüsn-i matla” (ilk beyitten güzel olması gerekir), son beyitten öncekine “hüsn-i makta” (son beyitten güzel olmalı gerekir) denir.
Gazelin en güzel beyti ise “beytü’l-gazel” ya da “şah beyit” adıyla anılır. Bunun yeri ya da sırası önemli değildir. Bazı gazellerin matlasını oluşturan dizelerden birinci ya da ikincisinin matlasının ikinci dizesi olarak yenilenmesine “redd’i-matla” denir. Şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da “hüsn-i” maktada söyler. Bu durumda beyit ikinci bir adla “mahlas beyti” ya da “mahlashane” olarak anılır. Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına “hüsn-i tahallüs” denir.
Dize ortalarında uyak bulunan gazele musammat, sonu getirilmemiş ya da beyit sayısı 5’in altında bulunan gazellere de “natamam” gazel denir. Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine dönüştürdüğü gazellere “tahmis”, “terbi” adı verilir. Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı gazeller “yekahenk gazel”, her beyti öncekinden ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de “yekavaz gazel” olarak adlandırılır.
Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır. Aşka ilişkin acı, mutluluk gibi içli duyguların dile getirildiği gazeller “aşıkane”, içki, yaşama boş verme, yaşamdan zevk alma gibi konularda yazılanlara “rindane” denir. Aşıkane gazellere en iyi örnek Fuzûlî’nin gazelleri, rindane gazellere en iyi örnek ise Bâkî’nin gazelleridir. Kadınları ve ten zevklerini konu edinen gazeller ise, örneğin Nedîm’in gazelleri, “şuhane”, öğretici nitelikli gazellere, örneğin Nâbî’nin gazelleri, “hakimane gazel” denir.
Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu. Özelikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır. Gazelleri makamla okuyan kişilere “gazelhan”, gazel yazan usta şairlere ise “gazelsera” adı verilir.

Gazel, Türk müziğinde ise şiirin bir hanende tarafından doğaçtan seslendirilmesidir. Sesle taksim olarak da bilinir.

Rubai

• Kendine özgü bir ölçüsü olan 4 dizelik (mısralık) nazım birimidir. Rubailerde birinci, ikinci, dördüncü dizeler uyaklı, üçüncü dize serbesttir. İki beyitlik kıtalar biçiminde yazılmış rubailer de vardır. Her dizesi birbiriyle uyaklı rubailere “rubai-i musarra” ya da “terane” adı verilir. Rubainin aruzun hezec bahrinden 24 kalıbı bulunur. Bunlardan mef’ûlü birimiyle başlayan 12 kalıba “ahreb”, mef’ûlün birimiyle başlayan öbür 12 kalıba da “ahrem” denir. Kalıpların sonu “faül” ya da “fa” birimiyle biter.
Rubainin her dizesi ayrı bir ölçüde olabildiği gibi, dört dizesi de aynı ölçüde olabilir. Türk divan şiirinde daha çok ahreb kalıbına rastlanır. Rubailer genellikle mahlassız şiirlerdir. Ve divan şairlerinin divanlarının sonunda rubaiyyat başlığı altında sıralanırlar. Bu türün tartışmasız en büyük şairi Ömer Hayyam’dır.
Türk edebiyatında Mevlana’nın Farsça yazdığı felsefi rubiler bu türün hızla yayılmasına neden oldu. Kara Fazlî, Fuzûlî 16. yüzyılda bu türün en usta örneklerini verdiler. Divan edebiyatında 17. yüzyıl rubainin altın çağı oldu. Azamizade Haletî, yazdığı bin kadar rubai ile en büyük Osmanlı rubai şairi olarak tanındı. Cumhuriyet döneminin en büyük rubai ustası ise Yahya Kemal Beyatlı’dır.

Musammat

• Ayrı bir nazım biçimi olmamakla birlikte gazeil ve bazı kasidelere uygulanan bir tekniktir, Bendlerden kurulu nazım biçimlerine (murabba, muhammes, müseddes, müsebba, müsemmem, mütessa, muaşşer, terbi, tahmis, taşdir, tesdis, tesbi, tesmin, tes-i, taşir, terkib-i bend ve terci-i bend) verilen genel addır. İlk bende geçen dize ya da beyitlerin, öbür bendlerin sonunda aynen yinelenmesiyle düzenlenen musammatlara mütekerrir musammat denir. İlk benddeki dize ya da beyitlerin, öbür öbür bendlerin sonundaki dize ve beyitlerle yalnızca uyak bakımından uyuşması durumunda musammat müzdevic musammat adını alır.

Terci-i bend / terkib-i bend

• Uyakları gazel biçiminde düzenlenmiş “hane” adı verilen 5-10 beyitlik şiir parçalarının (genellikle 5-12 hane) “vasıta” denen ve sürekli yinelenen bir beyit ile birbirine bağlanmasından oluşan nazım biçimidir. Vasıta beyitinin her hanenin sonunda değişmesi durumunda şiir terkib-i bend olur.

Müsemmem

• Sekiz dizeden oluşan bendler halinde yazılmış musammatlardır. Az kullanılmıştır. Divan edebiyatında en bilineni Şeyh Galib’in Esrâr Dede’nin ölümü üzerine yazdığı mersiyedir.

Tuyuğ

• Halk edebiyatındaki mani türüne benzer tarzda yazılmış musammatlardır. Tuyuk da denir. Çoğunlukla her beytinin birinci ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklıdır. Sadece Türklere özgüdür. Aruzun sadece fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılması nedeniyle rubai’den ayrılır. Bazen dört mısra birbiriyle kafiyeli olabilir.

Tahmis

• Bir gazelin her iki dizesinin başına aynı ölçüde üç dize ekleyerek oluşturulan nazım biçimidir. Tahmis genellikle başka bir şairin gazeline yapılırsa da, kendi gazellerinden tahmis oluşturan şairler de vardır. Başarılı bir tahmis’te asıl beyit ile eklenen dizeler anlam bakımından kaynaşmış olmalıdır. Başa eklenen üçer mısra gazelin matlası ile aynı kafiyede olur. Diğer beyitlere eklenen üçer mısra ise o beyitlerin ilk mısraları ile kafiyelidir.

Tardiye

• Beş dizelik bentlerden oluşan musammat türüdür.

Taşdir

• Tahmisin değişik bir şeklidir. Tahmiste bir başka şairin gazelinin her beytinin başına üç dize eklenirken, taşirde her beytin iki mısrasının arasına üç mısra eklenir. Taşdire “mutarraf tahmis” de denir.

Tesdis

• Terbî ve tahmise benzer. Ancak başka bir şairin yazdığı bir gazelin her beytinin üzerine dört dize daha ekleyerek altılı beyitler haline getirilmesiyle oluşur. Tesdis tek bir beyite de uygulanabilir. Divan edebiyatında çok az kullanılmıştır. Tahmis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır.

Tesbi

• Bir başka şairin bir gazelin her beytinin matlasına 5 dize daha eklenerek yedili beyitler haline getirilmesiyle kurulur. Tahmis ve tesdis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır. Tesbi de eklenen dizelerin kafiyesi, mevcut dizelerle aynıdır.

Taşir

• İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 8 dize daha ekleyerek 10′lu beyitler haline getirilmiş gazel türüdür. Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır.

Tezmin

• İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 6 dize daha ekleyerek 8’li beyitler haline getirilmesidir. Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır.

Muaşşer

• Aynı ölçüde onar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. İlk bendin on dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin ise ilk iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır. İlk beytin son bendinin her bendin sonunda aynen yinelendiği muaşşerlere “mütekerrir muaşşer” denir. Bendlerin son beytinin ilk bendin uyağına uygun olarak her bendde değişmesiyle yazılan muaşşerler ise “müzdeviç muaşşer” adıyla tanımlanır.

Muhammes

• Aynı ölçüdeki beşer dizelik bendlerden oluşa nazım biçimi. İlk bendin 5 dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin son bir ya da iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır. Son bir ya da iki dize, her bendin sonunda aynen tekrarlanıyorsa bu muhammese “mütekerrir muhammes”, bu dizelerin ilk bend ile yalnızca uyak yönünden uyuştuğu muhammeslere ise “müzdeviç muhammes” adı verilir. Bend sayısı 4-8 arasında değişir. Muhammeslerde çoğunlukla felsefi düşünceler, tasavvuf konuları ele alınır.

Murabba

• Aynı ölçüde dörder dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. Murabbalarda ilk bendin dört dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin son dizesi ilk bendle uyaklıdır. Son dizenin her bendin sonunda aynen yinelendiği murabbalara “mütekerrir murabba” denir. Her bendin son dizesi ilk bendle yalnızca uyak açısından benzeşiyorsa murabba “müzdeviç murabba” diye tanımlanır. Murabbaların uzunlukları 4-8 bend arasında değişir. Konuları çoğunlukla dinsel ve didaktiktir. Övgü, yergi, manzum, mektup, mersiye gibi türlerde yazılmışlardır. Murabbalarda her vezin kalıbı kullanılabilir. Halk edebiyatımızdaki koşmalara benzerler.

Müseddes

• Aynı ölçüde altışar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. İlk bendin bütün dizeleri birbirleriyle, sonraki bendlerin bir ya da iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır. İlk bendin son ya da son iki dizesi her bendin sonunda yinelenirse “mütekerrir müseddes”, sonraki bendler ile ilk bend yalnızca uyak yönünden benziyorsa “müzdeviç müseddes” adını alır. Müseddeslerin uzunluğu 5-8 bend arasında değişir. Konuları tasavvuf ve felsefedir.

Müstezat

• Arapça ziyade sözcüğünden gelir. Bir gazelin her dizesine bir kısa dize ekleyerek oluşturulan şiir biçimidir. Çoğunlukla aruzun “mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulün kalıbı kullanılarak yazılırlar. Her dizeden sonra bu kalıbın ilk ve son birimleri olan mef’ulü/ feûlün kalıbına uygun bir kısa dize söylenir. Eklenen bu kısa dizeye ziyade denir. Ziyadeler dizeden sayılmadığı için iki uzun iki kısa dizeden oluşan 4 dize bir beyit sayılır. Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün oluşturur. Ziyadesi bir satırdan fazla olan müstezatlar da vardır. Tez ziyadeli müstezatlara “sade” çitf ziyadeli olanlara ise “çift” adı verilir.

Şarkı

• Divan şiirinde bestelenmeye uygun ölçü kalıpları ile yazılan ve çoğunlukla 4 dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir. Dörtlüklerden kurulan musammat da denebilir. Murabbaya benzer. 5 ya da 6 dizelik bendlerden de oluşabilir. Üçüncü dizeye meyan adı verilir. Ve bu dizenin anlam bakımından daha özlü olmasına dikkat edilir. Dördüncü dizeye ise nakarat denir. Aşk, sevgili, ayrılık, içki, eğlence gibi konularda yazılır. Divan edebiyatının ilk şarkı yazarı Naîlî-i Kadîm’dir. 28 şarkısıyla Nedîm de bu türün en güzel örneklerini vermiştir.

Comments (1) »

Cumhuriyet Dönemi Öğretici Metinlerin Genel Özellikleri :::

Cumhuriyet Dönemi Öğretici Metinlerin Genel Özellikleri ::: Kimi farklı noktaları olmakla birlikte, ulusal Ede­biyat dönemi ile Cumhuriyet dönemini kesin çizgi­lerle birbirinden ayırmak olanaksızdır. Ulusal edebi­yat dönemi sanatçılarının önemli bir
bölümü, benzer sanat anlayışlarıyla edebiyat yaşamlarını bu dö­nemde de sürdürdüler.
Kurtuluş Savaşıyla, Mustafa Kemal Atatürk ön­derliğinde, emperyalizme karşı verilen mücadele kazanıldı. 1923′te de Cumhuriyetin ilanıyla siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel alanlarda büyük değişimler gerçekleşti.
Din birliğine dayalı ümmet toplumu yerini, ulusal devlete bıraktı. Teokratik devletten, demokratik devlete dönüşüm başladı. Latin alfabesinde geçildi. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumları kuruldu. Dilin özleşmesi hızlandı.
Bu değişim, sanat-edebiyatta da yansımalarını buldu:
Cumhuriyet öncesi sanatçılarının büyük bir bö­lümü İstanbul’da ya da diğer büyük kentlerde ya­şardı. Varlıklı kesimlerindedir. Bir kısmı bürokrattı. Seçkin çevrelerde yetişliklerinden de, ürettikleri kendi çevrelerini yansıtıyor, yine bu çevreye sesle­niyordu. Cumhuriyet, edebiyatı daha da Anadolu kıldı, halka açtı. Toplumun değişik kesimlerinden sanatçılar yetişti. Köy enstitülerin kurulması da, köy kökenli bir yazar ve ozan kurulması da, köy kökenli bir yazar ve ozan kuşağının etkili olmasını sağladı.
Cumhuriyet romanının ilk yıllarına Kurtuluş Sa­vaşı, ana konu olarak yer etti. Ulusal Kurtuluş Sa­vaşı, örgütlenme aşamasından, Lozan boyutuna kadar çeşitli evreleriyle roman ve öykünün konusu­nu oluşturdu. 1930′lara kadar gelen, Türk roman ve öyküsündeki Ulusal Edebiyat etkisi, bundan sonra yerini toplumcu-gerçekçi çizgiye bıraktı ve Sadrİ Ertem ve Sabahattin Ali gibi sanatçılar, toplumcu-gerçekçi roman ve öykünün İlk örneklerini verdiler.
Cumhuriyetin 1940 öncesi evresinde şiirde ge­nellikle hece ölçüsü kullanmıştır. Dönem sanatçıları, hece şiirine yeni söyleyişler ve duyarlıklar kazan­dırmaya çalıştılar.
Türk edebiyatında ilk serbest şiir örnekleri, Na­zım Hikmet tarafından verilmeye başlandı. Dünya edebiyatının da sayılı toplumcu-gerçekçi ozanların­dan biri olan Nazım, kendinden sonraki birçok sa­natçıyı da etkilemiştir. Cumhuriyet döneminin şiirin-deki diğer toplumcu kuşağa Rıfat İlgaz, A.Kadir, Atilla ilhan, Ahmet Arif, Enver Gökçe, Arif Danan…gibi adlar eklenebilir.
Bu dönemde Kadro, Varlık, Resimli Ay, Ülkü, Yücel gibi dergiler önemli işlevler görmüşlerdir.

Comments (3) »

Fatih-i Harbiye

Fatih-i Harbiye

Fatih harbiye
Eserin baş kahramanı Neriman lise yıllarında tanıştığı ve yedi yıldır birlikte olduğu dostu Şinasi’den gittikçe uzaklaşmaya baslar.

Artık o Şinasi’nin ve çevresindekilerin tanıdığı Neriman değildir. Giyimi, zevkleri, derslerine ve çevresine karsı tavırları değişmiştir.

Doğu medeniyeti ve ona ait her şeyden nefret etmekte, buna karşılık Batı medeniyeti ve ona ait her şeye sevgi duymaktadır. Bu yüzden İstanbul’da Batının etkilerini en çok üzerinde taşıyan Beyoğlu semtine karsı aşırı bir sevgi duyar ve her fırsatta evlerinin bulunduğu Fatih’ten tramvaya binerek oraya dolaşmaya gider.

Bu arada konservatuarın Bati Müziği Bölümü ve Beyoğlu’ndan tanıştığı zengin aile çocuğu Macit ile arkadaş olur. Macit onun gözünde Batiyi ve medeniliği temsil eden bir gençtir. Bu yüzden ona karşı bir sevgi duyar.

Hatta Neriman bir gün Şinasi’ye yalan söyleyerek Macit ile buluşmaya gider. Fakat Şinasi bu yalanın farkına varır ve araları iyice bozulur.

Bir gün Macit Neriman’ı zengin insanların katılacağı büyük bir baloya davet eder. Neriman da bu baloya katılmayı çok istemektedir. Baloya gitmeye izin alabilmek ve gerekli parayı temin edebilmek için, son zamanlarda değişen tavırlarından dolayı kendisine kızmakta olan babası Faiz Bey’in gözüne girmeye çalışır. Uzun konuşmaların ardından Faiz Bey, Şinasi ile birlikte gitmeleri şartıyla baloya gitmesine izin verir.

Bunun üzerine Neriman baloda giyeceği bir elbise almak için Beyoğlu’na gider. Dönüşte dayısının evine uğrar. Fakat burada dayısının kızlarından dinlediği bir olay Neriman’ın hayatini değiştirir.

Olay sudur: “Fakir bir Rus gitaristle yasayan bir Rus kızı, az parayla yaşamak kendisine ağır geldiği için onu terk ederek, tanıştığı zengin bir Rum ile evlenir. Fakat bu zenginlik içindeki hayatta eskisinden çok daha mutsuz olur. Bu hayattaki her şeyi ve çevresindeki insanların davranışlarını basit ve yapmacık bulur. Pişman olarak tekrar fakir Rus gitariste döner. Fakat adam kendisini kabul etmez. Buna dayanamayan Rus kızı intihar eder.”

Neriman dinlediği bu olayla kendi hayati arasında büyük bir benzerlik bulur. Gittiği yolun yanlış olduğunu, mutlu olmak için sadece paranın ve medeniyetin yeterli olmadığını, iç huzurun da gerektiğini anlar.

Balodan da, Macit’ten de vazgeçer. Doğu medeniyeti ürünü olduğunu düşünerek nefretle bir kenara bırakmış olduğu udunu tekrar eline alır. Şinasi ile de en kısa zamanda evlenmeyi kabul eder.

Artık Neriman, babası Faiz Bey ve Şinasi mutsuz geçen günlerin ardından nihayet huzurlu günlerine dönmüşlerdir.

Leave a comment »

Sinekli Bakkal

Sinekli Bakkal

S İ N E K L İ B A K K A L

( H A L İ D E E D E İ P – A D I V A R )

Sinekli Bakkal olayın geçtiği bu dar sokağın adını almıştır. Ve bu sokaktaki evler iki katlıdır. Sokağın başından evlerin pencerelerine baktığınızda, evlerin pencerelerin önünde çeşit çeşit, renk renk çiçeklerin olduğunu görmek mümkündür.

Burası dünyanın herhangi bir yerindeki fukara mahallesinde farkı yoktur. Bir geçitten çok toplantı yeri; mahalleli hep burada muhabbet eder, kavga eder, eğlenir. Hatta ihtiyarlar çeşme başında doğuran kadınların olduğunu bile söylerler.

Eğer bu sokakta yabancı biri durur, su dolduran kadınlarla muhabbet ederse bir kınalı parmak ona iki yerden birini gösterir. Biri Mustafa Efendi’nin “İstanbul Bakkaliyesi”, diğeri ise İmamın evi. Birincisi sokağın ortasında ki evlerin birinin altındadır. Diğeri ise sokağın tek üç katlı binasıdır. Fakat kapısı öteki sokağa açılır, küçük Sinekli Bakkal. Zengin-fakir, çevre halkı, ölüm-doğum, nikah gibi hayati meselelerde o eve gelmek zorundadırlar.

İmama göre hayatta iki yol vardır. Biri cennet, diğeri cehenneme çıkar. İmama göre zevke, cümbüşe düşkün gafillerdir. Cennet yolcuları ise gülmezler. Onlara göre zevk, neşe veren her şey günahtır.

İmam karısını gençken kaybetti, bir daha da dünya evine girmedi. Emine adlı kızından başka kimsesi yoktur. Temizdi, hamarattı, titizdi ve de mahalle çocuklarıyla oynamayı da hiç sevmezdi. Suratsızdı, gülmezdi yani kısacası imamın inancının timsaliydi. Emine on yedi yaşında iken mahallede haylazlığıyla ün yapmış zenne rolüyle çıkan “Kız Tevfik” diye bir delikanlıyla kaçmıştı. Hiç bir ortak yanları olmayan, akla mantığa sığmayan bu iki kişiyi tabiat birleştirmişti.

Kız Tevfik erkeler tarafından sevilmezdi. Çünkü kendinin yaptığı makyajlar hiç te hoşlarına gitmezdi. Fakat buna rağmen en ciddi olanı bile gülmekten kendini alamazdı. Hatta Zaptiye Nazırı Selim Paşa da Tevfik’i gitmiş ve izleyip kahkahalarını tutamamıştır.

Bu yıl içerisinde hem dayısını hem de annesini kaybetmiştir. Birinden dükkân, diğerinde de bahçeli bir ev kalmıştır.

Emine Tevfik’in ağzından oyunculuğu bırakıp bakkal dükkânı işleteceğinin sözünü alır almaz imamın evinden kaçtı. Bu evliliği mahallelinin yardımıyla başka mahallede kıyılmıştır. İmamın kızı Tevfik’in evine geldiği gün tüm mahallelinin karlısında Emine’yi evlatlıktan reddetmiştir.

Tevfik’in yattığı katlığı, çalıştığı zaman belli değildi. Bu huyları da dükkânda da boy göstermektedir. Bütün malların bayat, dükkân ise pislik içerisindedir. Ve de gelen müşteriler yavaş yavaş da azalmaktadır. Bunu hemen sezen Emine Tevfik’i tam bir çırak gibi kullanır. Emine’nin idaresinde dükkân tertemiz olmuş ve dolayısıyla da sayışlar artmıştır.

Bir gece vakti Emine aşağıdan gelen sesler üzerine uyanır ve yataktan kalkıp sesin geldiği yöne doğru ilerler. Bu sesler Tevfik ve bir grup arkadaşının toplanıp Tevfik’in Emine’nin dükkânda yaptığı hareketleri ve yatak odasında yaptığı hareketleri arkadaşlarına anlatıyordu. Bunu anlayan Emine hakaretlerle Tevfik ve arkadaşlarını dükkândan kovalar.

Tevfik Emine’ye kendini affettirmek için kapısının önünde gezer, kendisini affetmesi için Emine’ye güzel sözler gönderirdi. Bunlardan bir sonuç elde edemeyince Tevfik köşe başlarında içer. Bundan da mahallelinin rahatsız olmasıyla komisere şikâyet ederler. Ve bu şikâyet sonucunda mahkemeye çıkar ve mahkeme sonucunda Tevfik’i Gelibolu’ya süreler.

Tevfik’ten ayrıldığında gebe olan Emine kısa bir süre sonra kızı olur. Adını da Rabia koyalar. İmam Hacı İlhami Efendi, torununu tam bir din eğitimi ile yetiştirirler. Rabia ise her okutulan namaz sürelerini ezberlemekte zorlanmaz. Bunu üzerine baba kız Rabia’yı hafız yapmaya karar verilerler. Verilen iyi ve güzel bir eğitimle hafız yaparlar.

Rabia’nın sesinin güzelliği kısa bir sürede duyulur ve ünü çabucak yayılır. Bunda sonra mevlitlerde ve camilerde ilahiler okurdu. Bir gün kendisini dinlemeye gelen Zaptiye Nazırı Selim Paşa’nın karısı Sabiha Hanım hayran kalır ve Selim Paşa’ların konağının en itibarlı misafirlerinden olur.

Konağın görevlilerinden olan Pregrini ile Mevlevi Dervişi Vehbi Dedeyi musiki hocası olarak tutar. Bu arada babasını merak eden genç kız, bir gün o nu gidip görmüştür ve yapılan tenkitlerin aksine onu çok sevmiştir. Durumu öğrenen İmam “ya anneni, ya babanı” demesi üzerine Emine babasını tercih eder, onunla birlikte yaşamaya başlarlar.

Selim Paşa’nın oğlu Hilmi Bey, hürriyet taraflısıdır. Bu durumu meydana çıkmış ve bir gün Hilmi Bey, sözde bir görevle Şam’a sürgün edilmiştir. Daha İstanbul’dayken Hilmi Bey’e Avrupa’dan gelen gazete, dergi gibi bazı evraklar da kadın kılığına girerek, Fransız pastanesinden alıp kendisine ulaştıransa Kız Tevfik’tir. O Şam’a yollandıktan sonra da bu işlere devam eden Tevfik defasında yakalanır ve o da Şam’a sürülür.

Oğlunun bile sürgününe göz yuman, hatta padişaha sadakatini göstermek için, bu işte rol oynayan Selim Paşa, Rabia’nın babasının felâketine hiç aldırmamış; ama genç kıza olan ilgi ve yardımını da azaltmamıştır. Ne var ki Rabia konaktan elini ayağını çeker.

Rabia, babası gittikten sonra, mahallelinin yardımı ve desteği ile onun bıraktığı dükkânın işlerini yürütmeye çalışır. Bu arada kendisine en yardım edenlerin arasında da İtalyan Pregrini ve Mevlevi dervişi Vehbi dededir. Bu iki müzisyenin ikisi de öğrencilerini derin bir sevgiyle bağlıdırlar.

Rabia’nın ünü şimdi daha da çok artmıştır. Ramazanlarda camilerde mukabele okuduğu zaman kalabalıktan iğne atılsa yere düşmeyecek hale gelir. Sık sık mevlitlere çağrılarak büyük itibar görmektedir.

Mümkün olduğu kadarıyla her yerde Rabia’yı izleyip, dinleyen Pregrini’de yavaş yavaş bu aşkın etkisiyle Müslümanlığa karşı da derin bir sevgi ve saygı duymuştur. Bir gün içini yakın dostu olan Vehbi Dede’ye açar; “Müslüman olmak ve Rabia ile evlenmek istediğini” bildirir. Vehbi Dede de bunu Rabia’ya açıklar. Tabi Rabia da Pregrini’ye karşı ilgisiz değildir. Daha sonra ikisi anlaşıp evlenirler. Pregrini verdiği sözde durup Müslüman olur ve adını Osman olarak değiştirir.

İmamla, kızı Emine bir süre önce ölmüşlerdir. Osman eşini eski anıları içinde mutlu kılmak için, imamın evini satın alır. Ev belli bir zamandır kullanılmadığı için bakım gerekmektedir ve gerekli tamiratları yapar. Dayayıp döşer ve oturulacak şekle getirir. Karı koça tam bir anlaşma içerisinde bu evde yaşamaya başlarlar. Aradan geçen belli bir zaman sonra bir de oğulları olur.

Yıl 1980’i bulmuş, ülkede Meşrutiyet ilan olmuştur. Eski yönetimin kahrına uğrayıp sürgüne gönderilenler birer birer İstanbul’a dönmektedirler. Bu arada bir gün Rabia Tevfik öğle hürriyet kahramanı falan değildir, ama ne zarar. Eski yönetimin kahrına uğradı mı? Uğramadı mı? Kahraman sayılacaktır. Nitekim vapurdan indiği zaman Sinekli Bakkal’ın yaşlı, genç bütün ileri gelenleri kendisini “Yaşa, Varol” larla karşılarlar, nutuklar söylenir, omuzlara alınır.

Artık yaşlanmış, göbek bağlamış, yorulmuş bir adam olan Kız Tevfik’in bütün bu olan biten karşısında şaşkındır; ama getirilip de kucağına “Bu da torunun…” diyerek nur topu gibi bir oğlan çocuğu verildiği zaman, engin bir mutluluk içinde kendine gelir.

Leave a comment »

12. sınıf edebiyat kitabı sayfa 42 den sonra

sayfa 42:
1soru:SAF ŞİİR DİLİ AĞIR,SANATLI SÖYLEYİŞ OLAN BİR ŞİİRDİR
3.soru:ŞİİRİ YAZARKEN KELİMELERİN SERBEST SEÇİLİŞİ,USLÜBUNUNDA UYGUN VE ŞİİRİNİN OKUYANI ETKİLEMESİNİ ŞİİRDE ANLAMLILIĞI SAĞLAMIŞTIR.
SAYFA 43:
1.SORU ARKADAŞLAR ÇOK UZUN OLACAGI İÇİN BİZ SADECE 2SATIRINIU BULDUK OKULDA KAFİYESİNİ.ONUN İÇİN SİZ YAPABİLİRSİNİZ BU SORUYU
2.SORU:RİTİM KAZANDIRMIŞ,KOLAYLIKLIK SAĞLAMIŞTIR.
3.SORU:HASRETİN DENİZLERİN—TEŞHİS
EŞYAMIZ NE KÜSKÜN ——-TEŞHİS
ODAMA NASIL DOLDU BİRDEN BİRE BU MELTEM————-TECAHÜL ARİF
5.SORUİLİ SADEDİR.HECE **ÇÜSÜYLE YAZILIP,SERBEST YAZILMIŞTIR
6.SORU:**ÜMÜN YOK OLUŞ OLMADIĞINI AKSİNE MUTLULUK OLDUĞUNU ANLATILMIŞ TEMASI:**ÜMDÜR

sayfa 43 1,soru 7li hece ölçüsüyle yazılmıştır şiir mesnevi tarzında kafileyenmiştir
şiirde d,s,k sesleriyle aliterasyon a,e,i ünlüleriyle asonans yapılmıştır

2,soru şiirin ölçüsü ve kafiye örgüsü şiirin ritim yönünü oluşturuyor ve onun ahenk bir şekilde algılanmasını sağlıyor

sayfa:43
1.soru::7li hece ölçüsüyle yazılmıştır.biz sınıfta sadece birkeç tanesinin kafiyesini bulduk tamanını bulmadık yani.
2.soru::ritim kazandırmış ve kolaylık sağlamıştır.
sayfa 44 ::hasretin denizlerinve eşyemız ne küskün:::teşhis sanatı vardır
odana nasıl oldu birdenbire bu meltem:::tecahül arif
4.soru::insan denilirse herhangi bir değişiklik olmaz,ama söz sanatına yer verilmez.sanat olarak kişileştirme vardır,mecaz anlam kazandırmıştır.
1.etkinlik:::”şevki yok” adlı şiirin dili oldukça ağırdır ve serveti fünun dönemine aittir.
diğeri ise” lisan” adlı şiirin dili anlaşılır sade bir dili vardır.milli edebiyata zemin hazırlamıştır.
5.soru::dili sadedir.ölçüsü hece ölçüsüdür.
6.soru:::ölümün yok oluş olmadığını tam tersine mutluluk olduğunu anlatmakta KISACA TEMASI:::,ÖLÜM,
SAYFA 45DEKİ EN ALTTA Bİ SORU VAR O SEMBOLİZM OLCAK

Comments (41) »

12. sınıf edebiyat kitabı sayfa 4-5-6-7-8-9-10-11-12-13-14-15-16-17-18-19-20-21-22-23-24-25-26-27-28-29-30-31-32-33-34-35-36

sayfa 4: 1.sorunun cevabında : din anlayışı,kültür farklılıkları,dil ,coğrafi konum gibi temeller ortaya atıldı.

hazırlık soruları

1. islamiyetin gelişimi, kavimler göçü, göçebe hayattan vazgeçiş vs..

2.çağdaş bir devletin kurulması, ankaranın başkent olması,halkçılığın devlet progr***** girmesi, bilimsel ve laik anlayışa dayanan milli eğitimin öngörülmesi,kadının özgürlüğü gibi toplumun çehresini değiştiren oluşumlar sanat ve edebiyat çevrelerinde de derin etkiler yapar.

3. milli edebiyat dönemindeki eserlerin konuları Cumhuriyet döneminde devam etti.Atatürk ün kişiliği, ilkeleri anlatıldı.sevinçler acılar çoşkular işlendi.

biz derste bu şekilde cevapladık.

——————-

sayfa 5: *çağdaş uygarlık seviyesine yükselmek.

*Eskiyi tamamen yok ederek yeniye ulaşmak

*Anadoluya(halka) yönelmek

—————-

SAYFA 9

1:siyasi temel;tanzimat fermanı, sosyal temel; medreselerin yıkılmış olması,fikri temel;şairlerin şarkla garp arasında kalması

2.Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında genel olarak Anadolu’ya yönelme görülür. Eserler Anadolu anlatılmış, aydınların Anadolu’yu tanımadıklarından bahsedilmiştir. Bu gibi şeylerle memleket anlayışı ortaya çıkmıştır.

3.Yenilikler: Gençlerin Anadolu’ya yönelmesi, sadece İstanbul’dan memleketin kurtulamayacağı işlenmiştir.

Anadolu’da Bir Gece: Anadolu’da ki sıkıntılar anlatılmıştır.

Tohum: Anadolu’ya yönelme işlenmiştir.

Aydınların halka yönelmesi ile birlikte kurtuluşun sadece İstanbul’dan olamayacağı anlaşılmıştır. Anadolu çoğu zaman yöneticiler ve aydınlar tarafından bir zahire ve asker deposu olarak görülmüş, gerekli hizmet devlet tarafından verilmemiştir. Yani Osmanlı’nın Anadolu’yu göz ardı etmesi aydınları Anadolu’ya dönük eserler vermeye itmiştir.

4.Cumhuriyetten önceki dönemlerde Anadolu çoğunlukla eserlere yansıtılmamıştır. Hikaye ve tiyatrolarda anlatılan olayların çoğu İstanbul’da geçmektedir. Cumhuriyetten önceki dönemler de anlatılacak olay yazar tarafından seçilir yazar olayı kurgular öyle anlatırdı. Yani yazılarda çoğunlukla sanat yapma amacı vardı. Cumhuriyetten sonraki dönemlerde ise sanat kaygısı güdülmeksizin doğrudan anlatım kullanılmıştır. Hayat olduğu gibi okuyucuya aktarılmıştır. (Türk Edebiyatında Anadolu ilk kez Çalıkuşu romanında anlatılmıştır.)

5.Genel olarak düşündüğümüzde insan topluluklarını millet yapan değerler:

– Ortak bir vatan

– Ortak bir dil

– Kültür ve Tarih birliği

– Ortak örf-adet

– Din, Ahlak

6.a) batı düşüncesinden etkilenilmiştir.Mesala bu tohum metnindede makineleşmekten bahsedilmiştir.ama ruh olmadan bir şey olamaz

b)varoluşculuk akımının etkisi vardır.Fakat manevi değerleri anlatan mistisizm akımının etkiside vardır.Çünkü batıdaki varoluşculuk akımı maneviyata karşıdır.Herşeyde önce insanın kendi özünü oluşturması gerektiğini savurunur varoluşculuk.

6.SORU=B SIKKI

VAROLUŞÇULUK AKIMININ ETKİSİ VARDIR.FAKAT MANEVİ DERĞERLERİ ANLATAN MİSTİSİZM AKIMININ ETKİSİDE VARDIR.ÇÜNKÜ BATIDAKİ VAROLUŞÇULUK AKUMU MANEVİYATA KARSIDIR.HERŞEYDEN ÖNCE İNSANIN KENDİ ÖZÜNÜ OLUŞTURMASI GEREKTİĞİNİ SAVUNUR VAROLUŞÇULUK.

—————

SAYFA 10

sayfa 10 etkinlik:dil;sade ve akıcıdır.zevk anlayışı;özentilikten kurtulmuş bir şekildedir.

———–
SAYFA 11

“Dilekçe ve Karşılaştırma” metinleriyle ilgilki olan bu sorularla ilgili olarak:

evet, birey kavramı ön plana çıkmıştır.

Evet ilişki kurulabilir, cumhuriyet ilkesinin sonucu olan kanun karşısındaki eşitlik, laik düşünce kişilerin duygu ve düşüncelerini rahatlıkla dile getirmesine yol açmıştır denilebilir.

Karşılaştırma metninde psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden söz edilebilir.

varoluşculuk düşünce akımının etkisiyle ele alınabilir; çünkü kişinin varlığının farkına varması, birey olduğunu hissetmesi yani padişahın ya da başka bir şeyin kulu olmadığının farkına varması.

—————-

SAYFA=13

**ÇME DEĞERLENDİRM CEVAPLARI

1.SORU=

D

D

D

2.SORU=VAROLUŞÇULUK(BOŞLUK)

3.SORU=E SIKKI

4.SORU =B SSIKKI

**ÇME DEĞERLENDİRME

1.SORU=

Y

Y

D

2.SORU=PSİKOLOJİK(1.BOŞLUK)

PSİKİYATRİFK(2ÇBOŞLUK)

BATI(3.BOŞLUK)

EKONOMİK(4.BOLUK)

3.SORU=A SIKKI

4.SORU=ŞİİRDE HECE KULLANILMIS,DİL SADELEŞMİŞ,KONULARDA ANADOLU İŞLENMİŞ,ANADOLUYA YÖNELME BASLAMISTIR.ÇAĞDAŞLASMA İÇİN NELER YAPILMASI GEREKTİĞİNDEN BAHSEDİLMİŞ,KONU OLARAK VE EESERLERDE ATATÜRK ‘ÜN İLKELERİ BİR YOL OLARAK GÖRÜLMÜŞTÜR.

sayfa 13teki 8.metin soruları ve anlama-yorumlama

9. ulusçu,demokratik,özgürlükçü ve çoğulcu.Temel Amaç;dengeli,huzurlu,refah içinde toplum oluşması

10)a)din ve devlet işlerinin ayrılması.parçaya göre herkes dinini seçmekte,yerine getirmekte özgürdür.din işleri devlete karıştırılmamalı ibadeti siyasi sembol olarak düşünülmemeli.kişinin allahla arasında olandır.

b)din ve vicdn özgürlüğü var.din ve devlet işleri birbirinden ayrılır.

c)din konusunda herkesi özgür bırakıor.kimseye zorla din seçtirmior.bizim dinimiz yüce bir din olduğunu ve akla mantığa uyduğu

———-
Sayfa 14 ,

NURULLAH ATAÇ’ın EDEBİ KİŞİLİĞİ

Dilde sadeleştirme ve özleştirme hareketinin savunucularındandır. Türkçe’deki yabancı kelimeleri kullanmamış, dille düşünce arasında dolaysız bir ilişki olduğunu, somut düşünme geleneğinin doğabilmesi için kavramların saydam, hangi kökten geldiklerinin anlaşılır olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu yol da, Ataç’a göre, Latince, Grekçe, Farsça, Arapça gibi yabancı dillerin eğitimini zorunlu kılmak başarılamayacağına göre, bunlardan alınan kelimelerin Türkçe’leştirilmesinden geçer.

Türk edebiyatında izlenimci eleştirinin ilk örneklerini verdi. Akşam’da tiyatro eleştirmenliği, Hakimiyeti Milliye, Ulus, Milliyet, Tan, Posta, Cumhuriyet, Son Havadis, Dünya gazetelerinde eleştiri yazıları çıktı. Denemeleri Türk Dili, Varlık, Yedigün, Ülkü, Seçilmiş Hikayeler dergilerindedir.

Motif kelimesinin anlamları (sayfa14)

1 . Yan yana gelerek bir bezeme işini oluşturan ve kendi başlarına birer birlik olan ögelerden her biri:

“Halı motifi. Danteldeki motifler.”

2 . edebiyat Bir eserde sık sık tekrarlanan süsleyici öge.

3 . müzik Bestenin bir parçasına çeşitli yönlerden birlik sağlayan belirleyici küçük birim:

“Melodi motifi.”- .

—————-

sayfa 16 hazırlık çalışması

1.tarihi belge ansiklopedik bilgilerden yararlanılır

2.okuyucuyu bilgilendirmek amaçtır.

3.3 şekilde kullanılır edebiyatta anlamı anafikirdir

4.özgürlük anlamında herkes dinini seçmkte özgürdür.

——————
16-20 karısık

İNCELEME

1-batıya doğru adlı metin batı ve doğu medeniyeti hakkında yazarın görüşlerini okurlara iletmek amacıyla yazılmıştır.

2-doğu-batı-doğulu-batılı-batı acunu(dünyası)-doğu doğudur batı da batı.

motifler-doğu ve batı dır.

b-bu motifler bir araya geldiğinde metinin temel düşüncesini oluştururlar.

c-motiflerin,metnin temel düşüncesini meydana getirmöek için bir plan dahilinde bir araya getirilmişlerdir.örnek cümle-doğu doğudur,batıda batı-biz de bir doğululuk,batılılardan bir başkalık var.

3-giriş:doğululk ve batılılık ne dir?

gelişme-batı medeniyeti ve kökenleri

sonuç:batılı olunmalıdır.

4:bu metinde ele alınan Batı ve batı medeniyeti,batılılaşma günümüzün öğretici metinlerinde işlenmektedir.çünkü tazminattan beri yüzünü batıya dönen türkiye hala batı medeniyetini örneek alma*** devam etmektedir.bugün AB ye katılmak için aday ülke olması,metindeki temanın canlılığının işaretidir.

5:metinin teması-batılılaşmak

sosyal hayat unsurları-batı kültür ve medeniyetinin örnek alınması ve buna göre şekillenen sosyal hayat.

çıkarlarımız.cumhuriyet döneminde benimsenen ve yapılan ink.larla birlikte çağdaşlaşmak amacıyla batı kültür ve medeniyeti örnek alınmış fakat yanlış batılılaşma tanzimat döneminde de olduğu gibi o dönmn yazarlarınca eleştirilmiştir.

6:metinde yazıldığı dönemin ssosyal ve siyasi akımı olan batılılaşma etrafında kaleme alınmıştır.

7.tablo

açık-aşık anlatıma sahiptir

duru-gerekssiz sözcükler kullanılmamıştr.

akıcı-söyleyiş olarak akıcılık vaardır

tutarlı-savunulan görüşler baştan sona tutarlıdır.

süslü sanatlı-sade ve sanatsız bir anlatımı vardır.

objektif-yazarın görüşlerini yansıttığı için subjektiftir.

1.etkinlik

1.gurp

doğululuk-batılılık-batı,yunan,latin uygarlığı-erdem-gelenek

2.grup

doğu-batı-orta çağ-yenileşme çağı-masal

3.grup

bir kurt düştü içimize-bizim elimiz,kemiğimiz başka mı?

8.soru

yazarın kelime tercihine dikkat edildiğinde ***şayan canlı sade bir dil türkçenin olduğu dikkat çekmektedir.çünkü cumhuriyet dönmde sade bir türkçee ile insanın her halini ifade etmesi amaçlanmıştır.

9.tablo

pastoral:———–

epik:—————

lirik:batı*** gidiyoruz,gideceğiz.

mizahi:gidiyoruz batıya doğru.birkez çıkmışız yola kimse durduramaz artık.

duygusal:bizim etimizz kemiğimiz başka mı?

öğretici:metinn taamam mı na yakını öğretici anlatıma sahiptr.

10.etkinlik

batı*** doğru metin yapı tema dil ve anlatım bakımından deneme geleneğine sahiptir.

——————
17.sayfa:

1-doğu-batı kıyaslaması yapmak, batıyı üstün kılan değerleri göstermek için yazılmış.

2-a)doğu,batı,değer,düşünme,bilgi,biz

b)anafikri ortaya koyma görevi üstlenmiştir.

c)kıyaslama

3-

Giriş:Batı başkadır, Doğu başka.

Gelişmeoğulu olmayı üstünlük sayardık ama öyle değilmiş.Şimdi doğulu olmayı eksiklik sayıyoruz.Batılı olmaya çalışıyoruz ama olamıyoruz.Yanlışımız sadece bugünkü batıyı öğrenmeye çalışmamızdır.Batının dayandığı temelleri öğrenmememizdir.

sonuç:Batılı olmak istiyorsak sadece bugünkü batıyı değil onun temellerini ve geçirdiği aşamaları da öğrenmeliyiz ve yaşamalıyız.

4) ele alınıyor çünkü batılılaşma devam ediyor.

5)Metnin teması:Batılı olmak bugünkü batıyı anlamakla olmaz.

Cumhuriyet dönemine….:Toplumsal hayatta devrimlerle meydana gelen değişiklikler

Çıkarımlar:Şekil olarak batılı olmakla iş bitmiyor, kafa yapısıyla da batılı olmak gerekir.

6)Batılıcılık

7-a)açık

duru değil kelime tekrarları var

tekrarlar var akıcı ama akıcı diyebiliriz.

tutarlı.

sade bir dil

öznel bir bakış açısı

b)yazarın herhangi bir konuda duygu ve düşüncelerini açık,akıcı, duru ve tutarlı bir şekilde ispatlama kaygısı gütmeden, öznel yargılarla anlattığı yazı türüne deneme denir.

8)Dilimizdeki arapça ve farsça kelimelerin atılması, dilin sadeleşmesi ve bazı kelimelerin yerleşmesi bakımından yazar zorlama bir dil tercih etmiştir.örneğin acun,kanı,erek,dörütmen,büğünkü

——————-
Sayfa 18

4)Günümüz eserlerinde batıya yönelme devam ediyor.

5)Metnin teması:Batılılaşma

Cumhuriyet dönemine ait sosyal hayat unsurları : Batının örnek alınması gerektiği ve buna göre hareket etmemiz gerekir.

Çıkarımlarımız: Batıyı anlamak için batının gereklerini bilmemiz gerekir.Batının bilim dallarındaki yeniliklerini almamız gerekir.

——————–
Sayfa 19

6)(sosyal-siyasi) batılılaşma akımı etrafında ele alınmıştır.

7)Açıktır.

durudur.

akıcıdır.

tutarlıdır.

süslü(sanatlı)değildir.

Objektif değildir.Subjektifdir.

—————————–

sayfa 20

1. paragraf:öğretici

2.paragraf:mizahi

3.paragraf:duygusal

diğer paragraflar öğretici

öğretici anlatım türü ağır basmaktadır.

nesir geleneğine(deneme) aittir.

12-işlemezdi.Çünkü yazar öznel bir bakış açısıyla temayı ele almıştır.Bir başka yazar batının doğuyu örnek alması gerektiğini savunabilirdi.

Batının teknik olarak gelişmesine rağmen bazı değerlerini kaybettiğini, bu değerler bakımından bize özendiğini dile getirebilirdi.örneğin aile kavramının batıda yokolduğunu,batılıların rahat yaşama uğruna çocuk yapmak istemediklerini, bu yüzden avrupa nüfusunun hızla azaldığını dile getirebilirlerdi.

——————-

sayfa 23

soru 1

1)nizam-ı cedit ordusu kurldu.

2)giderleri karşılamak için nizam-ı cedit hazinesi kurldu.

3)tersane ıslah edildi.

4)avrupanınönemli merkezlerinde sürekli eliçlikler açıldı.

5)resmi devlet matbaası kurldu.

6)fransızca devletin ilk resmi yabancı dili olarak kabul edildi.

7)merkeze bağlı eyaletler yeniden düzenlendi.

(bu yenilikler askeri,mali,kültürel alnları kapsamaktadır.)

soru 2

yazmamışm….

soru 3

yapılan yenilikler toplum haytını kapsar.yapılan yenilikler bir şekilde halkı etkilemiştir.fermanın içerdiği yenilikler halkın karşılaştığı sorunlara çözüm yolu getirmiştir.

soru 4

osmanlınn aydınları istemekteydi.çünkü osmanlı devletinin batılı devletlerin gerisinde kaldıklarını düşünüyorlardı.

soru 5

birçok yenilk yaplımış. bu yenilklerin yapılması zamn almıştır.halk bu yeniliklere karşı çıkmşıtır.edebiyt alnnda yapıln yenilkleri halkın içine sinmedği için geç olmuştur.

—————–

sayfa 24

soru1.

ikiside öğretici metinlerdir.bilgi vermek amaçtır.

soru2.

söylenebilir.çünkü sürekli tekrarlanan söz tekrarları var.

soru3.

iki metinde de harp den bahsediyor. batılılaşmayı yansıtıyor.

soru4.

terimler:roman,mübalağa,edebiyat,tenkit(eleştiri), makale,müellif(yazar),şiir

kavramlar:edebiyat ı cedide, edebiyat tarihi

gün****k hayata ait kelime ve kelime grupları:tesadüf etmek,ilham almak,ecnebi

soru5.

bir metinde anlaşılması güç kelimeler varsa anlatımı kapalı kılar.metinde yabancı sözcükler olduğu için anlatımında ağırlık var.metin için ağır bir dil kullanılmış.ama dönemde yaşayanlara göre bu dil sade görülebilir.

soru6.

öğretici

soru7.

makale geleneğinin devamıdır.(öğretici metin geleneği de olabilir arkadaşlar ama öğretmen bize bunu da söylemişti)

soru8.

yazar kendi hayatından esinlenerek bu eseri yazmıştır.yazar etkilendikleri olayları eserlerine yansıtabiliyor. Peyami Safa bazı eserlerinde de hastalığından (kemik hastalığı) izler yansıtmış.

——————

sayfa 25.

soru1.

okuyanın gözünde canlanması için betimlemelere yer verir, resimlerle de görülmesi gerektiğini düşündüğüm yerleri okuyucuya gösterirdim.

soru2.

a)kelimeler:nehir,tuna,köprü,Fırat

kelime grupları:Galata köprüsü,Carablus Köprüsü

cümleler:Fırat’ı Carablus’da görmeli

b)motifler anlatımı güçlendiriyor.konuyu pekiştirmek için kullanıyor.

soru3.

(sırasıyla) 2-1-4-6-5-3 diye baştan aşağıya yazın arkadaşlar

soru4.

eserlerde halka yönelme, memleket sıkıntısını anlatması Cumhuriyet döneminde başlamıştır.Cumhuriyet döneminin özelliği memleket ve insanlar hakkında bilgi vermesidir.bunu da eserlerinde görüyoruz.

soru5.

arkadaşlar bu sorunun cevap ı isteğe bağlıdır herkes kendisine göre cevap verdi sınıfımızda.

soru6.

milli edebiyat döneminde anadolu coğrafyasını anlatan eserlere rastlanır.biz burdan yola çıkarak akımın milliyetcilik akımı olduğu kanısına vardık.

soru7.

gereksiz tekrarlar yok.metin açık ,duru, akıcı,anlaşılabilirdir.

soru8.

istasyon:terim

her nehrin kemali zevalindedir:cümle

demir yolu:terim

hoş geldin:günlük hayatta kullanılan cümle

tünel:terim

göz adesesi:kavram

bin kilometre:terim

balkanlar:kavram

bayrak:kavram

tuna illeri:kavram

tezgahın böğründeki demir bir mekik:günlük hayatta kullanılan cümle

hendese:terim

haliç:kavram

soru9.halk diline yakınlaşma.yazar halkın kullandığı kelimeleri metinde kullanmış.

soru10.

betimleyici ve öğretici anlatım türleri.

soru11.

gezi yazısı geleneğininn devamı.

soru12.

-bir yazardır

-edebiyat ve şiir aşığıdır

-aynı zamanda bir edebiyat tarihçisi

-sanatlı bir üslübu vardır

-renkli bir anlatımı vardır

-iyi bir gözlemcidir.

——————–

Sayfa 36 tablo

cumhuriyet dön. öğr. metinleri – – önceki dön. ait öğr. metinler

Benzerlikler

* Bilgi vermek amaçlı olmaları, öğretmeye ve düsündürmeye yönelik olmalarıdır.

Farklılıklar

Kelime

türkçe kelimeler Fransızca,arapça,farsça kelimeler

kullanılmıştır . kullanılmıştır.

Kelime grupları

Halk söyleyişlerine ait anlaşılmayan,ağır,arapça,farsça

kelime gruplarıdır. tamlamalar.

DiL kuralları

Türkçe dilinin kurallarıdır. arapça,farsça,türkçe kuralları.

————–

sayfa:35 Cumhuriyet dönemi öğretici metinleri tablosu

Yapı: Düz yazı

Tema: milli konular, batılılaşma,anadolu’ya yönelme

Dil ve anlatım: dili sade, halkın anlayabilecegi bir dil kullanılmıştır,duru,yalın,açık,süssüz

Comments (246) »

Mahkumlar kafayı öyle bir buldu ki..

Mahkumlar kafayı öyle bir buldu ki...

Mahkumlar kafayı öyle bir buldu ki…

Domuz gribiyle mücadele için kullanılan alkollü el temizleme sıvısı, cezaevine de konulunca olanlar oldu.

Portland, Dorset’teki 595 mahkumun bulunduğu Verne cezaevinde domuz gribi önlemi olarak koğuşlarına konulan sıvının alkol içerdiğini farkeden mahkumlar, dezenfektan sıvıyı içip kafayı buldu.

Mahkumlardan biri, sıvıyı içtikten sonra bir başka mahkumla kavgaya tutuştu. Kavga büyüyünce, cezaevi yetkilileri duruma müdahale etti.

Olayın ardından Adalet Bakanlığı’nın talimatıyla cezaevlerindeki tüm dezenfektan sıvıların toplatılmasına karar verildi.

Leave a comment »

12. sınıf dil anlatım sayfa 3 4 5 6 7 8 9

sayfa 3 hazırlık çalışmaları 1)Toplumdaki olayların etkisiyle sanatıçının iç dünyasını yansıtma isteği 2)Yazarlar yaşadıkları dönemden etkilenirler. 3)Sanat eselerinin ilerlemede ne kadar önemli olduğunu söylüyor.

Sayfa 8 1)Kişi,yer,zaman,olay 2)Cumhuriyet dönemi yıllarında yazılmıştır.(2. Dünya Savaşı olabili.)Gerçekçiliği yansıtıyor. 3)Kişi kendisini olayın içinde hisseder ama tiyatroda farklı hem görsel hem de işitsel. 4)Dil ötesi işlevinde.Çünlü bu bir sanat metnidir. 3. etkinlik 1)1. metin savaş sonrası halkın çektiği yoklugu anltmıştır.2.metinde zamanın içinde akıp gittiğini,3. metinde realizm hakkın da bilgi vermiştir. 2)Realizm metninde ileti dogrudan verilmiştir. 3)İletisi dogrudan olan metinler sanatsal değillerdir.iletsi dolaylı yoldan olan metinler ise sanatsal metinlerdir. 4. etkinlik -Kaymaklı tavuk göğsü:dil ötesi(sanatsal) Realizm:Göndergesel -Yazılış amaçları farklı olduğundan işlevleri farklıdr. sayfa 9 5. etkinliği sıır 1926yılında yanı cumhurıyetın ılanından sonra yazılmıştır. cumhurıyet donemınde saırler anadoluya yonelıse geçiş yapmıslar ve anadoluya yonelerek halkın yasayıslarını dıle getırmıslerdır bu bakımdan saır bulundugu donemden etkılenmıs ve anadoluyu konu etmıstır her eser bulundugu donemın ızlerını tasır umarım ısıne yarar SAYFA=10 DİLLE GERÇEKLEŞTİRİLEN SANA ETKİNLİKLERİ : 1)ANLATMAYA BAĞLI METİNLER=FABL,MASAL,HİKAYE,ROMAN 2)GÖSTERMEYE BAĞLI METİNLER=TİYARTOa)KOMEDİ,b)TRAJEDİ c)DRAM d)ORTA OYUNU,e)KÖY SEYİRLİK OYUNU. KENDİNİ COSKUYLA İFADE ETMEYE BAĞLI TÜRLER=ŞİİR Dille gerçeleştirilen sanat etkinlikleri Anlatmaya bağlı edebi türler -Hikaye -Roman -Destan -Masal -Fabl Göstermeye bağlı edebi metinler -Tiyatro -Bale -Sinema Kendini coşkuyla ifade etmeyebağlı türler -Şiir -Müzik

Comments (105) »

Cem sakallarını kesti

Cem sakallarını kesti

“Diğer tutuklular için ne uygulanıyorsa, müvekkilim için de aynısı uygulanıyor”

İSTANBUL (İHA) – Liseli Münevver Karabulut’u öldürdüğü iddiasıyla tutuklu bulunan Cem Garipoğlu’nu ziyaret eden avukatı Aytekin Kaya, diğer tutuklular için ne uygulanıyorsa, müvekkilli için de aynı şartların uygulandığını belirterek, “Kendisini sakalları tıraşlı ve dinlenmiş gördüm” dedi.

Öğle saatlerinde Cem Garipoğlu’nun tutuklu bulunduğu Maltepe Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ne gelen Avukat Aytekin Kaya, içeriye yaklaşık 1.5 saat kaldı. Bu sürenin sadece 15 dakikasında müvekkili ile görüştüğü öğrenilen Kaya, çıkışta basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Ramazan Bayramı dolayısıyla açık görüş hakkı bulunan Garipoğlu’nu, ailesinden ziyaret eden olmadığını belirten Kaya, “Soruşturma gizli. Basında ‘çocuk’ ifadesi çok yer aldı. Bu terminoloji, ceza hukukunun terminolojisi, biz de bunu kullanıyoruz. Bu bir terim ve bu terimi koyan ben değilim. Bundan sonraki süreç umarım daha sağlıklı yürür. Dosya içeriği ile ilgili bilgi vermem yasal değil, mümkün değil” dedi. Kaya, yargının kararını gazete ve televizyonlarda yer alan haberlere göre değil, dosya içeriğine göre vereceğinin altını çizerek, en sağlıklı şekilde sonuca ulaşılacağından endişe duymadığını belirtti. Sürecin kendiliğinden devam ettiğini ifade eden Avukat Aytekin Kaya, “Sıkıntılı bir şey şimdiye kadar müşahede etmedim. Sadece tanımlarla ilgili endişemi dile getiriyorum. Müvekkilin tek başına kalıyor. Gözlem altında. Bundan yana bir endişemiz yok. Diğer tutuklular için ne uygulanıyorsa, müvekkilim için de aynısı uygulanıyor. Olağanüstülük yok. Onun durumunda başka tutuklular da var. Bugüne kadar da neticesi böyle vahim olan suçlarla ilgili şüpheliler memleketimizde yargılandı. Bu, bir şekilde hepimizin gündeminde. Bu da aynı şekilde yürüyecek, sonuçlanacak” şeklinde konuştu.

Basın mensuplarının ısrarlı soruları üzerine, müvekkili ile sadece 15 dakika görüşebildiğini ifade eden Avukat Kaya, “Kendisini daha dinlenmiş gördüm. Hiçbir talebi yok. Sakalları tıraşlıydı. Diğer tutukluların istifade ettiği her şeyden o da istifade ediyordur” açıklamasında bulundu.

Comments (1) »

İtalya’da tarihi keşif

İtalya’da tarihi keşif

İtalya’da ‘ters dönmüş’ süper volkan bulundu. Bilim insanlarına göre bu vokanik sistemle ilgili bilgileri kökten değişterecek

 
MİLANO – İtalya’nın kuzeyinde Milano ve Torino arasında yer alan Valsesia Vadisi’nde tarihi bir keşif yapıldı. Bölgede Dallas Üniversitesi Rektör Yardımcısı Jeoloji Uzmanı Prof. James Quick ve Trieste Üniversitesi Petrografi Uzmanı Prof. Silvano Sinigoi başkanlığında yapılan araştırmalar sonucu dünyada bir ilk kez Valsesia Vadisi’nde ‘ters dönmüş’ bir ‘süper volkan’ bulundu.
Trieste Üniversitesi Petrografi Uzmanı Prof. Silvano Sinigoi, bugüne kadar dünyada birçok süper volkan bulunduğunu anlatırken, “Buluşumuzu tek kılan ise, ilk kez süper volkanın yerin altındaki bölümünü görebilecek olmamız. Kısacası ters dönmüş bir süper volkanla karşı karşıyayız. Bunu Alplerin oluşumuna borçluyuz. Böylece 25 kilometre dipte bulunan bölüm, şu anda yeryüzünde. Yani bu buluşla süper volkanın 25 kilometrelik yer altında kalan bölümünü inceleme şansına sahip olacağız. Yani dünyada ilk kez bir süper volkanı besleyen yapıyı inceleme şansına sahibiz” diye konuştu.
Bu süper volkanın 290 milyon yıl önce aktif halde olduğunu ve bu süreçte atmosferi yoğun etki eltında bırakacak patlamalar olduğunu anlatan Prof. Silvano Sinigoi, aktif sürecin tamamlanması ile volkanın çöktüğünü belirterek, “İlk incelemelerimize göre, okullarda volkanik sistem üzerine anlatılanları değiştirmek zorunda kalacağız. Olay anlattığımız kadar basit değil. Ancak bir süre sonra daha gerçekçi veriler hakkında konuşacağız” dedi.

‘TARİHİ KEŞİF’

İtalya Ulusal Volkanik ve Jeofizik Araştırmaları Enstitüsü’nden Prof . Giovanni Orsi olayı ‘Tarihi bir keşif’ olarak nitelendirirken, “Aktif volkanların çalışma sistemlerini ortaya çıkarabilmesi açısından çok önemli bir buluştan sözediyoruz. Bilime tutacağı ışığın yanı sıra güncel yaşama da katkısı büyük olacak. Böylece özellikle Vezüv ve Etna Yanardağı gibi aktif volkanların bulunduğu bölgelerde alınacak etkin tedbirler, bir çok insanın hayatının kurtarılması açısından çok büyük önem teşkil edecek” diye konuştu.

SÜPER VOLKAN SENARYOSU

Yaklaşık 50 bin yılda bir gerçekleştiği sanılan ‘süper volkan’ patlamalarının dünya yaşamını etkileme gücüne sahip olduğu konusunda bilim adamları görüş birliği içerisinde Patlamanın ardından yeryüzü kül, atmosfer ise güneşin geçmesini yıllarca engelleyecek olan bir sülfürik asit tabakasıyla kaplanıyor böylece güneş ışınları yeryüzüne ulaşamıyor ve gündüzle gece birbirine karışıyor. Bunu takiben yıllarca sürecek bir “volkanik kış” dönemi ve dondurucu soğuklar kendini gösteriyor.
Tarihte en çok hasar yaratan süper-volkan 74 bin yıl önce Endonezya’nın Sumatra Adası’ndaki Toba’da meydana geldi. Son süper-volkan olayı ise 26 bin 500 yıl önce Yeni Zelanda’daki Taupo’da yaşandı. İngiliz bilim insanlarından bazıları önümüzdeki 65 yıl içinde dünyanın, yeni bir süper volkan olayıyla karşı karşıya kalacağını savunuyor.
 

 

Leave a comment »

Abone başı 200 TL ceza yolda

GSM operatörleri aracılığıyla sunulan eğlence, oyun ve müzik mesajları nedeniyle cezaya çarptırılabilirsiniz.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, GSM operatörleri aracılığıyla sunulan eğlence, oyun ya da müzik mesajları konusunda hem tüketicileri hem de operatörleri uyardı. Ergün, “bu hizmetleri tüketiciyi yanıltacak şekilde sunanlar, yanılttıkları her bir tüketici için en az 200 lira para cezasına çarptırılacak” dedi.

Bakan Ergün, yaptığı açıklamada, Türk toplumunda teknolojinin çok hızlı tüketildiğini, bu nedenle de çeşitli sorunların gündeme geldiğini söyledi.

Teknolojinin dikkatsiz kullanıldığını ve zaman zaman zarara yol açtığını ifade eden Ergün, buna örnek olarak GSM operatörleri aracılığıyla sunulan eğlence, oyun ve müzik mesajlarını gösterdi.

“GSM operatörleri üzerinden alınan mesajlar, eğlence içeren, bilgi içeren mesajlar var. Ayrıca 3G teknolojisiyle de internete daha hızlı erişim imkanı sunuyor” diyen Ergün, tüketicilerin önemli bir bölümünün bunların maliyeti hakkında bilgi sahibi olmadığını, çünkü bu hizmeti sunanların maliyeti “biraz sakladıklarını” dile getirdi.

Son dönemlerde bu konuda fazlaca şikayet aldıklarını belirten Ergün, Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü’nün bu çerçevede ciddi bir denetim mekanizması işlettiğini söyledi.

TÜKETİCİ BAŞINA EN AZ 200 LİRA CEZA

Tüketicilerin duyarlı olmaları ve bu tür mesajların kendilerine maliyetinin ne olacağını araştırmaları, firmaların da bu hizmetleri tüketiciyi yanıltmayacak şekilde sunmaları gerektiğini ifade eden Ergün, şöyle konuştu:

“Bu hizmetleri tüketiciyi yanıltacak şekilde sunanlar, yanılttıkları her bir tüketici için en az 200 lira para cezasına çarptırılacaklar. Yüz binlerce tüketici olduğu düşünülürse 100 milyonlara varan cezalarla karşı karşıya kalabilirler.

TÜKETİCİLERE DE UYARI

Tüketiciler de teknolojiyi daha dikkatli bir şekilde tüketsinler. Çünkü bu hizmetlerin bilinçsiz tüketimi size beklemediğiniz ağır maliyetler getirebilir. Yeni 3G teknolojisini tüketirken de aynı şekilde dikkatli olmak lazım. Bu görüşmeler normal telefon görüşmesi gibi olacak zannediliyor ama tarifeler değişebiliyor, paketler değişebiliyor. Telefonunuz 3G’ye uyumlu değildir fakat yeni bir paket sözleşmesi yapmışsınızdır. 3G’yi kullanmadığınız halde o paketin içinde kullanma bedeli olduğu için onu ödüyor olabilirsiniz. Elektronik sözleşmeler yapılırken, mesafeli sözleşmeler yapılırken tüketicinin çok dikkatli olması gerekiyor.”

GSM operatörlerinin aslında bu hizmetleri direk sunmadıklarını, başkalarına servis sağladıklarını, kanal açtıklarını anlatan Ergün, bu yanıltıcı işlemlerin çoğunun da o servis sağladıkları firmalar tarafından yapıldığını, ancak alt yapıyı, zemini hazırlayan durumunda oldukları için onların da sorumlu olacaklarını ifade etti.

GSM operatörlerinin kanal açtıkları bu firmalara tüketicilerle yaptıkları sözleşmelerde nezaret etmeleri gerektiğini vurgulayan Ergün, “Nezaret etmezlerse sonunda ortak olarak cezaya çarptırılmış olacaklar ve bu cezalar da hafif değil. Firmalar da bunu yaparken kötü niyetli olmayabilirler ama onların bu hizmetleri dikkatlice sunmaları, tüketicilerin de bu hizmetleri son derece dikkatli kullanmaları gerekiyor” dedi.

Leave a comment »

Meyve ve sebzeler şekil değiştirirse!

İşte ilginç şekilleriyle sebze ve meyveler.
Son yıllarda meyve ve sebzeleri doğal halleri dışında üretmek oldukça revaçta. Çinliler de şekilli meyve sebze üretmek için yıllar süren çalışmalar yapıyorlar ve ortaya işte bu enteresan meyve ve sebzeler çıkıyor…

İlginç fotoğrafları görmek için tıklayın

Leave a comment »

Önce bıçakladı sonra başını taşla ezdi!

Önce bıçakladı sonra başını taşla ezdi!
Bıçakla yaraladığı eşinin sevgilisini başını taşla ezerek öldürdü
Nevşehir’de eşini sevgilisi ile birlikte uygunsuz durumda yakalayan adam cinnet getirdi. Eşinin sevgilisini başını taşla ezerek öldüren şahıs, karısını da bıçakla yaraladı.

Edinilen bilgiye göre olay, 2000 Evler Mahallesi’nde meydana geldi. Evinde eşi G.G.’yi sevgilisi olduğu ileri sürülen İ.Ö. ile uygunsuz bir şekilde yakalayan A.G., cinnet getirdi. Mutfaktan aldığı bıçakla eşinin sevgilisi İ.Ö.’yü önce bıçaklayan sonra da başını taşla ezerek öldüren kızgın koca, karısını da bıçakla yaraladı. Olaydan sonra yaralı G.G. Nevşehir İ. Şevki Atasagun Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alınırken, A.G. ise polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. Olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi.

Comments (1) »

Polat hiç bir zaman ölemez

Polat hiç bir zaman ölemez
Karakterlerden bazıları Abdullah Çatlı ya da Veli Küçük gibi isimlere benzetiliyor…

Bahadır: İzleyici kafasında birini canlandırarak diziyi izliyor. Yoksa bu saydığınız isimlerle hiçbir anlamda karakterlerimizin organik bağı bulunmuyor.

Anlatacaklarımız bittiğinde biter

Senaryo yazım aşamasında nelerden besleniyorsunuz?

Bahadır: Gündemi ve günceli takip ediyoruz. Raci Abi, Cüneyt ve benim dışımda bir senaryo ekibimiz de var. Herkes kendi yapısından bir şeyler katıyor.

Peki senaryoya en çok itiraz kimden geliyor?

Raci: Senaryo bittikten sonra hepsine “Nasıl oldu” diye sorarım. Bahadır’ın tepkisi hep iyi olur. Cüneyt’in dudakları titrerse anlarım ki politik bir şeyler söylenmemiş. Bana göre dizide hem aksiyon, hem siyaset olmalı.

Senaryo stoku yapar mısınız?

Necati: Her sezon bana 14 bölüm kafamızda hazır derler. Sonrasında konu ve hikaye değişir. Karakter başka bir noktaya götürülür. Her şey sürpriz olabilir.

Polat karakterini yaratırken kimyasına neler kattınız?

Bahadır: Polat yazılması zor bir karakterdi. Mülkiyede okumuş, özel yetiştirilmiş, kimliğini değiştirmiş, duygularını kontrol eden bir adam. Bir karakter üzerinde bütün bunları nasıl anlatırız derken fark ettik aslında, bunlar Necati Şaşmaz. Çünkü o da duygularını içinde biriktirir, yeri geldiğinde iyi ifade eder. Çok hızlı düşünüp hareket edebilir, çok stratejik kafası vardır. Polat karakterini Necati Şaşmaz’dan esinlenerek yazabilirsek bu dizi yırtmıştır dedik. Hâlâ da ondan esinleniyoruz

Leave a comment »

Ciddi Hastalık Belirtileri

Haftanın Astrolojik Genel Değerlendirmesi

14-21 Eylül haftasına genel bakış ve tavsiyelerimiz .. Devamı>>
Vücudumuz sağlığımızın bozulduğunu, ciddi bir durum olduğunu ağrılarla göstermeye çalışır. İşte vücudunuzla ilgili dikkat etmeniz gerekenler..

1. Kollar ya da bacakların hisssizleşmesi, uyuşukluk, diken diken batma hissi, düzensizlik, titreme, çift görme, konuştuğunun anlaşılmaması, halsizlik, özellikle yüzün ya da sol kolun hissizleşmesi. Bu tür belirtiler sizde varsa beyninize yeterince oksijen gitmiyor demektir. Beyin damarlarından büyük bir kısmı hasar görürse bu vücudun büyük bir kısmında sorun ortaya çıkmasına neden olur. Yukarıda belirtilen belirtiler sizde varsa ihmal etmeden doktora görünmelisiniz. Beyinle ilgili sorunlarda zamanlama önemlidir.

2. Göğüs ağrıları ya da kollarda, çene ve boyunda sıkıntı, ekstra halsizlik, mide bulantısı, sık sık nefes alma gibi belirtiler kalp krizi olabilir. Bu durumda hemen doktora başvurun. Uzmanlar bu tür riskli hastalara kriz anında kalbi korumak için alerjileri yoksa düzenli olarak aspirin çiğnemelerini öneriyor. Her kalp krizi geçiren insanda bu tür ağrı belirtileri olmayabilir. Özellikle yaşlı ve diabetik kadınlarda ağrısız kalp krizi görülebilir. Ağrısız kalp krizlerinda halsizlik, terleme, kalp çarpıntısı, sık sık nefes alma, mide bulantısı, baş dönmesi hisleri ortaya çıkabilir.

3. Bacağın alt kısmında gerginleşme ve ağrı, göğüs ağrısı, nefes darlığı.. Bacaklardaki varis sebebiyle bu belirtiler ortaya çıkar. Özellikle oturarak çalışanlarda daha sık gözlenir. Kan sürekli oturuyorsanız ya da uzun süre ayakta kalıyorsanız kan rahat dolaşamadığı için ayaklarınız şişer. Çok oturuyorsanız arada yürümeli, çok yürüyorsanız arada oturmalısınız. Eğer birden göğüs ağrısı ya da nefes darlığı çekiyorsanız bacağınızdaki kan pıhtısı vücudunuzda dolaşıyor olabilir. Bu durumlarda varisiniz varsa acilen doktora başvurmanızda yarar var.

4. Ağrı duymadan idrarınızda kan gördüğünüzde doktora başvurun. Böbrek taşları, idrar veya prostat enfeksiyonu idrarda kan görülmesine neden olabilir. Ancak bu problem genellikle ağrılı ve rahatsız edici bir şekilde ortaya çıkar. İdrarda kan gördüğünüzde hiç ağrı sorununuz olmayabilir ancak böbrek kanseri, enfeksiyon, prostat, üreter kanamaya neden olabilir. Ağrınız olsun ya da olmasın idrarda kan gördüğünüzde doktora başvurmalısınız.

5. Astım belirtileri hırıltılı ve zor nefes alma şeklinde görülür. Eğer astım atakları kontrol altına alınmazsa ciddi göğüs kas yorgunluğu ve ölüme sebep olabilir. Astım atağı geldiğinde kişinin nefes açıcı ilaçlar kullanması, temiz havalı ortamlarda bulunması gerekir. Bu tür bir rahatsızlığınız varsa mutlaka doktor kontrolünde olmanız ya da dikkat etmeniz gerekir.

6. Depresyon ve intihar düşünceleri. Bazı insanlar bir ortama girmek istemez, girdiklerinde nefes alamaz, depresyonda olabilir. Depresyon insanı intihara kadar götürebilen ciddi bir rahatsızlıktır. Bazı insanlar depresyonda olduklarında çok ciddi şeyler yapabilirler. Depresyon belirtileri üzüntü, yorgunluk, ilgisizlik, anksiyete, uyku alışkanlıkları değişiklikleri ve iştah kaybı olarak sıralanabilir. Eğer bu tür düşünceleriniz varsa bir psikiyatrist ile görüşmeniz yararlı olabilir.

Leave a comment »

Kazayla akrabasını vurdu

Kazayla akrabasını vurdu
Mersin’in Gülnar ilçesinde bir genç, kazayla akrabasını av tüfeğiyle vurarak yaraladı.
Alınan bilgiye göre, ilçeye bağlı Örtülü köyünde bayram dolayısıyla akrabaların bir evde yapılan bayramlaşması sırasında H.B. (16), evde bulunan av tüfeğiyle oynarken bir anda av tüfeğinin patlaması sonucu akrabası Alime B.’yi (42) sol göğsü ve başından yaraladı. Ambulansla Mut Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Alime B. burada yapılan müdahalesinin ardından durumunun ağır olması nedeniyle ambulans helikopterle Konya’ya sevk edildi. Olayla ilgili H.B.’nin gözaltına alındığı soruşturmanın sürdüğü bildirildi

Leave a comment »

Dünyanın en komik filmi

Dünyanın en komik filmi
Sinema sanatçısı Kemal Sunal’ın başrolünde oynadığı “Şabanoğlu” filmi, dünyanın en büyük sinema filmleri veritabanında birinci seçildi.
Sinema sanatçısı Kemal Sunal’ın başrolünde oynadığı “Şabanoğlu” filmi, dünyanın en büyük sinema filmleri veritabanı olarak kabul edilen ‘imdb.com’ tarafından “Tüm Zamanların En İyi 50 Komedi Filmi” listesinde birinci seçildi.

İşte filmden komik sahneler…

Devam eden oylamada Charlie Chaplin, Woody Allen gibi dünyaca ünlü yönetmenleri geride bırakan filme ek olarak listede Sunal’ın rol aldığı 6 film daha yer aldı. “Hababam Sınıfı Tatilde” 13., “Kibar Feyzo” 14., Süt Kardeşler 20., Davaro 46. sırada bulunuyor.

Leave a comment »

Namaz sonrası korkunç cinayet

Namaz sonrası korkunç cinayet
Esenyurt’ta market sahibi iki kardeş, bayram namazı sonrası başlarına sıkılan birer kurşunla öldürüldü. Polis, cinayet şüphelisi olarak kardeşlerin firarda olan eniştelerini arıyor.
Edinilen bilgiye göre olay, sabah saat 08.00 sıralarında Esenyurt, Ardıçlı Mahallesi Atatürk Caddesi 799. Sokak’ta bulunan Karahan Süpermarket’te meydana geldi. Muharrem Karahan ve kardeşi İrbay Karahan, Hz. Osman Camii’nde bayram namazını kıldıktan sonra sahibi oldukları marketi açarak içeri girdi. Bir süre sonra markete gelen bir vatandaş, iki kardeşi kanlar içinde yerde buldu. Görgü tanığının haber vermesi üzerine olay yerine polis ekipleri geldi.

Yapılan incelemelerde, iki kardeşin başlarına sıkılan birer kurşunla öldüğü belirlendi. Marketin camlarında ise kurşun izlerine rastlandı. Görgü tanıklarının ve ailenin yakınlarının ifadelerine başvuran polis, cinayet şüphelisi olan Karahan kardeşlerin firardaki enişteleri E.M.’nin yakalanması için soruşturma başlattı. Öldürülen kardeşlerle aynı binada oturan E.M.’nin bir süredir işsiz olduğu ve zaman zaman marketteki işlere yardım ettiği öğrenildi. Cinayete ilişkin E.M.’nin eşi Sevilay M.’nin de ifadesine başvuruldu. Öte yandan olayı öğrenen Karahan kardeşlerin yakınları ise gözyaşlarına boğuldu. Muharrem ve İrbay Karahan’ın cesedi yapılan incelemelerin ardından morga kaldırılırken, olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldı.

Leave a comment »

Dilara!

Dilara!

Salınır incir ağacında bir güzel

Yüreğim ağlar izlediğim de uzun kirpikleri

Tut ki bir yıldız kaysa gökyüzünde

Adı Dilara sanırım önce!!

Sözün bittiği yerdir seni anlamak!

Ben seni anlatıp yazamam ki Dilara!

Bütün tanrılar ölmüş!

Siyahlar giyiniyorum adına Dilara’m

Neşesi kaçtı çocukluğunun biliyorum!

Leave a comment »

17 kişi kendini ateşe verdi

17 kişi kendini ateşe verdi
Protesto amaçlı bir eylem değil ama 17 kişi aynı anda kendilerini ateşe verdi.
Çılgın grup, üzerlerine yanıcı madde döktü, sonra da kendilerini ateşe verdi. Alevler içinde kaldılar ve bir süre yürüdüler. Bu garip eylemin amacı ise rekor kırmaktı. “Aynı anda kendini ateşe veren en kalabalık grup” olarak rekorlar kitabına girebilmek için tehlikeli bir deneme yaptılar.

ABD’nin Ohio eyaletindeki South Russell kentinde, gece vakti gerçekleşen olaya Guiness Rekorlar Kitabı’nın temsilcileri tanıklık etti. Çılgın gruptan en fazla alevler içinde kalan Ted Batchelor rekor kırdı. Ted Batchelor, tam 43.9 saniye dayanabildi.

Leave a comment »